Kış sonuna doğru lisansüstü dersimde açlık ve tarım konusunu işliyoruz. Uganda’dan da bir öğrencimiz var. Konuyu ilk önce o sunuyor. Arkasından üç dört dakikalık videolar gösteriyor. Uganda’nın kuzeyindeki açlıktan ölmekte olan çocuklara ait güncel görüntüler. Ceset haline gelmiş bir grup çocuk kameramana gülümseyerek el sallıyor. Herkes donup kalıyor. Dünya ve Türkiye medyasında bu konuda hemen hemen hiçbir şey yoktu o günlerde. Kuraklık dediğiniz olay birkaç günde çıkmadığına göre bu olayın o zamanlar görülmek istenilmediğine karar veriyoruz sınıfça. Şimdi de Somali için gösterilen gayretin politikadan ayrı olmayacağı çok açık.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Özel Raportörü Jean Ziegler açıklamıştı. FAO’ya yani Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne göre dünya 12 milyar insan için her gün kişi başına 2100 kalorilik gıda üretebilme gücüne sahip. Bu dünya nüfusunun tam iki katıdır. Buna karşılık dünyada bir milyar insanın resmen aç olması dünya için büyük bir ayıp. Tuzu kuruların bu sayılar hiç umurunda değil. 11 Eylül 2001 ’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezine uçaklar çarptığında geride 3000 ölü kalmıştı. ABD başta emperyalist ülkeler bu felaketi avantaja dönüştürmek için demokrasi getiriyoruz ayakları ile Orta Doğu’ya saldırdılar. Bu olay yeni başlamış olan yirmi birinci yüzyılın dramatik bir açılışı olarak beyinlere kazınmıştı. Hâlbuki aynı gün ve ondan sonraki her gün dünyada kötü beslenen ve beş yaş altında olan 16 bin 500 çocuk yeterli gıda bulamadığı için ölüyordu. Bu ölümler bugünlerde iyice katlandı. Dünyanın tuzu kuruları bu ölümleri ne kadar umursuyor.
Dünya açlarının çok önemli bir kesimi aslında kırda yaşıyor. Bunların da çoğunun toprağı yok. Aç ve kötü beslenen çocukların %70’inin gıda fazlası üreten ve ihraç eden ülkelerde yaşadığı Birleşmiş Milletlerin bir IFAD raporunda belirtiliyor.
Afrika’nın boynuzunda kuraklık var. Tarihten de zaman zaman kuraklık olduğunu okuyoruz. Kuraklık olduğunda yeterli gıda stokunuz olacak. Olmadı mı vatandaşlarınız ölür. IMF ve Dünya Bankasının Afrika’da bu ülkelere gıda stoklarını yok edecek politikalar önerdiğini biliyoruz. Aynen Türkiye’de olduğu gibi. Eskiden Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) buğday üretiminin önemli bir kısmını satın alıp stoklardı ve bunu aşırı fiyat artışını önlemek de dahil çeşitli amaçlar için kullanırdı. Şimdi TMO’nun stoku çok az.
Ancak Afrika’daki kuraklık bu defa biraz farklı. Küresel iklim değişikliği bu defa daha önemli. Dünya bu olay karşısında yeterli önlem almıyor. Bir süre sonra Türkiye’de de benzer tipte kuraklıklar olabilir. Buna karşı devlet ne yapıyor? Nerede ise hiç. Hatta küresel ısınmayı körükleyecek işler yapılıyor. Küresel iklim değişikliğinden az etkilenmek için önlemlerden biri de yerel tohumları korumak. Ancak koruma değince tarım bakanlığımızın aklına sadece gen merkezleri geliyor.
Afrika’daki kuraklık karşısında bu kadar geç tepki verilmesi iyi incelenmeli. Dünya’ya demokrasi getirdiğini iddia eden kurtlar sürüsü bu kuraklığı bilmiyor muydu? Buna inanacak kadar saf değiliz.