Seçim beyannamelerinde tarım -6
AKP’nin Tarım,Enerji ve Su’ya yapmış olduğu uygulamaların,çıkartmış olduğu yasaların bir kısmını bile alt alta sıraladığımızda küresel sermayenin neoliberal politikalarının katıksız uygulayıcısı olduğunu görürüz. Seçim bildirgesinde yazdıklarında da amacının uluslar arası sermayenin taleplerinde eksik kalan yönlerin tamamlaması olduğunu görürüz.
2006 yılında çıkartığı tohumculuk kanunu ile, çiftçilerin nesilden nesile aktarılan kolektif deneyimleri ile binlerce yıl içinde geliştirdikleri ve emek harcadıkları tohum ıslahının sonuçlarını tohum ve gıda şirketlerinin el koymasının önünü açtı. Tohumların üretimi,sertifikalandırma,ticaret ve denetimini uluslar arası tarım şirketlerine bıraktı.“Biyogüvenlik yasası” ile GDO’lu ürünlerin,ithalatını,kullanımını yasaklamadı, GDO’lu ürünlerin kullanılabilirliğini düzenledi.
Mirasçıların kendilerine kalan tarım arazilerini yasa zorbalığıyla tarım şirketlerine satmalarını zorunlu kılan, arazilerin şirketlerin eline geçmesini hızlandırmak isteyen ”Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu” nu çıkarttı.Ekolojik dengeyi bozacak olan HES,GES,RES,Nükleer Enerji,Jeotermal enerji, kayagazı/ kayapetrolü yatırımlarına teşvikler verdi,özel şirketlere bu konuda sınırsız haklar tanıdı.HES projelerine destek verip akarsuların hapsedilmesine,canlıların ise suya erişiminin engellenmesini sağladı.Küresel sermayenin politikalarına uygun olarak suyun metalaştırılması sürecine hız verdi,Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü kapattı,DSİ’nin görevlerini sınırlayıp yer altı ve yerüstü su kaynaklarının yönetimi ve sorumluluğunun sermayeye geçeceği süreci başlattı. “Su Birlikleri Yasası” ile arazisi büyük olanın su üzerindeki karar verme yetkisini arttırdığı gibi ürün deseni belirleme yetkisini de onlara verdi.
TİGEM VE TAGEM arazilerini satmaya,TİGEM öncülüğünde Sudan’dan 99 yıllığına tarım arazisi kiralamaya yöneldi.2B arazilerini orman köylüsüne değil parayı verene sattı.
Kuş gribi bahane edilerek onbinlerce köy tavuğunu imha ederek endüstriyel tavuk üretimini teşvik etti. Kurban bayramlarında endüstriyel çiftliklerde yetişmiş canlı hayvan ithal etti.
Zeytinlik alanlarda termik santral gibi enerji yatırımlarının ve maden aramalarının önünü açmak için Zeytini ve zeytinlikleri koruma kanunu “Yönetmelikler”le delmeye çalıştı, “Yönetmelik”i mahkeme iptal edince yasa çıkartma çalışmalarına başladı. Araya seçim girdi, yasayı çıkartmayı seçim sonrasına bıraktı. “Büyükşehir,Bütünşehir Yasası” ile binlerce köyün “ tüzel kişiliği”ni ortadan kaldırarak mal varlıklarına,otlak ve meralarına,içme sularına el koyup özelleştirmeye açtı.
AKP Seçim Bildirgesi’nde bu uygulamalarına devam edeceğini söylüyor.
“Sertifikalı üretim yöntemlerine önem vereceğiz.” diyor.Sertifikalı şirket tohumlarının kullanılmasını teşvik etmeye devam edecek.
“İşletmeleri ekonomik ölçek büyüklüğüne ulaştıracak projeler yürüteceğiz, Arazilerini büyütmek isteyen ehil mirasçılara kredi imkânları sağlayacağız” diyor.Yani küçük üreticileri ortadan kaldırmaya devam edecek.
“Başta aspir, kanola, soya olmak üzere bitkisel üretimde sözleşmeli üretimi yaygınlaştıracağız,Süt ve et üretiminde sözleşmeli model geliştireceğiz” diyor. Yani üreticilerin İşvereni gıda ticaretiyle uğraşanlar olan, malı ile birlikte işgücünü de kiraya veren “marabalar/ırgatlar” haline gelmelerini hızlandıracağını söylüyor.
“Su yönetimini ve fiyatlandırma sistemini, su tasarrufunu artırıcı bir yaklaşımla gözden geçireceğiz Yeraltı su kaynaklarının tarımda kontrollü kullanımının sağlanmasına yönelik miktar kısıtlaması ve fiyatlandırma mekanizmaları geliştireceğiz.” diyerek parası olana suya erişim hakkı vereceğiz demek istiyor
SON SÖZ YERİNE
Kısacası Küresel sermayenin neoliberal,Su,Enerji ve Tarım politikalarına nereden bakıyor ve çözümler sunuyorsan O sınıfı temsil ediyorsunuz demektir. Sunduğunuz çözümler sermayenin işini kolaylaştırıyorsa sermayeyi, sermayenin işini zora sokup, emeğin işini kolaylaştırıyorsa emekçileri temsil ediyorsunuz demektir.Bu nedenle küresel sermayenin neoliberal Enerji,Su ve Tarım politikalarını kökten karşı çıkmayan,emekten yana somut,doğru çözümler üretmeyen yaklaşımlar küresel sermayenin “algı yönetimi”ne yardımcı olmuş,dolayısıyla da destekçisi olmuş olurlar.