Dulkadir köyünü gördünüz mü?
Bir zamanlar Dulkadiroğlu Beyliğine başkentlik etmiş. Şimdi köyde (Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı) yalnızca 50 kişi yaşıyor.
Dulkadir köyünün yanı başında Eti Gümüş A.Ş. nin işlettiği siyanürlü kimya tesisi var. Bu tesisin atık havuzundaki setlerden biri 7 Mayıs 2011 tarihinde patladı. O günden beri ülke gündeminden düşmedi felaket haberleri. Ve tabii devlet yetkilileri “sorun yok!” demeleri de.
Ama şimdi başka bir şey oldu. Ben bu olayı irdelemek istiyorum.
13 Haziran 2011 günü bir Dulkadirli, madenden köye akan sudan su içen bir ördeğin anında öldüğünü gördü. Anında köyde yaşayanlara haber verdi. Fakat ördeğin ölüm haberi duyulana dek başka ördekler, birinin ineği, birinin iki koyunu, sekiz tane civciv de sudan içmişti. İnek, iki koyun, yedi ördek, sekiz civciv vs hemencecik hakkın rahmetine kavuştu. Yetmedi, yalnızca elini yıkayan dört yurttaş da fenalaştı ve hastaneye kaldırıldı. Artık köylüler diken üstündeydi ve olay basın yoluyla dünyaya duyuldu. Hayvanlar siyanürlü suyu içmiş ve anında ölmüştü, insanlar deri yoluyla aldıkları siyanürden hastanede tedaviye alınmıştı. Bütün bunlar atık havuzu patladığı için değildi!
Eti Gümüş A.Ş. nin genel müdürü Ergün Kılıç, siyanür zehirlenmesini delikanlıca kabul etti. “Dün sabah tesislerin sınırları içerisindeki bir vananın kimliği belirsiz kişiler tarafından açılması sonucunda Dulkadir Köyü’ne kısa süreli su verildi. Kılıç “Bizim ve Dulkadir Köylülerinin kullanma suyu olarak kullandıkları suyu 2 ay önce kuyulardaki çökme nedeniyle kesmiştik. Vananın kimler tarafından açıldığını araştırıyoruz, bu bir sabotajdır” dedi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası yetkilileri köye gitti, sudan numune aldı. Aldıkları numuneden siyanür ve arsenik, kadmiyum, antimon bakısı yaptırdı. Sonuç korkunçtu. . İzmir Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürlüğü tarafından yapılan 14.06.2011 tarihinde alınan su numunesi analizinde Siyanür olması gerekenden 221 kat, Arsenik 52 kat, Kadmiyuım 16 kat, Antimon 14 kat yüksek bulunmuştu. Her şey ayan beyan ortada değil mi? Salınan siyanür ağır metalleri çözmüş ve yaşam alanına bulaştırmıştı.
Tesisin içindeki vanayı kim açabilir? Biz tesise girmek istediğimizde kapısından içeri bile sokulmamıştık. Orada tesisin güvenlikçileri kuş uçurtmuyor. Ama tesisteki vana açılmış, siyanürlü su köye salınmış. Bu kesin. Genel müdür zaten bunu kabul ediyor. Peki vanayı kim, neden açmıştır? Bu sorular yanıt beklemektedir. Bu soruların doğru yanıtını sittin sene öğrenemezsiniz! Zira bu bir T.C. devleti klasiğidir.
Devam edelim. Köy muhtarı ve bazı köylüler siyanürlü suyun köye bilerek verildiğini ima ediyorlar. Diyorlar ki, “Eti A.Ş. bizim evlerimizi ve tarlalarımızı satın almak istiyor, biz de onların istediği fiyattan satmak istemedik.” Eti A.Ş nin genel müdürüne bu durum da soruluyor. O da yine delikanlıca konuşuyor: “Vali bey köylülerin ev ve arazilerini satın almamızı istedi, biz 150 bin liraya almak istedik ama köylüler 500 bin istedi.” Buradan ne çıkar? Köy muhtarının ve bazı köylülerin ifadelerinin gerçeği yansıttığı çıkmaz mı? Eti Gümüş A.Ş o işletmeyi çalıştırmaya devam ettiği sürece, zaten 50 kişinin kaldığı köyde felaket haberlerinin bitmeyeceği, devlet ve şirket açısından hep bir baş ağrısının devam edeceği belli değil mi? Sakın bu baş ağrısından bir an önce kurtulmak istenmiş olunmasın?
Ve İlçenin kaymakamından, Vilayetin valisinden ve Çevre Bakanlığından gereken açıklama geldi: “Dulkadir köyünün suyunda sorun yoktur. Zehirlenmeler siyanürden değildir…” Biz de “inandık” tabii.
Biz bu filmi Kışladağ’da görmüştük. “Kışladağ altın madeninde Haziran 2006 yılında meydana gelen siyanür kazası sonrası zehirlenen 2000’e yakın Eşmeli’nin zehirlenmesinde de aynı oyuna şahit olmuştuk. Yetkililer o zaman da siyanür zehirlenmesinde ‘arsenik’ aramışlar (!), tepki gelince kanlarda siyanür yok deyip çıkmışlardı. Tıpkı Kışladağ’da olduğu gibi buradaki durumda da bakanlar, valiler ‘hiçbir sorun olmadığını, herhangi bir tehlikenin kalmadığını’ açıkladılar hemen.” (Evrensel)
Eti Gümüş tesislerini örnek gösterip “atık havuzundan su da içeriz, yıkanırız da” diyen Al ve Özgöbek soyadlı milletvekillerini Dulkadir köyünün suyunu içmeye davet etmek gerek.
Ve yetkililere sormak gerek: Bize ne zaman doğruyu söyleyecek siniz? Kütahya’da insanların yaşam alanlarının yok olmasına daha ne kadar göz yumacaksınız?