Bugünlerde süt sanayicilerinin çiftçi eline geçen süt fiyatlarını aşağıya indirmeye karar verdiklerini izliyoruz. Süt üreticileri de buna karşı bir şeyler yapmaya çalışıyor. Çiftçiyi desteklediği iddia edilen politikalardan süt primi olayına biraz yakından bakalım mı? Acaba prim kime hizmet ediyor?
Sütte kilo başına 4 kuruş prim ödeniyor. Peki, bu destek çiftçinin biraz daha iyi bir fiyat elde etmesine yarıyor mu? SEK’in özelleştirilmesinden bu yana büyük süt ve ürünleri sanayicilerinin süt fiyatlarının ne olacağı konusunda büyük bir güce sahip olduğu biliniyor. Özelleştirme arkasından süt fiyatları 40 kuruşa kadar çekildi ve yıllarca yem fiyatlarındaki artışa rağmen sabit kaldı. Ancak marketlerde satılan süt, yoğurt, peynir fiyatları düşmedi, hatta arttı. Primin ise çiftçi eline geçen fiyat üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Zaten bu prim sistemini ortaya atanlar bu primin “serbest piyasayı” bozmadığını, bu nedenle küreselleşmeye uygun olduğunu söylemişlerdi. Sütte ise piyasanın aslında birkaç şirketin keyfine göre belirlendiğini biliyoruz. Bu tür piyasalar monopol yani tekelci piyasalara yaklaşmaktadır. Kısacası sütte serbest piyasa olduğu bir yanılsamadır. Kırk kuruş düzeyinde para kazanmak mümkün olmadığından süt üreticileri ineklerini kesmişlerdi. Bunun sonucunda da üretim iyice taban yapınca süt fiyatları 80 kuruşa kadar çıkmıştı. Üretici tekrar süt üretmeye başladığında ise fiyatları aşağıya indirmeye başladılar. Görüldüğü gibi neo liberal fanatiklerin ileri sürdüğü gibi aslında kendini ayarlayan bir “serbest piyasa” da yok. Var olan kararsızlıktır.
Prim hiç verilmese çiftçinin daha zor durumda olacağı düşünülebilir. Ancak geçtiğimiz yıllarda prim biraz yükseltildiğinde, şirketlerin süt alış fiyatını bir gün sonra aynı miktar azalttıklarını biliyoruz. Dolayısıyla bu primin aslında vergi ödeyenlerden çıkıp, çiftçinin cebine girip, oradan da derhal büyük şirketlerin kasasına gittiği açıktır. Kısacası bu koşullarda prim köylüyü, çiftçiyi desteklemek için değil, şirketlerin yükünü hafifletmek için verilmektedir. Bunu nereden mi anlıyoruz? Prim ödenmesine karşı çıkan hiçbir şirket ve danışmanı yoktur. Hatta daha da artmasını önerenler de var. Neden? Çünkü bu para kendi ceplerinden çıkmıyor. Primi devlet 4 kuruştan 24 kuruşa çıkarsa, onlar da fiyatı 20 kuruş indirirler. Bu para devletten çıktığına göre bunu ödeyenler içlerinde çiftçiler de olan bütün vergi ödeyen vatandaşlardır. Bu mekanizma pamukta, ayçiçeğinde, zeytinyağında ve benzerlerinde de aynen geçerlidir.
Bu neo-liberal akılları öğretenler Amerikalı, Avrupalı para babaları ve onların yerli, yabancı danışmanlarıdır. ABD ve Avrupa ülkelerinde de benzer tarım politikaları geçerlidir. Ancak oradaki destekler Türkiye’ye göre çok daha yüksek düzeylerdedir. Orada da bu politikalardan asıl yararlananlar büyük dev gıda şirketleridir. Bunların “serbest piyasa” denilen bir tanrıları vardır. Bu tanrı bütün dünyada hep çiftçileri, işçileri ve tüketicileri tepeler, şirketleri korur.
Çiftçimiz önce prim sisteminin kendisine hizmet etmeyen bir politika olduğunu kavramalıdır. Ancak o zaman hem çiftçi hem de tüketiciye hizmet eden alternatif tarım politikaları ortaya konulabilir. Bu konuda bazı ipuçları verelim. Örneğin devlet tüm Türkiye’de öğrencilerin süt içmesi için destek verebilir. Belediyeler doğrudan piyasaya girip öncelikle kooperatif işletmelerden süt satın alıp, anaokulu dâhil, okullarda çocuklara içirebilir. Tekele yakın piyasa koşullarını değiştirmek için devlet kooperatiflere süt ve ürünleri tesisi kurmaları için destek verebilir. Hatta devlet Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kendisi tesis kurabilir. Süt fiyatları düştüğü dönemlerde kooperatif işletmelere peynir üretip depolamaları için kredi verebilir.
Ancak bütün bunlar yapılamaz. Neden? Çünkü “devletin peynir üretmesi veya çiftçileri desteklemesi, çocuklara süt içirmesi çok tehlikeli ve yanlıştır”. Ama otomobil şirketleri veya bankalar desteklenebilir. “Onlar başkadır”. “Serbest piyasa ilkeleri zaman zaman delinebilir”. “Hiçbir şey de olmaz”. Olursa da kimlik sorunları ne güne duruyor?
Bir Yorum
Veli GÜNER
“Süt Grevi” Sırasında görüşlerimi şöyle belirtmiştim:
“”SÜT GREVİ” ÜSTÜNE:
Ben şahsen “Süt Grevi”ne Karşıyım. Süt Sanayicilerini de desteklemiyorum.
Çünkü eylem Süt Üreticileri “Sanayicileri” ile Süt (işleyicileri ) Sanayicileri arasındaki çıkar, menfaat kavgasıdır.
Süt Tüketicileri bu kavgada kendini boğazlamak isteyen tarafların yanında yer alması mümkün değildir.
Süt Tüketicileri ucuz, erişilebilir, sağlıklı ve güvenli bir ürün talep etmektedir. Süt’e ilişkin her iki grupta bu talebi desteklememektedir ve desteklemesi de çıkarları gereği mümkün değildir.
Dünyadaki Süt üretiminin, Süt İşleme ve Dağıtımının büyük sermaye grupları tarafından yapıldığını biliyoruz. Kendi çıkarları için Süt’e neler “kattıkları”nı da biliyoruz.
Bu üretim ve dağıtım sisteminin sürdürülemez olduğunu, iflas ettiğini de biliyoruz. Bu şartlar altında kasabın elindeki bıçağın hem kasaba hem kuzuya hizmet etmeyeceğinin bilincinde olarak, halkın doğrudan denetiminin olmadığı bir süreçte çözümün de mümkün olmadığını duyurmak isterim.
Çünkü “Para Maymunu bozar”, çıkarlar, menfaatler ilişkileri belirliyor.
Hepinizin sağlığına.
Sağlıklı, ucuz, erişilebilir süt için.
Sağlıcakla kalın.
Veli GÜNER