Türkiye’de tarımın gerek uluslararası, gerekse yerli sermaye çevrelerinin ihtiyaçları çerçevesinde şekillendirilmesi, en açık biçimiyle tarımsal destekleme politikalarında gözlenmiştir.
2000’li yılların başından itibaren tarıma verilen destekler toplamı milli gelirin binde 6’sını aşmayacak biçimde tutulmuştur. 2006 yılında AKP iktidarı tarafından çıkarılan Tarım Kanunu’nda saptanmış olan Gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 1’i olan asgari destekleme harcaması hedefine hiçbir zaman ulaşılmamıştır.
Genellikle destekleme fiyatları piyasa fiyatları seviyesinde tutulmuş; bu fiyatlarda rekabet edemeyen küçük ve orta ölçekli çiftçilerin yerini tarım şirketleri almaya başlamıştır.
Oysa çiftçilerimizin desteklenmesi keyfi bir tercih değil, tarımsal üretimin kendine has özellikleri ve üretim yapılan kırsal alanların sosyo-ekonomik özelliklerinin getirdiği bir zorunluluktur. Tarımda koruma ve müdahaleyi zorunlu hale getiren en başta gelen sorun ise; çiftçilerin girdi satın alırken ve/veya ürünlerini satarken, piyasa koşullarından dolayı çift yönlü sömürüye açık olmalarıdır.
2015 üretim yılında çiftçilere verilen ve 2016 üretim yılında verilecek olan tarım destekleri birlikte değerlendirildiğinde; şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
18.01.2011 tarihli ve 2011/1409 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında çıkarılan çiftçilerin satın aldıkları 43 farklı makine ve ekipmana yüzde 50 hibe desteğini öngören Makine ve Ekipman Tebliği 2015 yılında yayımlanmamış ve söz konusu destek kaldırılmıştır. Bakanlığın yaptığı araştırmada makine ve ekipman desteğinin tarıma, çiftçilere, imalat sektörüne çok olumlu katkılar sağladığı sonucuna varılmasına karşılık; desteğin kaldırılması makineleşme sürecini olumsuz yönde etkileyecektir.
16 Aralık 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan "Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullanılmasına İlişkin Karar" kapsamında;
Yaygın hayvansal üretim kredilerinde 2015 yılında 500 bin lira olan kredi üst limiti 2016 yılı için 200 bin liraya,
Yaygın bitkisel üretim kredi üst limiti ise, 500 bin liradan 250 bin liraya düşürülmüştür.
Resmi Gazete’nin 5 Mayıs 2016 tarihli sayısında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’na göre; 2016 üretim yılında çiftçiye verilecek tarım destekleri şöyledir:
2016 YILINDA TOPRAK ANALİZ DESTEĞİ TAMAMEN KALDIRILDI: Geçen yıl Gübre desteğinin ön şartı olarak uygulanan toprak analizine artık destek verilmeyecek. Halen toprak analizi yapmaya yetkili toplam 302 laboratuvar bulunmaktadır. Toprak analizi desteğinin kaldırılması ile bu alana yatırım yapmış olanlarla söz konusu laboratuvarlarda istihdam edilen -başta Ziraat Mühendisleri olmak üzere- çok sayıda kişi mağdur edilmiş olacaktır. Öte yandan toprak analizi desteğinin kaldırılması, kimyasal gübrelerin bilinçli kullanımını olumsuz yönde etkileyecektir.
ALAN BAZLI DESTEKLERDEN MAZOT VE GÜBRE DESTEĞİ BİRLEŞTİRİLİRDİ: Bu yıl gübre ve mazot desteği ürün grubu farkı gözetilmeksizin 11 TL/dekar olarak ödenecek. Bu birleştirme sonucunda, bazı ürünleri yetiştiren çiftçilerimiz geçen yıla göre daha düşük destek alacaklar. Böylelikle kimyasal gübrede yapılan KDV indirimi de anlamsız hale gelecek. Ürün gruplarının ekim alanları dikkate alındığında; hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve özellikle de yağlı tohumlu bitkiler ile endüstri bitkileri için yapılan gübre ve mazot desteğinin azaldığı görülmektedir. Örneğin geçen yıl (toprak analizi desteğiyle birlikte) dekar başına 18 lira 65 kuruş destek alan yağlı tohum üreticileri, bu yıl yalnızca 11 lira destek alacaklar.
2016 YILI FARK ÖDEMESİ (PRİM) DESTEKLERİ 2015 YILINA GÖRE;
Yağ bitkileri (Yağlık Ayçiçeği, Kütlü Pamuk, Soya, Kanola ve Aspir), Bakliyat (Kuru Fasulye, Nohut, Mercimek) ve Zeytinyağında kg başına 10 kuruş artış yapıldı.
Yaş çayda kg başına yalnızca 1 kuruş artış yapıldı.
Hububatta (Buğday, Arpa, Çavdar, Yulaf, Tritikale) 5 kuruş/kg olan prim desteği artırılmadı.
Dane mısırda 4 kuruş/kg olan prim desteği 2 kuruşa düşürüldü. Mısırda son yıllarda üretim artışı sağlansa da üretim açığı devam ediyor. (2015 yılı ithalat miktarı yaklaşık 1,5 milyon ton).
TARIMSAL YAYIM VE DANIŞMANLIK DESTEĞİNE KISITLAMA GETİRİLDİ: Tarımsal Yayım ve Danışmanlık hizmeti, bünyelerinde danışman istihdam eden üretici örgütleri ve ziraat odaları, tarımsal danışmanlık dernekleri/vakıfları, tarımsal danışmanlık şirketleri ve serbest tarım danışmanları tarafından verilmekte iken; 2016 yılı desteklemelerinde bu hizmeti verecekler ziraat odası ve üretici örgütleri olarak belirlenmiştir. Ayrıca istihdam edilecek olan tarım danışmanı sayısı da 8’den 2’ye; ücretler de yıllık 36 bin liradan 20 bin liraya düşürülmüştür. Tarım Danışmanı meslektaşlarımız üretimin, kalitenin, verimliliğin artması noktasında çok önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Sayın Bakana yaptıkları bu değişiklikle, en az 3 bin gencimizi işsiz bırakacaklarını hatırlatmak isterim. Bu karar tekrar gözden geçirilmelidir.
HAYVANCILIK DESTEKLERİ: Hayvancılıkta büyük işletmeleri önceleyen, koruyan, kollayan destekleme sistemi devam ettirilmektedir.
Hayvancılık destekleri doğrudan üreticilere ödenecek; ancak bu desteklerden yüzde 2 – 3 oranında kesinti yapılarak birliklere verilecek. Bu kararname ile, destekler birlikler aracılığıyla üreticiye ödenirken binde 2 olan kesinti oranı 10 kat veya daha fazla artırılmış olmaktadır. Bu değişikliğin gerekçesini anlamakta güçlük çekiyoruz.
2016 yılında da sözleşme yapmayan çiftçiye çiğ süt desteği verilmeyecek. En yaygın destek kalemi olan ve üreticiler için temel destek kabul edilen anaç hayvan desteği kaldırıldı. Bunun yerine buzağı desteği temel destek olarak uygulanacak.
5 Mayıs’ta yayımlanan Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar’dan 6 gün sonra 11 Mayıs 2016 Tarihli ve 29709 Sayılı Resmî Gazete’de ise “Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2016 Yılında Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Karar” yayımlandı. Bu konuda Yazılı Soru Önergesi de vermiştim. Böylelikle çiftçilerin tarımsal sulamadan dolayı elektrik şirketlerine olan borçlarının tahsil edilmesini Bakanlık üstlenmiş oldu.
Tarımsal desteklerinin düşüklüğü, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve ürününü değerinde satamaması nedeniyle para kazanamayan çiftçi; ürününden elde ettiği geliri aldığı kredi borçlarına yatırmaktadır. 2015 yılında tarımsal transferler 10 milyar Lira dolayında gerçekleşirken; çiftçilerin bankalara olan borcu 60 milyar Liraya yükselmiştir. Yani tarımsal destekleme ödemeleri, çiftçinin kullandığı banka kredisinin altıda biri kadardır.
Çiftçilerin yaşadığı finansman sorununu banka kredilerine başvurarak çözmeye çalışması, bir yandan kredi oranını yükseltmekte; öte yandan ürettiğinden beklediği geliri sağlayamayan çiftçilerimiz kredi borçlarını ödemekte zorlanmaktadırlar. Özellikle yabancı sermeyeli bankaların, borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin topraklarına el koyarak, icra yoluyla sattığına ilişkin haberler basında oldukça sık sık yer almaktadır.
Küresel iklim değişikliği; toprak, su ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal kaynakların tahribi; açlık ve yoksulluk gibi küresel sorunlar tüm dünyada gündemin ilk sıralarında yer almakta ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. Bu sorunların çözümünde en stratejik sektör olan tarımın, cefakâr çiftçilerimizin her zamankinden daha çok desteklenmesi ve desteklerin uzun vadeli planlaması gerekmektedir.
*CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi