Bir gazetede aşağıda tamamını verdiğimiz yazı çıktı buna istinaden biz Çay-Sen’liler bir cevap yazdık cevabımız şöyle:
o Öncelikle şunu belirtmek isterim; vahşi kapitalizmin yerel
versiyonunun önünü açarak bu denli saldırganlaşmasını sağlayan, özelleştirmeyi
ilke edinerek talan serbest hattını oluşturan, serbest piyasa deyip örgütsüz
halkın mallarını yerli-yabancı şirketlere peşkeş çeken siyasi iktidarlardan hiç
söz etmiyorsunuz.
o Çay alıp ödeme yapmayan özel şirketlere dair yaptırımlar, Çay
Üreticileri Sendikası(ÇAY-SEN) tarafından birçok kez çeşitli vesilelerle
anlatılmış olup yaş çay üreticileri ulaşabildiklerimiz oranında
bilgilendirilmiştir.
o Yeni hazırlanan Çay Yasa Tasarısı, üreticinin mahsulünden %1-1.5
oranında çay kesilerek ödeme yapamayan firmaların borçlarının ödenmesinde
kullanılacak özel bir fon oluşturmayı içermektedir. Bu fon ile batan firmaların
üreticiye finanse ettirilmesi planlanmaktadır. Çay üreticisinden aldığı çayı
işleyip pazarlama yeteneğine sahip olmayanlara, devlet çalışma ruhsatı verecek
ancak battığında çay üreticisi onu finanse edecek. Bu ne güzel bir kapitalizm
mantığıdır. “Vahşi kapitalizm” kavramı bile bu durumun yanında masum
kalmaktadır. Bu yasayı hazırlayanlar ve savunanlar hangi iktisat kitaplarını
okudular çok merak etmekteyiz.
o Hazırlanan tasarının sahipleri var. Bunlar; Ulusal Çay Konseyi, Rize
Ticaret Borsası’dır. Konsey Başkanı da Ali BAYRAMOĞLU’dur. Felaket ve talan
yasası hazırlayarak, bir milyon çay üreticisinin yıkımına sebep olan bu yapı ve
kişilerin adlarını neden açıklamıyorsunuz.
o Çay üretimi ile ilgili olarak bölgemizde oluşan rant miktarı 3
milyar dolar olunca Konseyler, Borsalar oluşturulup harekete geçilerek ÇAY-KUR
devre dışı bırakılmaya çalışılıyor.
o Ayrıca kanunla Çay Üst Kurulu oluşturulup, çay taban fiyatı
açıklanacakmış. Konsey ve Borsanın mantığı kar etmek olduğundan, üreticiler
yararına bir taban fiyatın oluşması mümkün değildir.
o İçerisinde çay üretici örgütlerinin (ÇAY-SEN) yeterli düzeyde temsil
edilmediği, aldığı kararlarda söz hakkının olmadığı, bir yapının alacağı
kararları kabul etmiyoruz. Anti-demokratik yapı ve yasalarla 1 milyon çay
üreticisini hiç kimse teslim alıp mahkum edemez.
o Çay sezonu Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN) ve
ÇAY-SEN’in ortaklaşa düzenlediği bölgesel Of mitingi ile 17 Nisan Dünya
Çiftçiler Günü kutlamaları ile başlatılmıştır. Söyleyecek sözüm var ancak
duyacak kulağa daha çok ihtiyacımız var.
o Eski sistemin çok düzgün işlemediği doğrudur. Sorunlar giderilerek,
mevcut kurumlar (ÇAY-KUR) demokratikleştirilerek geliştirilebilir. Çıkartılmak
istenen “imha” yasasının üreticiye, bölge halkına hiçbir fayda getiremeyeceği
ortadadır. Onun yerine üreticiyi tanımlayan, çay mahsulünü kurtarabilecek,
tüketiciye kaliteli çay ulaştırabilecek yapılanmaların oluşturulması ve sorunun
bu demokratik eksende tartışılıp çözüm üretilmesini önermekteyiz.
Sendikamızın Çay Yasa tasarısına karşı duruş gerekçeleri yukarıda
kısaca özetlenmiş olup daha ayrıntılı çözüm önerilerimiz bulunmaktadır.
Halim TELLİOĞLU
ÇİFTÇİ-SEN Mali Saymanı
ÇAY-SEN Genel Sekreteri
****
Ahmet Ulusoy’un ilgili yazısı:
Yakında çay üreticileri bahçeye girecek ve çay toplamaya başlayacak.
Doğru dürüst bir çay kanunu olmadan yani kanunsuz (son kanun 1984 yılında
çıkartılmış) faaliyette bulunan çay sektöründe yıllardır “vahşi kapitalizmin”
yerel versiyonunun devrede olduğunu biliyoruz.
Sonuçta üretici, sanayici (işini ciddi yapan) ve devletin memnun olmadığı bir
yapı oluşmuş.
Çay sektörü disipline edecek; bir sisteme, kurala, işleyişe bağlayacak kanuna
acil ihtiyaç var.
Sizin anlayacağınız çayda yaşanan anarşiye bir an önce son verilmesi gerekir.
Ev et, doğru anladınız. Çayda anarşi var.
Güçlü olan zayıfı eziyor. Üretici sahipsiz, hakkını-parasını alamıyor. 3 yıl
öncesinde verdiği çayın parasını alamayan üretici var.
Geçerli kanunlara ya da kanunsuz işleyen sisteme göre ” çay alıp ödeme yapmayan
özel sektöre” uygulanacak hiçbir yaptırım yok.
Vatandaşın binbir zorlukla yetiştirip pazara getirdiği ürünün parasını ödemeyip
sermaye yapan özel sektöre karşı üretici korumasız.
***
Birileri kalktı bu kanunsuzluğu gidermek için “yeni bir kanun hazırlama” arayışı
içine girdi. Ufak- tefek eksiklikleri olsa da çok sayıda ilgili elin değdiği,
kapsamlı bir kanun tasarısı hazırlandı.
Kanun taslağında yaş çay üreticilerini en çok ilgilendiren iki önemli husus
var.
1. Yaşçay Taban Fiyatlarını kanunla kurulacak “Çay Üst Kurulu” belirleyecek. Ve
fiyat, bir önceki yılın fiyatına enflasyon nedeniyle uğranılan satınalma gücü
kaybı eklenerek hesaplanacak. Yani üst kurul tarafından fiyatların keyfi olarak
düşük belirlenme inisiyatifi yok.
2. Yaş çay bedellerinin en fazla 10 ay içinde ödenmesi zorunluluğudur. Özel
sektöre satılan çayın artık uzun sürede ödenmesi ya da hiç ödenmemesi dönemi de
bu kanunla tarihe karışıyor.
Bugün üreticinin en temel sorunu olan ürününün parasını alamama ve taban
fiyatların düşüklüğü sorunu bir anlamda “kanunla” çözüme kavuşturulacak.
Türk çayına modern bir faaliyet yapısı kazandırma potansiyeli taşıyan Kanunla
ilgili diğer detaylara değinmiyorum.
***
Eyyy çay üreticileri;
özel sektöre verdiğiniz ve bir türlü alamadığınız-alamayacağınız çay bedellerini
tahsil etmek için “eski sistemin devamı yönünde (kanun tasarısının gündemden
düşmesini başaran) üstün gayret (!) sarfeden” özellikle Rize’deki sivil toplum
temsilcileri ve milletvekillerine başvurmalısınız.
Kanunu okumadan, hiçbir çözüm üretmeden, sadece bir milyondan fazla çay
üreticisinin aleyhine işleyen kokuşmuş sistemin devamı anlamına gelecek, karşı
duruşu algılamakta güçlük çekiyorum.
Bu sistem içinde acil yapılması gereken ise;
Çaykurun kotaları kaldırıp çayın yarısını değil, tamamını alabileceğini beyan
etmesi (bu durumda özel sektör peşin parayla çay alacaktır)
Devletin kilo başına verdiği destek primini, bölge insanının gelir seviyesinin
düşüklüğünü dikkate alarak, yüksek belirlemesidir.