En son 28 Nisan 2008 Pazartesi günü İzmir’in Tire ilçesinde süt üreticileri haklarını aramak amacıyla İtfaiye Meydanı’nı doldurdular. Yoğun yağmura rağmen yaklaşık 8 bin kişi mitinge katıldı.
Ahmet Atalık*
Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan yine literatüre geçecek bir laf sarf etti, “Ayakların baş olduğu yerde kargaşa eksik olmaz.” Bu lafı, Taksim meydanında 1 Mayıs’ı kutlayacaklarını açıklayan sendika başkanları için kullandı.
Yönettiği ülkenin halkını birleştirici bir rol oynaması gereken Başbakan, her görüş beyanında toplumu daha da geriyor. Başbakanımız çiftçiyi azarlayarak onu yola getiriyor, hakkını arayan memuru dışarıda bir sürü işsiz var diyerek ıslah ediyor. Bazılarının hadlerini bilmesini önermek de yine ona aittir.
Ayakların baş olduğu yerde kargaşa eksik olmuyor ise bu lafı söyleyen Başbakan’ın biraz kendine ve yönettiği ülkeye, o ülkenin şu anki durumuna bakması lazım. Başbakanların biraz düşünerek konuşması lazım.
Son günlerde çiftçiler birbiri ardına meydanlara indi. Tarımın alt sektörlerini bitkisel üretim ve hayvansal üretim olarak ikiye ayırabiliriz. Önce bitkisel üretim yapan çiftçi feryat etti. Hayvansal üretimde bulunanlar bitkisel üretim yapan çiftçiye göre daha fazla kazanır. Ancak, bugün gelinen noktada görüyoruz ki hayvansal üretimde bulunanlar da meydanları doldurmaya başladı. Bu da bize tarımdaki yaranın daha da derinleştiğini gösteriyor.
En son 28 Nisan 2008 Pazartesi günü İzmir’in Tire ilçesinde süt üreticileri haklarını aramak amacıyla İtfaiye Meydanı’nı doldurdular. Yoğun yağmura rağmen yaklaşık 8 bin kişi mitinge katıldı.
Süt üreticisi çiftçi neden alanlara inmişti? Çünkü süt üreticisi 6 litre süt ile 1 litre mazot alabiliyor. Ülkemizde mazot çok pahalı, buna karşın süt ise sudan bile ucuz. Süt üreticisi 2 litre süt ile 1 kg gübre ancak alabiliyor. Kısacası süt üreticisinin ürettiği süt para etmiyor. Türk çiftçisinin ürettiği 1 kg süt için eline 25 euro cent geçerken Avrupalı çiftçinin eline 40 euro cent geçiyor.
Mitingde Tire Süt Üreticileri Kooperatifi Başkanı, Tire Ziraat Odası Başkanı, Aydın Ziraat Odası Başkanı, İzmir Veteriner Hekimleri Odası temsilcisi ve Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı da katılarak birer konuşma yaptılar.
Konuşmaların genelinde tarımı ve çiftçiyi böylesine güç duruma düşüren politikaların altı çizilerek, neler yapılması konularında görüşler beyan edildi.
Miting boyunca çiftçilerin ellerinden bırakmadıkları dövizler aslında konuyu ve talepleri çok iyi özetliyordu. İşte birkaçı “Sattıklarınızla Değil, Yaptıklarınızla Övünün”, “1930’larda Efendiydik, Ya Şimdi”, “Tarımda Dışa Bağımlılık Köleliktir”, “Dış Güçlerin Pazarı Olmayacağız”, “Bizi Değil Ürünümüzü Pazarlayın”, “AB İstedi Diye Üreticiler Yok Edilemez”, “Sütümüz Sudan Ucuz.”
Buradan da anlaşılıyor ki, çiftçi artık doğru bir bilinçlenme dönemine girmiş ve meydanlarda hakkını arıyor. Hakkını alana kadar da direneceğe benziyor. Şimdi Başbakan’ın bakış açısı ile bu bir kargaşa değil mi? Peki bu kargaşayı kim yaratıyor. Şimdi baş mı ayak mı konularını Başbakan’ın bir kez daha gözden geçirmesi gerekecek sanırım.
Süt üreticisi niçin alanlara indi
Ülkemizde süt fiyatlarının artışının birçok nedeni var. Sıcaklığın yüksek seyretmesi hayvanları strese soktu, üretimde düşüş yaşandı. Kuraklığa bağlı olarak hayvan yemi üretimindeki düşüş fiyatları arttırınca üretici hayvanına verdiği yemi azalttı. Bu da süt verimine olumsuz yansıdı. Dış piyasalarda süttozun fiyatlarında yaşanan hızlı artış firmaları iç piyasaya yöneltti. Sıcaklar dolayısıyla dondurma tüketimi, dolayısıyla süt tüketimi arttı.
Kuraklık, ülkemizde bitkisel üretime, özellikle hayvan yemi olarak da kullanılabilen bitkilerin üretimine olumsuz etkide bulundu. Bu bağlamda, bir önceki yıla göre 2007 yılında buğdayda yüzde 13,9, arpada yüzde 22,5, mısırda yüzde 7,2, sorgumda yüzde 43,9, fiğde yüzde 48,4 ve yağlık ayçiçeğinde yüzde 23,8 azalma oldu.
Yem hammaddesi üretiminde görülen düşme fiyatların yükselmesine yol açtı. Aralık 2006’da süt yeminin tonu 365 YTL iken Aralık 2007’de 540 YTL’ye yükseldi. Aynı dönem için arpanın tonu 343 YTL’den 500 YTL’ye, kepek 210 YTL’den 370 YTL’ye, ayçiçeği tohumu küspesi 170 YTL’den 330 YTL’ye yükseldi.
Oransal olarak arpada yüzde 46, kepekte yüzde 76, ayçiçeği tohumu küspesinde yüzde 94, süt yeminde yüzde 48 artış olurken, çiğ süt fiyatında yüzde 43 artış oldu. Çiğ sütteki artışın yem fiyatlarının gerisinde kalması, bazılarının ifade ettiğinin aksine süt üreticisi bu fiyat artışından kazançlı çıkan taraf olmadı. Süt üreticisi sattığı 1 kg süt ile 1 kg yem dahi alamamıştır.
Fiyat artışlarının özellikle perakende satış yapılan noktalarda çok daha fazla olduğu dikkati çekmektedir. Örneğin süt sanayicileri en çok tüketilen süt ürünlerinin başında gelen peynir fiyatlarında yüzde 32,9 artış yapmışken, perakende satış yerleri yüzde 90 civarında artış yapmışlardır. Böylesine bir kar marjıyla çalışan başka bir sektör daha yoktur herhalde. Ülkemizde son on yılda hipermarket sayısı 4 kat, süpermarket sayısı 5 kat, market sayısı 1,5 kat artış göstermiştir. Bu süreçte bakkal sayısı ise yüzde 30 azalmıştır.
Ülkemizde üretilen çiğ sütün yüzde 35’i çiftliklerde tüketilmekte, yüzde 35’i mandıralarda işlenmekte, yüzde 19’u modern işletmelerde işlenmekte, yüzde 11’i sokakta satılmaktadır. Ülkemizde süt ve süt ürünü işleyen işletmelerin toplam gıda işletmeleri içindeki payı yüzde 7,7’dir. Söz konusu işletmelerin yüzde 95’i özel sektöre, yüzde 4’ü kooperatiflere, geri kalanı ise kamuya aittir. Süt ve süt mamulleri sanayilerinde kooperatiflerin payı İrlanda ve Hollanda’da yüzde 100, Almanya’da yüzde 98, İtalya’da yüzde 65, Fransa’da ise yüzde 62’dir.
Çiftçinin şirketlere karşı en büyük silahı kooperatifler olmasına karşın, ülkemizde süt ve süt ürünleri üretiminde kooperatif sayısının oldukça düşük olması, çiftçimizin içinde bulunduğu güç durumun önemli bir göstergesidir.
Bugün dünyanın geldiği durum göz önüne alındığında artık paramız olsa bile temel tarım ürünlerini dünya piyasalarında bulup alabilmek mümkün gözükmüyor. Bulunabilirse de çok yüksek fiyatlardan alınacağı kesin.
Türkiye tüm bu olasılıkları göz önünde bulundurarak tarımını desteklemeli, altyapı eksiklerini tamamlamalı, üretim planlamasına geçmeli, çiftçisini tarlasında tutmalı, süt üreticisini meydanlara dökmek yerine, üretim yapmalarını sağlamalı, kaliteli süt üretmelerine yardımcı olmalıdır.
NOT: Veriler TZOB Süt Sektör Raporu’ndan derlenmiştir.
*Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı