Kurşunlu benzinin, asbestin veya sigaranın insan sağlığı açısından zararsız olduğunu savunabilir misiniz? Bunu bugün yapmaya kalkan sanırım kaçık olarak damgalanır. Ancak Profesör Kenan Demirkol ’un “GDO: Çağdaş Esaret” adlı yeni çıkan kitabında da yazıldığı gibi bir zamanlar bunların zararlarını ortaya koyan bilim insanları yıllarca aşağılanmış, dışlanmış ve suçlanmıştır. Şimdi sıra GDO konusunda eleştirel yaklaşanlarda. Bu saldırılarla karşılaşanlardan biri de Kenan Hoca. Kendisi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyesi. Kenan Hoca kalın bağırsak ve makat hastalıkları cerrahisi üst ihtisası da yapmıştı. Ayrıca öğrenciliğinden beri beslenme konusunda eşiyle birlikte tutkuyla çalışmakta. Üstelik eşi de beslenme bilimi alanında çalışan bir Tıp Fakültesi profesörü. Evlerinde konuşulan en önemli konu beslenme. Ama GDO konusunda bazı şirketsever çevreler ona saldırmaktan çekinmiyorlar.
Kenan Demirkol Kaynak Yayınlarından yeni yayınlanan 296 sayfalık kitabında insanları uyarmaya devam ediyor. Eserde çok bol kaynak var. İsteyenler kaynaklardan varılan sonuçları irdeleyebilir.
GDO’lu tarım ürünleri uygulamalarının %80’inin ot öldürücü ilaca (herbisit) bağışıklık gösterdiği bilinmekte. GDO’lu tohumları üreten şirket diğer eli ile de (yalnızca bu tohumla kullanılacak olan) marka herbisiti üretiyor ve satıyor. Otlarla mücadele etmenin birçok yolu olmasına karşı şirket bu çözüme saplanmış. Amaç şüphesiz daha çok tohum ve ilaç satmak ve maksimum kâr elde etmek. Yoksa verim falan önemli değil. Herbisitin insan ve çevreye de çok zararları var. Ancak bazı bilim insanları hiçbir sorun olmadığını ısrarla iddia etmekte ve Kenan Hoca gibilere saldırmaktalar.
Bu sorunu gene kitaptan yapacağım bir alıntı ile açıklayacağım. Slaughter ve Rhoades’in bir kitabında şunlar yazıyor:
“21. Yüzyıla girildiğinde ‘yeni’ küresel bilgi ya da bilgi topluluğunun yükselişi, yüksek öğretim kurumları ile toplum arasında taze bir bağlantı kurulmasını şart koştu. .. Üniversitenin yeni ekonomik düzene eklemlenmesi bize ‘akademik kapitalizm’ diye adlandıracağımız yeni bir teori geliştirmemize neden oldu. Bu teoriye göre öğretim üyeleri..devlet kaynaklarını kullanarak yeni bilgi çemberleri kurarak yüksek öğretim kurumlarını yeni ekonomiye bağlamaktadırlar.”
Yani insan mutluluğu falan bunlar için boştur. Önemli olan şirketlerin maksimum kâr elde etmesidir. Bilim de bu doğrultuda çalışmalı.
Prof. Dr. Kenan Demirkol ’un “GDO: Çağdaş Esaret” kitabının GDO konusunda tutarlı bilgi edinmek isteyen herkes için iyi bir rehber olduğunu düşünüyorum.
Bir Yorum
cengiz şahin
Yukarıdaki yazıdan öğrendim ; Prof. Dr. Kenan Demirkol hocam ” GDO : Çağdaş Esaret ” isimli bir kitap yazmış , hem de 296 sayfaymış . Günümüz siyasetçileri , bırakın düz siyasetçiyi , herhangi bir bakan veya milletvekili bu kitabı okumuş mudur veya okur mu ? Çünkü siyesetçinin görevi siyaset yapmaktır ya , o açıdan !
Aslına bakarsanız tüm bilim adamlarına bir tavsiyede bulunmak istiyorum ; Sanırım TV de ” doğal bitkisel ürünler ” hakkında yapılan programları , sağlık kürlerini ve konuşmacıların yoğun seminer programlarını duymuşsunuzdur . Ne kadar yoğun çalışıyorlar değil mi ?! En kısa zaman da siz de TV de şov programlarında boy göstermeye başlayın , sabah programlarına çıkın , o programların formatına uygun söylemler geliştirin !!! çünkü yakın zamanda memleketimizde de atı alan üsküdarı geçecek , çok daha hızlı davranmalısınız .
Uzatmayayım , bu yazıyı okuduktan sonra sevgili ” google ” a hemen ” Prof. Dr.Kenan Demirkol ” yazdım ve Kenan hoca ile yapılmış bir söyleşinin notlarına ulaştım . ( bknz. http://www.dogateknik.com.tr/Degerlerimiz/akilli-beslanmenin-matematigi.htm ) Aslında Kenan hocam herkesin anlayacağı bir dili zaten kullanıyormuş !!!
Fırsat bulduğunuzda Kenan Hocanın söyleşilerine veya internette bulunan TV kaydına bir göz atın . Ben faydalanabileceğim çok şey oğrendim. size de tavsiye ederim. Özellikle şeker ve omega 3 , omega 6 ile ilgili olarak besi hayvanların doğal beslenmesinin ne kadar önemli olduğunun anlatıldığı bölüm daha çok dikkatimi çekti :) Muş ovasında beslenen hayvanlarımız şimdilik ! omega 3 yönünden zenginler , ancak yakında neler olabileceğini kimse kestiremez . Baksanıza bir de ” ithal et ” ten bahsediyorlar , niyeymiş efendim , dışarıdan gelecek hayvanlar daha ucuz imiş ? öyle olacaklar elbette , Kenan hocanın söyleşisini okuyun , ithal etin neden ucuz olduğunu daha iyi anlarsınız .
Bir zamanlar Batman’ın Sason ilçesinde ” karakovan arıcılığı ” olarak bilinen doğal arıcılık vardı . Sason dağlarında tamamen doğal ortamda yaşayan ve 3-5 km yarıçapında bir alandan beslenebilen arı türleri sayesinde , doğal bal almak isteyenler için bölgede bilinen ve aranan merkezlerden birisi idi Sason.
3 sene önce mesleğim ( Tütün Eksperi ) nedeniyle Batman’da görevli bulunduğum bir dönemde Sason’a da yolum düştü . Bölgenin yerlisi olduğunu bildiğim için şoför arkadaştan rica ettim ve bana ” Sason Balı ” bulmasını istedim . Aldığım cevap tüylerimi diken diken etmişti ; Bir önceki sene atanan kaymakam , ilçeye ” fenni arıcılık ” getirmiş . Bu cins arılar , kışın şeker yemek zorunda olan ve sadece 500 – 800 mt yarıçaplı bir alandan beslenebilen arılarmış . O nedenle artık kimse güvenip Sason ‘ dan 50 TL verip bal almıyormuş , çünkü diğer balın kilosu 10 TL imiş !!!
Bilmem anlatabildim mi ?!
Ülkemiz , Dünya tarımında Hayvancılık , Arıcılık , Tütüncülük , Fındıkçılık …vs. gibi artık belirginleşmiş bazı alanlarda marka olabilecek iken , bence bu potansiyelimizi değerlendiremiyoruz . Belki ilgililerin dikkatini çeker diye bunu da vurgulamak istedim.
Bu arada , Kenan hocanın uyarılarına dikkat çeken Tayfun hocama teşekkür etmek ve benim için çok faydalı bir yazı olduğunu da vurgulamak isterim. Umarım herkes faydalanır .
Selam ve saygılar .