Çiftçi-Sen yayınladığı bir basın açıklamasıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi ve "Yarımada Bölgesi" belediye başkanlarına bir çağrıda bulundu. Çağrıda bölgede tarım ve ekoloji üzerinde tahribat yapan uygulamalara dikkat çekildi ve bunlara karşı çıkılması gerektiği belirtildi.
Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Çeşme,Karaburun gibi İzmir’in “Yarımada Bölgesi”nde yer alan yerleşim alanları “enerji yatırım bölgesi” olarak kurgulanarak ; yaşam alanları ve doğası talan ediliyor.“Gümüldür mandalini”,”Urla bamyası”, ”Çeşme kavunu”, ”Karaburun hurma zeytini”, gibi yerel tatlar yok olma riski taşıyor.Siyasi iktidarın talan politikalarına yerel yöneticilerde göz yumuyor hatta teşvik ediyorlar.Bir dönem Turizm yatırımları, yazlık inşaatları için yok edilen ağaçlar ve tarım toprakları şimdide, “Temiz Enerji, Yenilenebilir Enerji” olarak kimilerince kutsanan RES,GES ve Jeotermal enerji santralleri ile yok ediliyor.
RES inşaatları nedeniyle binlerce zeytin ağacı katledilen, kıl keçilerine zarar verilen Karaburun’dan, RES’ler için ormanları katledilmeye çalışılan Urla’dan, her yere RES dikilmeye çalışılan Çeşme’den sonra “Yavaş Şehir” Seferihisar Belediye Başkanı da şaşırtıcı açıklamalar yapıyor. “Güçlü bir rüzgar koridorumuz var.Ama bunu bu güne kadar değerlendiren olmamış. Şimdi biz kamu kurumu olarak böyle bir adım atacağız.Yüzde 50 ortak olacağımız bir kooperatif kuracağız”, “Güneş ya da rüzgar enerji santrali kuracağız.Temiz bir enerjiden gelir elde edeceğiz” diyerek sermayeye yol açıyor.RES ve GES santralleri yetmiyor, Jeotermal elektrik santrallerini yapmayı öncelikleri arasına alıyor.
Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı İzmir Valisi’nin, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’nı İBB Başkanı’nın, Yönetim Kurulu üyeliklerini de Vali Yardımcısı’nın,Balçova Milli Emlak Müdürü’nün, Balçova, Narlıdere,Seferihisar ve Dikili Belediye Başkanlarının, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı Şube Müdürü’nün,İzmir Defterdarlığı Defterdar Yardımcısı’nın ve YİKOB Doğal Kaynaklar Ruhsat ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü Müdür Vekili’nin yaptığı İZMİR Jeotermal AŞ yıllık 500 bin dolar kira bedeli karşılığında Seferihisar jeotermal sahasını (Cumalı ve Tuzla bölgelerinde yaklaşık 1650 hektarlık alanı) elektrik elde etmek üzere 20 yıllığına RSC Elektrik’e kiraladı.
RSC Elektrik Seferihisar jeotermal sahasında elektrik santrali kuracak. İZMİR Jeotermal AŞ’nin internet sayfasında “Jeotermal Enerji Yenilenebilir, Jeotermal Enerji Temizdir, Jeotermal Enerji Güvenlidir, Jeotermal Enerji Sağlıklıdır ” sloganlarıyla tanıtım yapılıyor.
Peki öyle midir?
Jeotermal su yani sıcak su, yer kabuğunun derinliklerindeki ısının fay kırıkları yoluyla derinlere ulaşan suyu ısıtarak, ısınan suyun tekrar yeryüzüne ulaşmasıyla elde edilir. 150 °C ve üstü gibi yüksek sıcaklıklı sahalardan elektrik üretimi yapılır.Her bir santrali ortalama 5-10 sondaj kuyusu besler. Sondaj tamamlandıktan sonra ise üretim testlerinde uzun saatler sıcak su doğaya salınmakta, düzenli periyotlarla veya gerekli olduğunda kuyu testleri yapılmaktadır. Bu testler sırasında da çıkartılan sular havaya, toprağa ve suya salınmaktadır. Yerin derinliklerinden gelen içerisinde arsenik gibi bor gibi zararlı mineraller ve kimyasallar barındıran yüksek debiye sahip sıcak suların doğaya salınımı da önemli bir problem ve kirliliktir. Sera ve konut ısıtmacılığında sıklıkla karşılaşılan bu durum JES’lerde her ne kadar sıcak su reenjeksiyon (tekrar basma) yöntemiyle kontrol ediliyor görünse de test çalışmalarında ve/veya teknik sıkıntılar yaşandığında sıcak sular dereye ve tarlalara salınmaktadır. Derelere verilen bu sular geçtiği her yeri kirleterek göllere denizlere ulaşmaktadır. Dolayısıyla yeraltı sularına ve sulama sularına başta bor olmak üzere ağır metallerin bulaşma riski yüksektir. Bu ağır metaller toprağı kirletir ve bu kirlilik onlarca yıl kaybolmaz ve canlı yaşamına zarar verdiği gibi daha fazla enerji tüketimi, daha fazla küresel iklim değişikliğine neden olur.
Bir başka problem de bu santrallerin havaya saldıkları gazların.Jeotermal Elektrik Santrallerinin genel çalışma prensibi üretim kuyularından alınan 150 °C üzerinde sıcak suyun türbinleri çevirip elektrik üretmesidir.Elektrik santrallerindeki soğutma kuleleri de yoğunlaşmayan gazları havaya salan mekanizmalardır. Bu gazlar genellikle karbon dioksit ve hidrojen kültürdür. Her ikisi de zararlı gazlardandır.Jeotermal kuyularından ve jeotermal elektrik santrallerinden çıkan buharlar ortam nemini ve sıcaklığını da yükselterek ekosisteme zarar verirler. Nem bitkisel üretimdeki hastalıkları ve zararlıları arttırır. Üreticiler hastalık ve zararlılarla mücadele etmek için daha fazla kimyasal ilaç kullanmak zorunda kalırlar.
İzmir Jeotermal AŞ Yönetim Kurulu Başkanı da olan İzmir Valisi Mustafa Toprak, “jeotermal kuyuların atıl kalmayıp enerji üretimine yönlendirilmesi adına büyük mutluluk yaşadıklarını” belirtmektedir; biz de keşke atıl kalsaydı diyoruz. 1650 hektarlık alanda yeni kuyular açıldığında ve elektrik santralleri çalışmaya başladığında bu bölgede tarımsal üretimde sıkıntılar, yeni hastalıklar baş gösterebileceği gibi toprak,su ve atmosfer de kirlenecek, Aydın ili jeotermal elektrik santrallerinin doğaya ve insanlara nasıl zarar verdiklerini gösteren iyi bir örnektir.
Aydın Tabip Odası Başkanı’nın açıklamaları ve araştırmaları konunun vahameti için uyarıcıdır: “Jeotermal gazların içinde bulunan karbondioksit, hidrojen sülfür, amonyak, civa,borik asit gibi kimyasal maddeler yoğun ve kontrolsüz olarak ortama salınınca oluşturduğu sera etkisi,global ısınma,asit yağmurları ile insan vücudunda birikerek ölüme kadar varan sağlık problemlerine neden olmaktadır. Jeotermal akışkanlar içme ve kullanma sularına karışarak onların kullanılamaz hale gelmesine zehir ve ölüm saçmasına sebep olmaktadır”.Seferihisar’a Jeotermal Elektrik Santralleri (JES) kurulursa Yarımada da ve bu santrallerin kurulduğu bölgelerde de yaşanacak sonuç budur. İnsanlar nergislerin, limon çiçeklerinin kokusunu duyma yerine kükürt kokusu duyacaklar,zehir soluyacaklardır.
İzmir Valisi’ni, İBB Başkanı’nı ve İZMİR Jeotermal AŞ’deki diğer Belediye Başkanları’na, yetkili kamu görevlilerini uyarıyoruz.Bu anlaşmayı iptal edin,enerji için toprağın,suyun, gıda üretiminin yok edilecek olmasına HAYIR ! deyin. Küresel iklim değişikliğine katkı vermeyin. Enerji yatırımları yerine küçük üreticilerin tarımsal üretim yapmalarını teşvik edin. Yarımadayı İzmir’in gıda ihtiyacını karşılayan tarımsal üretim merkezi haline getirerek asıl kimliğine kavuşturun. Böylelikle küresel iklim krizinin gerçekçi çözümüne yardımcı olun.
Yoksa, tarih sizi toprağın, suyun,doğanın,tarımın yokedilmesine onay veren, küresel iklim değişikliğine destek olan yöneticiler olarak tanıyacak ve hiç affetmeyecektir.
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN ) Yönetim Kurulu