Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, 2003 yılında itibaren Van Gölü’ndeki su sıcaklığı ortalamasının düşmemesine bağlı olarak ilkbahar mevsiminde yağışların geciktiğini ve Van Gölü’nde yaşayan endemik tür olan inci kefali balığının göç döneminin değiştiğini söyledi.
Küresel iklim değişiminin etkilerinin tüm dünyada olduğu gibi Van Gölü Havzası’nda da çok belirgin olarak ortaya çıktığını söyleyen YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Van Gölü’nün su sıcaklıklarının son birkaç yıldır düşmediğini belirtti. Prof. Dr. Sarı, göl suyunun kasım ayı sıcaklık ortalaması 4 santigrat derece olması gerekirken, 2003 yılında itibaren aynı ayda Van Gölü’ndeki su sıcaklığı ortalamasının 7-8 santigrat derece civarında olduğunu ve bunun da göl suyunun soğumadığı
anlamına geldiği kaydetti. Prof. Dr. Sarı, göl suyunun soğumamasına bağlı olarak ilkbahar mevsiminde yağışların geciktiğini ve Van Gölü’nde yaşayan endemik tür olan inci kefali balığının göç davranışı başta olmak üzere havzada birçok tarımsal üretim ve doğanın da zincirleme bir biçimde bundan etkilendiğini vurguladı.
Kaynak : Medya73 – 17 Şubat 2011
“VAN GÖLÜ LABORATUVAR GÖREVİ YAPIYOR”
Van Gölü’nün hem göl su kalitesi itibariyle hem de biyolojik çeşitliliği yönünden çok özel bir eko sistem olduğunu anlatan Prof. Dr. Sarı, “Van Gölü kapalı bir havza olduğu için küresel iklim değişiminin izlenmesinde, etkilerinin takip edilmesinde bir laboratuar görevi görüyor. Çünkü Van Gölü tatlı su gölü değildir. Tarımda kullanılamıyor. Başka bir amaçla kullanılamıyor. Bu yüzden de göl su seviyesindeki değişimler bize iklimle ilgili değişimleri gösteriyor. Eğer yağışlar aynı kaldığı halde buharlaşma
düşerse Van Gölü su seviyesinde artış olmaya başlar. Buharlaşma düşer yağışlar artarsa su seviyesi yine yükselir. 1994 yılında Van Gölü’nün 2 metre yükselmiş olması küresel iklim değişiminin etkilerinin izlenmiş olması açısında ilk işaret fişeğiydi. Ama bunu hem ülkemiz hem de dünya gerçek anlamda bu boyutuyla ne yazık ki değerlendiremedi. Van Gölü su seviyesindeki bu değişimler bize doğrudan doğruya küresel iklim değişiminin etkileri hakkında fikir verebiliyor” dedi.
“VAN GÖLÜ’NDEKİ SU SEVİYESİ DÜŞÜŞ TRENDİNDEDİR”
Van Gölü su seviyesinin şuanda düşüş trendinde olduğunu ve 1985 yılı seviyesinin altında olduğunu belirten Prof. Dr. Sarı, bunun da yağışlardan ciddi bir azalmanın olduğunu gösterdiğini ifade etti. Yağışların azalmasının aynı şekilde Van Gölü’ndeki su seviyesine de yansıdığını dile getiren Prof. Dr. Sarı, “Tabi gölün soğuyamamasına bağlı olarak çevresindeki doğal hayatı etkiliyor. Nasıl etkiliyor mesela? Van Gölü’nde yaşayan inci kefali balığı ilkbahar mevsiminde üreme göçü yapıyor. Nisan ayından
itibaren başlayan bu göç, Mayıs ayının en geç 15’inde yoğunlaşması gerekiyordu. Ama son 5 yıldır, bu göç hep Mayıs ayının 25’inde sonra başlıyor. Normalde Haziran’ın 15 ila 20’sinde bitmesi gerekirken, Temmuz’un 10’una kadar uzamaya başladı. Bu bize hayvanların aslında iklim değişimine bizden daha hassas olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan Van Gölü çevresinde çok önemli sulak alanlar var. Türkiye’de 65 tane uluslararası öneme sahip sulak alanlar var. Bunun 15 tanesi göl çevresinde bulunuyor. Örneğin Erçek
Gölü en önemli sulak alanlarımızdan bir tanesidir. Buraya çok büyük miktarlarda Flamingo göçü oluyor. Flamingoların Erçek Gölü’ne geliş ve ayrılış tarihleri küresel iklim değişimine bağlı olarak değişmeye başladı. Nisan veya mayıs ayında gelmesi gerekirken flamingolar daha erken gelmeye başladılar. Eylül ayında gitmeleri gerekirken bazen Kasım ayı ortalarına kadar kalmaya başladı. Bu küresel iklim değişiminin hayvanlara olan etkilerini bize gösteriyor” şeklinde konuştu.
Tedbir alınmaması durumunda önümüzdeki yıllarda kürsel iklim değişimine bağlı olarak Van Gölü havzasında bitki ve üretim deseni ile yay ve meralardaki bitki çeşidinin değişeceğini ileri süren YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, bunun da insan sağlığını belli ölçüde etkilemeye başlayacağını kaydetti. Prof. Dr. Sarı, “Bunlar gelmeden önce bu hayvanlardaki değişimi gözlemleyerek önlem alabiliriz. Kendimizi değiştirmeye başlayabiliriz. Dünyayı değiştirdik, iklimi değiştirdik, şimdi
kendimizi değiştirmemek için direniyoruz. Kendimizi değiştirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“ALABALIK ÜRETİMİNDE BÖLGE AVANTAJLI OLACAK”
Küresel iklim değişiminin Van Gölü çevresine olan etkileri sadece negatif olmadığı, çok boyutlu etkilerinin var olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sarı, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Eğer biz akıllıca davranırsak kürsel iklim değişiminin ülkemiz üzerindeki etkilerini bölgemizde fırsata dönüştürebiliriz. Tehdit bizim için fırsat olabilir. Türkiye’de alabalık üretimi Aydın, Denizli ve Muğla illerinde yoğunlaşmaktır. Burada yılda 50 bin ton civarında alabalık üretimi söz konusudur. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde küresel iklim değişimine bağlı olarak buralarda sıcaklıklar aratacak, su debileri düşecek. Bunun anlamı ne? Buralardaki alabalık üretimimiz ciddi oranda düşmek zorunda kalacak.
Peki biz nerden karşılayacağız. Güney Ege Bölgesi’nde azalan alabalık üretimimiz için alternatif Doğu Anadolu Bölgesi’dir. Dicle ve Fırat nehirlerin kaynaklarıdır. Dicle Nehri’nin kaynakları Bahçesaray ilçemizde yer alokileri hakkında fikir verebiliyorır. Bu kaynaklarımızı biz şimdiden koruma altına alırsak, önümüzdeki yıllarda oralarda azalan alabalık üretimi buraya kayar. Tabi buranın başka önemi hemen İran’a sınır olmasıdır. Çünkü İran küresel iklim değişiminin etkilerini şuanda bizden çok daha hızlı bir
şekilde hissetmeye başladı. Güney bölgelerindeki alabalık üretim tesisleri durma noktasına geldi. Eğer biz hemen bu sınır bölgesinde böyle bir üretimi gerçekleştirebilirsek, hemen yanımızdaki İran’da pazar olarak kullanma şansına sahip oluruz”
“TATİL İÇİN VAN GÖLÜ HAVZASI TERCİH EDİLECEK”
Küresel iklim değişiminin Türkiye’de en çok Güney, Batı ve İç Anadolu bölgelerini etkileyeceğini kaydeden Prof. Dr. Sarı, en yüksek sıcaklıkların kendini bu bölgelerde göstereceğini vurguladı. Van’ın güneyinde yer alan Siirt, Batman, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi illerden sıcaklıkların çok artacağı ve bu bölgelerdeki insanların tatil için daha serin yerler arayacaklarını anlatan Prof. Dr. Sarı, “Tabi ki bu insanlar Antalya ve Mersin’e gitmeyecekler. Bu insanlar bin 700 metre
yükseklikte, Marmara Denizi’nin üçte biri kadar büyüklükte olan Van Gölü Havzası’nı tercih edecekler. İklim göçlerinin rotasını belirleyecekler. Eğer yine aklımızı kullanıp gölü kirletmezsek. Göl çevresinde şimdiden geleceği görerek planlama yapıp, turizm bölgeleri oluşturursak, konaklama alanları oluşturursak, küresel iklim değişikliği Van Gölü’nde fırsata dönüşür. Küresel iklim değişikliği ile ilgili herkesin kendisine ne yapabiliriz sorusunu sorması gerekir. Daha az çöp çıkarabiliriz. Daha az atık
üretebiliriz. Her gün daha az enerji, daha az alışveriş, daha az seyahat etmek. Yani daha çok çevreci araçları kullanabiliriz. Daha çok bisiklete binebiliriz. Yarın sabah uyandığımızda hepimizin yapabileceği şeyler bunlar” dedi.