Dr.Pınar NACAK
2000’li yılların başı, üretimin tüketimi karşılama oranının % 80’lerin altına inmeye başladığı aynı zamanda üretimin yüksek verim ve resmi istatistikler sayesinde arttığı dönem, pamuk için alarm zillerini çalmaya başlamıştık aslında. Bu süreçte, sübvanseli fiyatlarla, sıfır gümrük vergisi ile pamuk ithalatı hızla artarken, artan girdi maliyetleri, azalan hasılalar ve tabii mevcut politikalar nedeniyle yerli pamuk can çekişmeye başlamıştı.
Can çekişen pamuğa geçen yıl öldürücü darbe kuraklıkla geldi. Pamukta zaten para kazanamayan üretici adam akıllı zarar etmeye başladı. Resmi veriler ki ancak 2007 yılı için resmi verilere ulaşılabiliyor, pamuk üretiminin yüzde 25 azalarak 755 bin tona gerilediğini işaret etmektedir. 2008 yılında ise üretimin 600 bin tonun altında olacağı, üretimin tüketimi karşılama oranının %40’ın altına düşeceği beklenmektedir.
Ege bölgesi baz alındığında ise durumun daha da vahim olduğu ortaya çıkıyor. Tüm dünyada lif özelliği nedeniyle tanınan, tercih edilen Ege pamuğu yok oluyor. Ege Bölgesinde son beş yılda üreticilerin yarıdan fazlası pamuk üretimini bıraktı. Kalan sağlarda çoğunlukla büyük üreticiler. Küçük üreticilerin bu koşullarda pamuk üretimlerini sürdürmeleri imkansız hale geldi. Beş yıl öncesine kadar Bölgede 300 bin ton pamuk üretilirken bu yıl pamuk üretimi 100 bin tonu geçerse sevinecek hale geldik. Bölge Borsaları pamuk tescilleri ve Dış Ticaret Müsteşarlığı kontrol balya rakamları dikkate alındığında üretimin yaklaşık 100 bin tonda kaldığı görülmektedir. Anlaşılan, Bölgede makineli hasat yüzde 60-70’lere dayanması, 30 çeşit pamuk tohumu seçeneğinin oluşması da derde çare olamadı……
Beyaz Altında Kara Tablo
Girdi fiyatları istikrarlı bir biçimde artarken 2004 yılında düşüşe geçen 2005 yılında dip yapan pamuk fiyatları son iki yıldır değişmiyor. Pamuk için ürün girdi pariteleri hesaplandığında son 5 yıldır gelişmelerin üretici aleyhine olduğu açıktır. Basit biçimde 2003 yılında 1 kg pamuğun karşılığı 1.3 lt mazot iken, 2007 yılında 0.7 lt mazottur. 2003 yılında ürün ve girdi fiyat endeksleri ile hesaplanan iç ticaret haddi 100 birim iken 2007 yılında 54 birim olmuştur. Sözün özü üretimin sürdürülebilirliği iki kat daha zor hale gelmiştir.
Türkiye’de pamukta ithalat kapıları sonuna kadar açık olması, hiçbir engel, hiçbir bedelin olmaması ile birlikte 2007 yılında pamuk ithalatı 946 bin tona ulaşmış, ithalatın da % 60’dan fazlası ABD’inden yapılmıştır. ABD’nin pamuklarının yaklaşık yüzde 90’ı GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) pamuk olduğuna göre Türkiye’ye ABD’den ithal edilen pamukların önemli bir kısmı da GDO’lu pamuklardır.
Piyasa kuralları dışında pamuk üretimine bir yaşam biçimi olarak devam eden üreticilere destek olacak prim ödemeleri ise destek olma özelliğini yitirmiş durumdadır. Son iki yıldır prim miktarı aynı kalmış, ceza mı ödül mü olduğu anlaşılamamıştır.
Pamuktan Vazgeçelim mi?
Madem üretemiyoruz, pamuktan vazgeçelim, ayçiçeğinden, buğdaydan, elmadan, mercimekten vazgeçelim. Sanırım hepsinden vazgeçiyoruz, işlenen tarım alanı son 10 yılda yüzde 4 oranında azaldı. Tarım tekelleri neyi ne kadar uygun görürse onu üretiriz artık.
TÜSİAD’a hazırlanan tarım raporlarında dünya piyasalarıyla rekabet edemeyecek ürünlerin üretiminden tamamen vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden tezlere pamuk için destek çıkacak duruma gelindi artık! Ancak göz ardı edilen bu durumun suni bir mukayeseli üstünlük durumu olduğudur.
Pamuktan niye vazgeçelim.Türkiye’de bölgeler itibarıyla en fazla üretimin gerçekleştirildiği yıllar baz alındığında toplam potansiyel ekim alanının yaklaşık 1.020 bin hektardır. Bölgeler itibarıyla ortalama verim oranı dikkate alınarak bir hesaplama yapıldığında Türkiye’nin en azından yaklaşık 1.400 bin ton üretim potansiyeli olduğunu ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifade ile üretimin tüketimi karşılama oranı %100 olabilecektir.
Vazgeçelim mi? Karar verin.