Çileklerin tadı yok ama tadından önce zararı düşünülmeli.
TUNCAY TAŞ *
Doğal hormonları taklit ederek onları devre dışı bırakan hormon bozucu kimyasalların, Türkiye’deki etkileri hakkında bir araştırma var mı?
Markette akşam için düşündüğüm çilek ve erikleri seçerken meyve reyonundaki çalışana,“Çileklerin pek tadı yok, organik olanları var mı?” dedim. “Aman hocam ne olacak üzerine biraz pudra şekeri dökün bakın nasıl tadı geliyor” diye cevap verdi. Bize kulak misafiri olan yaşlı bir teyze güzel sesiyle: “Nerde o eski çileklerin, eriklerin tadı, hormonlu bunlar, evladım. Pahalı fiyatına baksan bir şey sanırsın, valla çileğin de memleketin de tadı kalmadı” diye lafa girdi.
Yaşlı teyze gibi, halkımızın yeni yüzyılın besinlerinin tadı dışında bilmediği çok şey var.
Endüstrileşmeyle besinlerimiz, sularımız ve diğer kaynaklarımız kimyasallarla hızla kirleniyor. Yapılan bazı araştırmalar besinlerde ve çevremizde kontrolsüz kullanılan yapay östrojenlerin ve hormon bozucu kimyasalların kadın-erkek üreme sağlığını etkilediğini gösteriyor. Örneğin, testis kanseri, testislerin karında olması, sperm kalitesinde düşüş gibi erkek üreme sistemi hastalıklarında belirgin artış görülüyor. Hormon bozucu kimyasallar etkilerini, doğal hormonları taklit ederek, normal hormon sentezini ve hormonların fonksiyonları engelleyerek yapıyor. Bu durumdan insanlar ve hayvanlar etkileniyor.
Penis boylarında küçülme…
2006 yılında E. J. Barnhoorn ve arkadaşları tarafından Güney Afrika’da yapılan bilimsel bir çalışmanın özeti: “Üreme sağlığı hormonal sistemin kontrolü altındadır. Çevremizde insanda bulunan hormonları taklit eden ya da bloke eden kimyasallar, hormonal sistemin hassas dengesini bozabilir. Bu bakımdan hormonal bozulma halk ve çevre sağlığı açısından artan öneme sahiptir. Bu konuda çalışmalar sıklıkla erkek üreme sistemi üzerinde yoğunlaştı.
Yapılan araştırmalarda çevresel yalancı östrojen hormonlarının vahşi hayatta üreme fonksiyonları üzerinde meydana getirdiği muhtemel tehdit açıklandı. Timsahların penis boylarında meydana gelen küçülme, panterlerin sperm kalitesindeki düşüş, martıların davranışsal değişiklikleri (dişiler arası eşleşme), balıklarda görülmeye başlanan çift cinsiyetlilik gibi değişimlerle çevresel hormon bozucu bileşikler arası bağlantı gösterildi. Bu hormon bozucu maddelere maruziyet en sık alınan gıdalar yoluyla oluyor”.
Colburn ve arkadaşları tarafından daha 1996 yılında Our Stolen Future/Çalınan Geleceğimiz adlı kitapta bu konulara değinildi. Kitabın önsüzü ABD eski başkan adayı ve Nobel Barış Ödüllü Al Gore tarafından yazıldı. Bu da bize diğer ülkelerdeki siyasetçilerin duyarlılığını gösteriyor.
Peki, şu an doğal hormonları taklit ederek onları devre dışı bırakan bu hormon-bozucu kimyasalların Türkiye’de yaşayan organizmalara etkileri hakkında herhangi bir araştırma var mı? Organizmalara etkilerini bir yana bırakın, maalesef Türkiye’de sularımızda, çevremizde bulunan “hormon bozucu bileşiklerin” miktarı, oranı, türü hakkında bile hiçbir bilgi yok.
Hormon adı altında kullanılan hormon bozucu kimyasalların doğada birçok hayvan türünde yaptığı değişikliklere bakalım.
• Yumurtlama, canlı kalma oranının azalması,
• Sperm sayılarında azalmalar,
• Cinsiyet bozuklukları,
• Cinsiyetsiz doğumlar,
• Erkek organizmalarda dişilik, dişi organizmalarda da erkeklik özelliklerini artırdığı tespit edildi.
Peki, bu maddeler besinler dışında nerelerde var, şöyle özetleyebilirim: Nerede yok ki! Antibiyotikler, diğer tıbbi ilaçlar, kozmetik ürünler…
*TUNCAY TAŞ: Doktor, Taksim Eğitim Hastanesi
Kaynak:25/05/2008 Radikal2