Yeni Anayasa kadar hayatımızı etkileyecek bir yasa tasarısı daha gündeminde Meclis’in.
Maden Yasası tasarısı ‘torba yasa’ haline getirildi, muhalefet ‘şekline’ itiraz etti. Şimdi yasa teklifiyle madencileri ‘mutlu’ edecek’, diğer yasalardaki tüm engeller de kaldırılıyor.
Basitçe anlatayım:
Maden Kanunu, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmişti. Meclis Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar Komisyonu, Maden Kanunu değişikliğini görüşürken, 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu‘nu da ele aldı.
Alt komisyonda görüşülen Maden Yasası tasarının 11. maddesinde, 3573 sayılı Zeytincilik Yasası’nın 20. maddesi aşağıdaki gibi değiştirilmesi ele alındı:
“Bakanlıkça tespit ve ilan edilen zeytinlik sahaları içinde zeytinyağı fabrikası hariç, zeytinliklerin üreme ve gelişmesine mani olmayacağı Çevresel Etki Değerlendirme sürecinde belirlenmiş olan madencilik, arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetlerle ilgili tesis ve altyapı tesislerinden ibaret geçici tesisler ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri yapılabilir ve işletilebilir.”
Alt Komisyon, Madencilik Sektörü Başkanlar Konseyi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Kasapoğlu‘nun “Görüşülmekte olan … Kanun Tasarısı’na aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz” şeklinde başlayan ‘dilekçesindeki’ cümlelerini, noktasına dokunmadan teklif olarak aldı.
Dahası da var: Tabiat Varlıkları ve Doğa Kanunu’nda da değişikliğe gidilmesi ele alındı. Madencilere ÇED ile ‘çıkarılan’ engellerin ortadan kaldırılması için teklif hazırlanmasına karar verildi.
Orman Kanunu’nda madencilere ve Maden Kanunu’na engel olan maddeler de değiştirilecek.
Zeytincilik Kanunu’nun 20. maddesinin değiştirilmesi demek, kanunun omurgasının kırılması demek. 20. madde değiştirilse, Zeytincilik Yasası, ‘yok hükmünde’ olacak.
Enerji Bakanı Taner Yıldız‘ın tavrı net: “Altındaki, üstündekinden değerliyse kazalım.” (Taner beye geçmiş olsun.)
Muhalefet, ‘muhalefet’ etmiyor. İtirazları şekle olduğu için de, hükümetin teklifi olan ‘tasarı’ yerine, Milletvekillerinin teklifi haline getiriliyor. Elbette bu ülkenin enerji kaynaklarına ihtiyacı var.
Maden aranacak yer de Kaz Dağları, Madra Dağı değil.
Global Compact’e de aykırı
Okuyuculardan gelen elektronik postalardan birinde şu yazılı:
“Yönetim kurulu başkanı mertebesinde olan değerli bir insanın bu konu hakkında çok kolaycı bir yaklaşım içerisinde topu farklı yerlere atarak sorumluluğu paylaşmamasından duyduğum üzüntüyü ve utancımı iletmek istedim.”
Aslında o kadar çok okuyucu mektubu geldi ki, mümkün olsa hepsini sizlere aktarmak isterdim. Doğa Derneği’nin açıklamasındaki şu vurguları önemsedim:“Ilısu Barajı devletin projesi olabilir, ancak onun yok edeceği Hasankeyf ve Dicle Vadisi tüm dünyanın mirasıdır. Hasankeyf ve Dicle Vadisi, UNESCO’nun 10 Dünya Mirası kriterinin dokuzunu sağlayan tek yerdir. Bu nedenle eşsizdir, tüm insalığın ortak mirasıdır.”
Bir de şunlar:
“Akbank, Birleşmiş Milletler’in insan hakları ve çevreyle ilgili Küresel İlkeler Anlaşması’nı (Global Compact) imzalamış bir kurumdur. Ilısu Barajı, bu anlaşmanın neredeyse tüm ilkelerini ihlal etmektedir. Akbank’ın, Ilısu Baraj projesi hakkındaki tutumu, altına imza attığı uluslararası standartlara ne kadar sadık olduğunun bir göstergesi olacaktır. Hiç şüphesiz ki, 50 yıl öncesinin eskimiş vizyonunu yansıtan bir baraj projesi, bugünün evrensel değerlerine ve standartlarına kesin olarak aykırıdır.”
Başka Hasankeyf yok ki
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer geçen hafta bir grup kadın meslektaşımla buluşmamızda “Bundan sonra biz, kredi verirken, krediyi kullanacak yatırımın çevre için uygun olup olmadığını da göz önünde tutacağız. Sadece ekonomik değil, çevreyi de göz önünde tutarak, çevreye zararı varsa kredi vermeyeceğiz” diyordu.
Oysa Akbank, Garanti Bankası ile birlikte Ilısu Barajı‘na kredi sağlayacak.
Ilısu Barajı demek Hasankeyf‘in yok olması demek.
Suzan Sabancı Dinçer, şunu da söylüyordu:
“Ilısu benzeri örnekleri artık bizde göremezsiniz. Ilısu, devletin projesi, sonuçta başlamış bir proje. Muhatabımız Hazine. Bize, çevre ile ilgili kısımları halledeceklerini söylüyorlar.”
Hasankeyf’in yok olmaması için inatla kampanya yürüten Doğa Derneği’nden yanıt geldi, Akbank’a:
“İkinci bir Hasankeyf olmadığı için, Akbank’ın son pişmanlığı fayda etmez. Akbank tarihi bir yol ayrımındadır. Ya Hasankeyf’i yok edenler arasına dahil olacak ya da bu yanlıştan kendini kurtaracaktır.”
Doğa Derneği Başkanı Dr. Güven Eken diyor ki: “Ilısu Barajı, ancak Akbank kredi desteğini geri çekerse son örnek olabilir. Bu gerçekleşmezse Ilısu Barajı, doğa ve kültür mirasını yok etmenin en acı örneği olarak tarihe geçecektir. Akbank, benimsediğini iddia ettiği kültürel ve çevresel sorumluluk ilkelerinde samimiyse, derhal Ilısu baraj projesinden çekilmelidir.”
Ilısu Barajı’nın kültür ve doğayla ilgili uluslararası standartları sağlamadığı, uluslararası bağımsız bir bilimsel komisyon tarafından 2009 yılında belgelenmişti. Komisyon, Ilısu Barajı ile ilgili 150’yi aşkın kriterin hemen hiçbirinin yerine getirilemeyeceğini ortaya koymuştu. Bu rapor üzerine, Avrupa ülkeleri, Almanya, İsviçre ve Avusturya, Temmuz 2009’da Ilısu projesinden geri dönüşsüz olarak çekildi ve kredi desteğini iptal etti.
Karar sırası Akbank‘ta ve tabii ki Garanti Bankası‘nda.
Kaynak : Radikal Gazetesi