Avrupa Birliği’nin müzakere çerçeve belgesini yayınladığı 2005 yılının 3 Ekim tarihinden birkaç gün sonra yakın tanıdığım bir arkadaştan birçok kişiye de gönderdiği bir email mesajı aldım. Mesajda bu belgede Türkiye’nin bölünmesi halinde Avrupa Birliği’nin Türkiye’de kurulacak devletlerle görüşmelere devam edeceğinin yazıldığı söyleniyordu. Bu belgenin gerek Türkçesi gerek İngilizcesi elimize hemen geçmiş idi ve dokuz sayfa uzunluğunda idi. Metinde bu anlama yakın olacak bir paragraf bile yoktu. Şüphesiz bu belge tamamen aleyhimize idi ve sanırım o günden beri hiçbir hayırlı gelişme olmadığını gördüğünüze göre bu konuya özel olarak girmenin de anlamı yok. Ancak bu mesajdaki bilgi tamamen uydurma idi. Arkadaşımıza hemen metnin Türkçe ve İngilizcesini ve ilgili web sayfalarını gönderdim ve aldatılmış olduğunu bildirdim. Arkadaşımız hemen bir mesajla gönderdiklerine tekrar ulaşmaya çalışarak özür diledi.
Bu tür komplo teorileri durmaksızın yayılmakta. Örneğin kuş gribinin ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığının Amerikalılar tarafından yayıldığı, kenelerin çoğalmasının nedeninin köy tavuklarının öldürülmesi olduğu gibi birçok haber yayılıyor. Daha geçenlerde hiç var olmayan Hulusium adlı bir madenin Türkiye’de trilyonlarca dolarlık varlığı olduğu mesajı geldi. Haberi uyduranlar sanırım Hulusium’u Hulusi’den uydurmuşlardı.
Neden bu tür komplo teorileri ortalığa yayılıyor ve bunları gönderenlerin amacı nedir? Bu konuda birkaç sonuca vardım.
Birinci amaç sanırım yurtsever, dürüst insanları yalancı çoban durumuna düşürmek isteğidir. Bir süre sonra bu haberleri hiç araştırmadan yayanların inanırlıkları yok olacaktır. İkinci bir amaç interneti değersizleştirmektir. Şu anda bütün dünyada ezenler, güçlüler her türlü medyaya (TV, radyo, gazete, dergi, kitap) hâkim olmuşlardır. Tam olarak hâkim olamadıkları bir tek internet kalmıştır. Buna da hâkim olmak için çeşitli girişimler yapıyorlar. Bunlardan biri de onu değersizleştirmek olamaz mı?
Bazen da amaç, asıl konunun gözlerden saklanmak istenmesidir. Örneğin kuş gribi olayında tüm dünyada yapılmak istenilen (Türkiye dâhil) bu vesile ile köy tavukçuluğunu yasaklayarak ondan kurtulmak idi. Tavukçuluk endüstrisinin ve dev uluslararası şirketlerin bir kısmının bu amacı görülür hale gelmiş idi. Kuş gribinin biyolojik silah olarak kullanıldığı balonu, bu aslında herkesin gözü önünde olan gerçeğin gizlenmesine yol açtı. Burada bir parantez açmak yararlı. Kuş gribinin, bu söylentileri nerede ise halkı çıkaracak girift yönleri de var. Örneğin kuş gribi suşlarını (mikrop örnekleri) toplayan Dünya Sağlık Örgütü bunları hemen büyük aşı firmalarına ve belki de ABD ordusunun dünyanın çeşitli yerlerinde kurduğu biyolojik materyal merkezlerine gönderiyor. Bu konuda Endonezya Hükümeti ile Dünya sağlık Örgütü arasında ciddi anlaşmazlıklar olmuştu. Ancak gene de kuş gribi şu anda biyolojik silah yapmaya elverişli değil ve bu konuda hiçbir bilgi elde yok. Asıl sorun ise başka yerde ve bu çoğu kişinin gözünden saklanabiliyor.
Bu tür komplo teorilerinin yapmak istediği başka bir şey daha var sanırım. O da şu. ABD veya İsrail gibi ülkeler için öyle olmaz şeyler anlatılıyor ki dinleyenler bunların her istediğini yapabileceği gibi bir izlenim edinmeleri sağlanıyor. Bazı İsrail’lilerin Mossat hikâyelerini anlatmayı çok sevdiklerini biliyorum. Bir zamanlar ülkemizde televizyonlarda gösterilen “görevimiz tehlike “adlı dizi ise açıkça CIA’nin yenilmezliğini anlatmaya çalışıyordu. Bu yenilmez CIA ve Mossat efsaneleri yayıldıkça emperyalizmle mücadele etmek isteyenlerin moralinin kırılacağı açıktır. Bize düşen bu tür komplo teorileri duyduğumuzda hemen bunları yaymaya başlamadan önce, amacının ne olabileceğini düşünmek ve uzmanlardan bilgi almaya çalışmaktır. Komplo teorileri zarar verebilir. Hiç de masum değiller. Çok dikkatli olalım.