Röportaj: Hasan Cengiz Yazar-ALLIANOI’yi duymayan kalmamıştır. Biz de merak edip çıktık yola. Bergama-Soma karayolundan Balıkesir-İvrindi sapağına sapıyorsunuz, 15 kilometre kadar sonra buluyorsunuz Allianoi’yi. Eski bir tıp merkezi. Kazı ekibi Başkanı Dr. Ahmet Yaraş’ın anlatımına göre 2200 yıl öncesine ait bir eser. İçinde o döneme ait 400’e yakın tıbbi gereç de bulunmuş. Bu anlamda dünyada tek.
Allianoi iki baraj arasında kalmış. Arkasında ve önünde yapılmakta olan iki baraj bendi var. Tuhaftır arkasındaki baraja daha sonra başlandığı halde Allianoi’yi bir an önce yok etmek için önündeki barajın yapımı hızlandırılmış. Aslında baraj daha önce 1 km kadar aşağıda yapılasıymış ama özellikle Allianoi’yi yok etmek için baraj gövdesini beriye çekmişler. Gerekli önlemleri alarak hem barajı yapmak mümkün hem de Allianoi’yi kurtarmak. Bunun için gerekli olan 3 milyon doları Atilla Koç’un kültür bakanlığı sırasında AB yollamış ama kültür bakanı Atilla Koç “emsal olmasın” düşüncesiyle parayı geri yollamış.
Zaten bütün mesele “emsal” olmasında. Türkiye’de yüzerce barajın yapımı devam ediyor. Bilinen şey. Önce barajlar yapılacak sonra satılacak. Sonra su çiftçilere ve belediyelere yüksek paralarla satılacak. Zararı, çiftçiler, şehirliler, tahrip olan tabiat ve tarihi eserler görecek.
“Üç tane gâvur taşı bizden de mi önemli?” diyor civardakiler. Bu taşlar yapıldığında gâvurluk-müslümanlık yoktu ki?
Sermayenin gözü para hırsıyla dolu. Şimdi civardaki çiftçileri tabiat ve tarih savunucusu aydınlara karşı kışkırtıyor; yarın aynı çiftçiler pahalı suya karşı eylem yaptıklarında başkalarını onlara karşı “gericiler” vs. diye kışkırtacak.
Jeofizik Mühendisi, EGEÇEP eylemcilerinden Erhan İçöz, sulama ve baraj sorununun çözümü için birçok yol varken, bunların hiçbirinin dikkate alınmayıp bu yola başvurulduğunu ifade ediyor. Bu yollar arasında baraj gövdesini ilk projede olduğu gibi biraz uzağa taşımak dar var. Bu haliyle konu “ideolojik” yani su kaynaklarının özelleştirilmesinin önünde ne çiftçilerin, ne tabiatın, ne kültürel varlıkların “mani teşkil etmemesi” gerekiyor. “Bugün Allianoi’de göz yumarsak yarın 100 Allianoi olur” diyor yöneticilerimiz.
Kazı Başkanı Ahmet Hoca, çocuğunun bu kazılar sırasında doğup büyüdüğünü söylüyor hüzünle. Nemrut Kommagene Krallığı başkenti de Atatürk Barajı altındaymış.
Çiftçi-Sen üyesi olarak çiftçilerin bu konuda ne düşündüğünü öğrenmek istiyoruz. Bergama Ziraat Odası’nın bu barajı ısrarla istediği söyleniyor bize. Bergama ovasında yeraltı suları 700 metreye inmiş. Başka çare yok.
Elbette çaresiz çiftçilerin Bergama ovasından su çekmekten başka hiçbir yolu yok. Bir maliyetten kaçarken başka bir maliyet hem de toplumsal bir maliyet çıkıyor karşımıza. Sorunun herkesi memnun edecek birçok yolu varken özellikle “kamuoyu baskısına boyun eğmedik” demek için hükümet inatlaşıyor.
Ahmet Hoca ve öğrencileri bir cenaze törenine eşlik ediyorlar. Yetkililer beton ve kum kaplıyor yapıtların üzerini. Çadır kurmuşlar evlatlarının ölümünü izliyorlar. Allianoi 30 metre sular altında kalacak, kırk yıl sonra baraj yıkılacak, 15 metrelik mil kaplamış olacak üzerini. Mili temizleyecekler 40 yıl sonra, gelecek kuşaklar, eserlerin üstüne sıvadıkları betonları temizleyecek ve kazıya “kaldığı yerden” devam edecekler. Bunlar olurken, bizler için acaba ne düşünecekler???
Başka şeye değil ama sermayenin gözü dönmüşlüğüne emsal olsun.
Hükümet işte buna hizmet ediyor, Doğu Karadeniz’in her yanını HES kurarak yok ediyorlar bir yandan. Öte yandan da burada Bakırçay Havzası’nı ilerideki özelleştirmeye hazırlıyorlar.