Hasan Cengiz Yazar / Zeytin Sen Y.K. Üyesi
5 Kasım Pazartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’nde Türkel Minibaş Zeytinyağı ile ilgili bir yazı yazmış. Yazının başlığı “zeytinyağında nedense birileri ithalat istiyor”.
Yazı temel olarak ele aldığı Ali Nedim Güreli’nin iddialarını çürütmek gibi bir amacı olsa da eksik olduğu için mevcut yanlışı devam ettiriyor.
Öncelikle sormak gerekir : Zeytinyağı üreticisi kimdir?
Fabrika sahiplerini, yağ spekülatörlerini herhalde üretici sayamayız. Zeytinin ve tabiatıyla zeytinyağının üreticisi yüzbinlerce çiftçidir.
Yoksul zeytin çiftçileri Türkel Minibaş’ın bugün yaşadığı “ithalat” sonunu hep yaşar. Bir de “dökme yağ ihracatının serbest bırakılması” plağı vardır ki o başka hikaye!
Eğer zeytinyağına milyonlarca insanın geçim kaynağı, yarını, umudu … olarak değil de ticaret dünyasının sıradan bir malı, borsa ve para spekülatörlerinin yatırım aracı olarak bakılırsa ve “ekonomi bilimi” yoksulların doyurulması değil sermayenin büyütülmesi amacına yönelik olarak mevizlendirilirse işte böyle eksik bir sonuç çıkar.
“Türkiye’de zeytinyağı İspanya, Tunus, Mısır ve Suriye’den daha pahalıya mal ediliyor” deniyor.
Minibaş maliyetin yüksek olduğunu peşinen kabul ediyor ve bu zeminde bir değerlendirme yapmaya çalışıyor.
Bu maliyet analizi nasıl yapılıyor?
Mesela Ayvalık’ta küçük çiftçiden 1 asit z.yağı geçen yıl 3,5 YTL’den satın alınmamış mıydı? Ama tabii tüccarın eline geçtikten sonra bu fiyat 8 YTL’ye kadar çıkmıştı.
Aslında zeytinyağı spekülatörlerinin yaptığı bu oyun her yıl yaşadığımız bir oyundur. Üretim sırasında ithalatın serbest bırakılması şantajı yapılır, Yağ el değiştirdikten (kendi ellerine geçtikten) sonra “dökme (ambalajsız) ihracatın bir defalığına kaldırılması” talep edilir.
Türkel Minibaş Ayvalık’ta yapmış olduğu bir konferans konuşmasında “Cumhuriyet Gazetesi ColaTurka ile ilişkiye girdi, benim Cargill’e ilişkin yazılarıma sansür uygulandı” demişti.
“Sistem işte O sistemdir”.
“Markalı ihracat yapanları destekleyelim” diyor Minibaş. Komili midir markalı ihracatçı? Çözüm bu olabilir mi?
Mesela kendi halkımızı zeytinyağına doyurduk mu ki ihracat yapıyoruz?
Peki şöyle bir çözüm önersek ne dersiniz?
TARİŞ (ama şimdiki gibi değil “çiftçinin hak ve çıkarları doğrultusunda çalışan bir TARİŞ) tüm zeytini toplasa ve yağı çıkarsa ambalajlasa, ülkenin dört bir yanında kendi marketlerinde ya da kar amacı gütmeyen tüketim kooperatiflerinin mağazalarında satsa nasıl olur?
Dönemsel kredi sorunlarının çözümü için uluslararası spekülatörler değil kamu bankaları düşük faizle TARİŞ’e borç verse nasıl olur?
Tarımdaki temel hedefimiz “ithalat – ihracat dengemizi tutturmak” değil, kendimize yeterliliği arttırmak yerel ürünlerin üretimini desteklemek, uluslararası tekellerin bu alandaki speküliasyonlarına son vermek olsa nasıl olur?
Zeytini kazırsanız altında insan çıkar.
Ayvalık’taki “coğrafi işaret”ten bahsediyor Türkel Minibaş . Bunun getirdiği faydadan bahsediyor. Kime ne fayda getirmiş?
Elbette Ali Güreli’ye fayda getirdi. Oturduğu yerde yağının fiyatı arttı.
“Sistem o sistem” oldukça ne derseniz deyin doğru önermelerle yanlış sonuçlara varırsınız.
**********
Ali Nedim Güreli’nin söyledikleri:
‘Aydın Zeytin ve Zeytinyağı, Dünü Bugünü Yarını’ konulu panele konuşmacı olarak katılan Ege Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli, dahilde işleme rejiminin ithalat olmadığını belirterek, Türk ihracatçısının rakipleriyle aynı fiyata zeytinyağı bulmak zorunda olduğunu söyledi. Güreli, zeytinyağının kilogramına Aydın’da 4.5 YTL, Akhisar’da 5 YTL, Ayvalık’ta 6.2 YTL ödediklerini, İspanya’da ise bu fiyatın 4.1 YTL olduğunu belirterek, “Türk zeytinyağı Suriye’den, Mısır’dan hatta Tunus’tan
pahalı olabilir. Ama İspanya’dan daha pahalı olursa yapacak bir şey kalmamıştır” dedi.
Türkiye’de geçen sezon kalan 70 bin ton zeytinyağı stokuna bu sezon 80 bin ton ekleneceğini söyleyen Güreli, iç pazar tüketiminin 2 misli stok zeytinyağı oluşacağını ifade etti. “Tariş, piyasada zeytinyağı kıtlığı yok diyor. Evet ben de bunu diyorum. Ama malın fiyatı 2 misli fazlaysa varlığı yokluğunun önemi kalmıyor” diyen Güreli, dökme yağ ihracatına yönelik eleştirilere de şöyle karşılık verdi: “Tariş’de dökme sızma yağ ihraç ediyor. Kutulu yağ dışında ihracat yasaklansın bakalım fiyatlar nasıl 900
dolara düşüyor.”
http://www.zeytinweb.com/content/view/100/1/
********************************
Cumhuriyet 05.11.2007
GÖZ UCUYLA
TÜRKEL MİNİBAŞ
Zeytinyağında Birileri Nedense İthalat İstiyor!
Eylül sonu itibarıyla ihracat yüzde 24.1 arttı. İthalattaki artış ise yüzde 18.6.
9 aylık dış ticaret açığındaki artış ise 2006’ya göre yüzde 10.4.
İhracattaki bu artış bizi bir süre idare eder. Ne de olsa ithalattaki artışın yüzde 73.4’ü ara malından kaynaklanmakta. Hatta, imalat sektörü ihracatındaki yüzde 94’lük artışın bunun göstergesi olduğunu söylemek bile mümkün.
Gelin görün ki, ihracatı artıran sadece imalat sektörü değil. Zeytinyağı, fındık gibi Türkiye’nin dünya pazarında ön sıralarda gittiği yüksek katma değerli ürünleri de ihracatın şövalyeleri.
Örneğin, 2006-2007’de zeytinyağı rekoltesi 165 bin ton civarında. Toplam arzın 60 bin tonu iç piyasada tüketilirken 40 bin tonu ihraç edilmiş.
Kuraklığa ve de “yok” yılı olmasına rağmen bu yıl hasat hiç de kötü değil. Balıkesir’den Muğla’ya kadar konuştuğum Egeli zeytin üreticilerinin hepsi aynı görüşte!..
Ne var ki, zeytinyağı ihracatçıları, zeytincilerle pek hemfikir değil. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 21.9.2007 tarih ve 10199 sayıyla Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’ne gönderdiği yazıya bakılırsa; “Kuraklık ve yok yılı olması nedeniyle zeytinyağı rekoltesinin 60-70 bin ton arasında olacağı, bu çerçevede ihraç pazarlarımızın varlığını devam ettirebilmesi için Ege Zeytin Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu’nca Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında zeytinyağı ithalatına izin verilmesi” talep edilmekte!..
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği’nin (EZZİB) 2007-2008 için yaptığı rekolte tahminine göre:
Tabloya göre: Türkiye’nin zeytinyağı arzı 2007-2008’de geçen yıldan devredilecek 65 bin ton civarında zeytinyağı stokuyla birlikte 135 bin tonun üzerinde.
Her ne kadar EZZİB “Türkiye’de zeytinyağı İspanya’dan yüzde 10, Suriye’den yüzde 20 daha pahalı” olduğu için ithalat talebinde bulunduğunu ileri sürse de… Bu basit hesap bile EZZİB’nin zeytinyağı ithal talebini ve talebin ardındaki dayanakları anlatmaya yeterli değil.
Gelin görün ki EZZİB yöneticileriyle cumartesi günü Aydın’daki hasat şenliğinde konuştuğumda Birlik üyeleri arasında fikir birliği olmadığını dile getirdiler. Dahilde İşleme Rejimi kapsamında, yani ithal edilenin işlendikten sonra ihraç edilmesi kaydıyla ithalatın Türkiye zeytinyağcılığına zarar getirmeyeceği görüşündeler.
Yine de birkaç önemli noktanın altını çizmekte yarar var:
° Hangi üründe olursa olsun rekolteyle ilgili öngörüler artık göz kararıyla değil, ölçülebilir verilerden hareket edilerek yapılmakta;
° Sadece tek ya da birkaç kuruluş, oda ve birliğin öngörüleri rekolte öngörüsünde bulunmak için yeterli olmamakta;
° Dolayısıyla pazarı kaybetmemek için ithalat serbestisi isterken hangi verilerden hareket edildiğini ve varsayımları da ortaya koymak gerekmekte!
Yoksa… Dış piyasanın tedarikçisi olmak da var!
Malum, uluslararası piyasada rekabetin yolu zeytinyağında katma değeri yükselten çalışmalara kaynak ayırmaktan geçmekte. Katma değeri artıracak yolların başında da:
1. Markalı ihracat yapanları desteklemek.
2. Coğrafi işaret tescilini yaygınlaştırmak.
3. Üretim maliyeti ile dünya fiyatlarını karşılaştırarak aradaki fark kadar üreticiyi desteklemek. Yani, destekleme primlerini artırmak var.
Örnekse çok uzakta değil. Ayvalık Ticaret Odası, TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Gemlik Ticaret Borsası’nın çalışmalarına bakmak yeterli. Ayvalık Ticaret Odası’nın, Ayvalık ve çevresi zeytinyağına, ayrı özellikte olduğunu belirlemek için aldığı coğrafi işaret, hem yağ kalitesinin artmasını hem de üreticinin kimlik kazanmasını sağladı.
Tabii ki daha kolay yollar da var:
1. Kaynak ayırmak yerine maliyet artışı bahanesiyle ülke içinde üretmektense ithalata geçmek!
2. Yabancı zeytinyağı firmalarıyla ortaklıklara giderek doğrudan ortağın ülkesinden ithalat yapmak!
3. Gasparini gibi, dünyada önde gelen tedarikçi firmaların tedarikçisi olmak!
Sonuncusu, bugünlerde en moda olanı!
Belleğim beni yanıltmıyorsa 2005-2006, 2006-2007 dönemleri içinde EZZİB “zeytin ithalatının serbest bırakılması” gündemiyle toplantılar düzenlemişti. Bir kısım zeytin tacirinin isteğiyle düzenlenen o toplantılara rağmen TARİŞ ve diğerlerinin tepkileri üzerine ithalat talebi reddedilmişti.
Zeytin ve zeytinyağında uluslararası rekabet, odalar kadar hükümetin önceliklerine de bağlı. Yani, AKP hükümetinin önceliği, firmaların kâr marjını kolay yoldan artırmak mı olacak? Yoksa, tüm dünyada stratejik mal özelliğindeki zeytin ve zeytinyağından yana mı olacak?
Yapısal reform adı altında tarıma doğrudan gelir desteği vererek üretici yerine toprak sahibini destekleyen anlayışın zeytinyağında da geçerlilik kazandığına bakılırsa önceliğin ibresi şimdiden belli.
Daha mı açık söyleyeyim… Ege zeytinliklerinin baraj inşaatlarına açılmasını görmezden gelen… Altın madencileri zeytinlikleri satın alıp sökerken bir kahve tabağı kadar alan için konuşmaya değmez diyen zihniyet, yarın zeytinyağı ithalatına izin verirse hiç şaşırmayalım.
turkmini@superonlin e.com
www.turkelminibas. net
Bir Yorum
haris kara kuş
savaşa endekslenen bir ülkede zeytinçinin sorunlarıyla ugraşmaktansa onların sırtından kat kat para kazanan sıpülatörlere hizmet etmek daha akılçı geliyo nasıl olsa halk savaş borazanı calan medya hükümet basın ve medyanınordu ile halkı günlük sorunlarını memleket için erteliyo. sermayede fırsattan istifade istedi yasaları cıkarması için hükümete tam gaz destek veriyo kazın gelcegi yerden tavuk kıskanılırmi . vay benim kendi sorununa sahip cıkmayıp savaş cıgırtkanlıgı yapan halkıma
.