Yeşil dünyamız “çay”ın kısaca tarihinden söz edelim.Anadolu’da çay içme kültürü 1800 lü yıllarda Osmanlı saraylarında içilmeye başlanmıştır.O dönem dışarıya giden Hariciye mensuplarının getirdiği çaylar(Hindistan-Seylan)halka verilmez ,içirilmezdi.
Anadolu’da ilk çay araştırmaları Cumhuriyet dönemi başlarında (1924) başlatılmıştır. Dönemin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bünyesinde bir heyet oluşturularak araştırmalar yaptırıldı.Bölgemize ve iklime en yakın yerden iyi neticeler elde edileceği heyet tarafından hükümete rapor edildi.İklim ve arazi bakımından en uygun yer Rize ve havalisi olarak belirlendi.Bu dönem cumhuriyetin ilk yılları olmasına rağmen zor şartlar altında çalışmalarını sürdüren teknik heyetin başında olan aslen Muğla ilinde Ziraat teknikeri Zihni DERİN ‘in önemli gayretleri ve ısrarları olmasaydı, İsmet İNÖNÜ’ heyetin arkasında durup direnç göstermeseydi, büyük ihtimalle bu ürünü Doğu Karadeniz’in cevheri haline getirememiş olacaklardı.Bundan ötürüdür ki çay bölgesinde Zihni derin denilince herkes bilir.Lakabı ise “çaybaba”dır.
Çay Doğu Karadenizin ve ülkemizin milli mahsülü olma yolunda önemli merhaleler atlatarak bugünlere gelmiştir.1924 yılından 1942 yılına kadar değişik yöntemler denenerek üretim alanları açılmaya ve deneme dikimleri yapılırken bir de çay kanunu oluşturuldu.Bu kanun bölge halkının gurbetten geriye getirile bilmesi için çay bahçesi yapanlara dönüm başı paralar verilirken bazen para yerine ailelere yiyecek mısır vs.vermekte idi.Devletin bu teşvikleri 1960 yılına kadar devam eder .İlk çay bahçesi Rize ilinde yapıldı.Şimdi o arazi ziraat çay bahçesi olarak bilinmektedir.Bölgemize özgü arazilere uygun görülen kalite ve yüksek verimi hesaplayarak setleme sistemi geliştirilip çay bahçesi açan insanlar bilinçlendirildi.Rize ilimizde yapılan ilk çay fabrikasına Zihni Derin adı konuldu.Bu fabrika sezon sonunda 60 ton çay işleyebildi.Ülkemizde Türk çayı ve onun damak tadı yaygınlaşarak gelişti.Topraktan yaprağa ,yapraktan bardağa gelişen çayımızın uzun serüveni devam ediyor.
Çay bahçeleri açıldıkça çay fabrikaları açılarak üretime sokuldu.Her yıl artan fabrika sayısıyla bugün 49 çay fabrikası ile ÇAKUR çay işletmelerinin bölgemizde önderi durumundadır.
1984 yılına gelindiğinde ülkemiz siyasetinde özelleştirme yasası ile birlikte çay mahsülünde ve çay üreticisinde önemli yıkımlar başladı.Çay yasası ve ürün koroma kanunu yeniden yazılarak 24 ocak kararlarının önü açılmıştır.Özelleştirme yasasıda denilen bu uygulama tüm ülke çiftçilerini üretememaz hale getirmiştir.Bu darbe yasasının sonuçları bugün hala sürmektedir.Çay bölgesinde bu yasa gereği ilk yapılan şey üretimin kısmen güvencesi olan ÇAYKUR un özerk hale getirilerek üreticinin devletle olan bağını zayıflatmak olmuştur.İkinci ve en önemli işlem çay alanlarını özel sektöre açarak ,bölgemiz deki çay mahsülünün talan talan ettirilmesidir.Liberal ekonomi serbest piyasa diyerek halkın çaresizliğinin en kötü şekliyle sömürülmesi olarak devam ediyor.
Siyaset ve kurumlar birbirinin sırtını sıvazlarken ,üreticilerin sahipsiz ve örgütsüz oluşunuda çok acımasız kullanıyorlar.Bölgede özel sektör üretilen yaş çayın yarısını alıyor,diğer yarısı Çaykur tarafından alınıyor.Kurum kendi fabrikalarının üretim planlamasına göre kota ve kontenjan uygulayarak birazda özel sektörü gözetleyerek alımlar gerçekleştirilirken yüzünü asla üreticiye dönmeye niyetli görünmüyor.Oysa çay 3 önemli ayak üstüne oturmaktadır.Bu ayakların en önemlisi çay üreticileri ayağıdır.Biz işn bu tarafından yani bizim tarafımızdan değerlendirme yapacağız.
* Siyasilerin tarım politikalarına karşı haklarımızı ve ürünümüzü savunmalıyız.
* Özerk kurum gibi duran üreticiye yüzünü dönmeyen ,keyfi kurallarla bizleri zorlayan Çaykur’a lkarşı sesimizi yükseltmeliyiz
* Özelleştirme yasasından faydalanarak çay bölgesine kabus gibi çöken şirketlere ürünümüzle birlikte teslim olup hayatımızı zindana çevirmelerine izin veremeyiz
* Örgütsüzlüğümüzü fırsat belleyip saldıran bu haydutlara karşı sesimizi yükseltelim
Asla sessiz kalmayacağız ve olan bitenle ilgili hesap sorup hakkımızı arayacağız.
Bu sorunların tek tek aşılmasının mümkün olmadığı ortamda can alıcı mesele hak araya bileceğimiz bir örgütlenmeye gitmektir.Ülke şartlarında bu örgütün tek adı var.O da üretici sendikalarını kurup örgütlenmek .Üretici haklarını elde edene kadar ,kararlılıkla savaşmaktır.Bizler ürün bazında Türkiye genelinde 7 adet sendika kurarak çalışmalarımızı başlattık.Hatta bir üst kurul olan ÇİFTÇİ SEN i oluşturduk.Mücadele sürerken elden gelen kadar yaşanan bazı olumsuzluklara karşı direnmeye ,sesimizi yükseltmeye çalışmaktayız.
Yaşama ve doğaya saygılı İnsana ve emeğe değer veren tüm kurum ve kuruluşlarla ittifak halindeyiz.Bölgede yakıcı sorun haline gelen çay ve suyun korunması bizlerin acil görevidir. Sanıyorum ki çay üreticileri Sendikası ve görevleri ile üretici örgütlenmesi meselesi ile ilgili görüşlerimi bir başka yazımda aktarabileceğim.
*Halim TELLİOĞLU, Çay-Sen Yönetim Kurulu Üyesi, Çiftçi-Sen Yönetim Kurulu Üyesi