Baharın gelmesi ve yaş çay sezonunun açılmasıyla Doğu Karadeniz yeniden harekete geçecek ve bölge canlılık kazanacaktır.
Çay bitkisi belirli dinlenme periyod aralıklarında toplanmak için sürgün verir. Sürgünler olgunlaşmış yaprakların koltuklarında bulunan odun gözlerinden oluşur. Büyümekte olan sürgünler tomurcuk, birinci yaprak, ikinci yaprak, üçüncü-dördüncü yaprak, altıncı yaprak olarak adlandırılır. Belirli dinlenme periyod aralıkları olan çay bitkisinin genellikle 3 bazen 4 sürgün dönemi oluşmaktadır. 1. dinlenme devresi 21 gün, 2. dinlenme devresi 8 gün, 3. dinlenme devresi 7 gün olmak üzere toplam 36 gün şeklindedir. Bu periyodlara göre Doğu Karadeniz Bölgesi’nde sürgün dönemleri genellikle Mayıs ve Ekim ayları arasında(1. -Sürgün:Mayıs-Haziran, 2.Sürgün: Temmuz-Ağustos, 3.Sürgün:Eylül-Ekim) gerçekleşmektedir.
2009 yılı yaş çay kampanyasının bu yıl Mayıs ayının ilk haftasında başlaması bekleniyor. Yaş çay kampanyasının başlamasıyla birlikte Doğu Karadeniz Bölgesi de kış uykusundan uyanıp çay baharına girecek. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun’da 774 bin dekar alan üzerinde yaklaşık 1-2 milyon kişi çay tarımıyla geçimini sağlıyor. Üretimin yüzde 80’i 10 dönümün altında gerçekleştiriliyor. ÇAYKUR Genel Müdürlüğüne bağlı 47 çay fabrikasında geçici işçi olarak çalışan yaklaşık 11 bin kişi, bölgedeki 192 özel sektör çay fabrikasında çalışan 5 bin kişi, çay alım yerlerinde çalışan yaklaşık 5 bin kişi, nakliye ve yevmiye işlerinde çalışan yaklaşık 4 bin kişi olmak üzere toplam 25 bin kişi, çay sezonunda işe başlayacak. İşçiler, yaş çay sezonunda 120 ile 150 gün arasında görev yapacak. Bölge’nin en önemli özelliklerinden biri de çoğunluğu göç etmiş olan üreticilerin hasat zamanında bölgeye gelmeleridir. Kırla bağlarını tam olarak koparmamış yaklaşık 204 bin çay üreticisi ya kendileri toplamak ya da tarlalarında işçi çalıştırmak üzere bölgeye geri dönmektedirler. Tarlalarda çalışmak üzere gelen işçiler de yoğun olarak Ordu, Rize, Gürcistan ve Rusya’dan gelmektedirler. Yaş çay hasadının başlaması bölge esnafı için de bölgeye gelen insanların yapacakları tüketim açısından önemli olmaktadır. Bu da görünenden çok daha fazla insanın çay tarımından geçindiğini ve çayın bölgenin olmazsa olmaz lokomotifi olduğunu göstermektedir.
Yaş çay taban fiyatının belirlenmesi…
Çay sezonunun yaklaşmasıyla yaş çay taban fiyatı üreticinin en önemli gündemlerinden biri olmaktadır. Üreticiye verilecek olan fiyat daha iyi çay üretilmesi açısından da önem taşımaktadır. Çünkü yeterli geliri elde edemeyen üretici yükselen gübre fiyatlarıyla birlikte daha ucuz gübreye yönelmekte ve kullanılan gübre ile çay tarlalarına zarar vermektedir. Çayda kullanılan özel gübrenin fiyatının bir yılda yüzde yüz arttığı ifade edilmektedir. Bu nedenle verilecek olan fiyatın çay tarlalarının geleceği gibi bir önemi de bulunmaktadır.
Bu yıl yürütülen tartışmalara geçen yıldan farklı olarak ekonomik kriz damgasını vurdu. Rize Ziraat Odası, ülkenin içindeki ekonomik şartları göz önünde bulundurarak, 2009 yılı taban fiyatı beklentilerini açıkladı. Yapılan açıklamaya göre Rize Ziraat Odası ülkenin bugünkü ekonomik koşullarının dikkate alındığını ve çiftçiler olarak fedakarlık yapmamız gerek diyerek bu sene fiyatın 1.20 TL olması talebinde bulundu. Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde tüm sivil toplum kuruluşları tarafından hükümetten 2009 yılı için 1 kilo yaş çay yaprağına 1.20 TL fiyat istenilmesinin kararlaştırıldırdıklarını, belirlenen rakamın düşük olduğunu, ancak ülkenin içindeki ekonomik şartları da göz önünde bulundurarak 2009 yılında istenebilecek en makul rakamın bu olduğunu söyledi.
ÇAY-SEN ise yaptığı açıklamada ağırlıklı olarak üretimin 5 dönüm arazide gerçekleştirildiğini ve maliyet hesabının da bu somut duruma göre yapılması gerektiğini vurgulayarak, çayın üretim maliyetinin 1.50 TL olduğunu açıkladı. ÇAY-SEN Kurucu Genel Başkanı Recep Memişoğlu, “Devletin hesaplamış olduğu asgari ücret gelirine denk düşen bir gelir hesaplaması yapalım. Yukarıda hesaplanan çay üreticisinin aylık gelirine denk düşen rakamına 100 TL eklersek, bugünkü asgari ücret gelirini yakalamış oluruz. Ki, bu takriben yaş çayın 1 TL olması durumunda ulaşacağımız rakamdır. Genelde sendikaların ortaklaştığı ve kanaat oluştuğu dört kişilik bir ailenin açlık sınırına ulaşabilmek için yaş çayın 2009 yılı içerisinde 1.36 TL olması gerekmektedir.”diye açıklama yaptı. Dolayısıyla belirlenecek olan fiyatta en azından asgari ücrete denk düşmeli diyerek fiyatın 1.36 TL’ den az olmaması gerektiği yönünde açıklama yaptı.
Geçen yıl Rize Ziraat Odası’nın belirlediği 1.10 TL’ye karşın hükümet, yaş çaya kilo başına destekleme primi dahil 85 Kr fiyat verilmişti.
Ulusal Çay Konseyi başkanlık seçimleri…
Sezonun yaklaşmasıyla birlikte gündemi işgal eden önemli konulardan biri de Ulusal Çay Konseyi Başkanlığı seçimleri oldu. Ulusal Çay Konseyi merkezi Rize’de olan 5488 sayılı Tarım Kanununda belirtilen ulusal tarım politikaları çerçevesinde çalışmalar yapmak üzere yaş çay üreticileri ile yaş çay bitkisinden elde edilen asıl ve yan ürünlerin ticaretini yapan tüccarlar, sanayiciler ve/veya bunların oluşturdukları birlikler, dernekler, kooperatifler ve birlikleri ile çay bitkisiyle ilgili araştırma ve eğitim kurumları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturdukları bir kuruluştur. Konsey çalışma gruplarına göre tarım alt grubu, sanayi alt grubu ve araştırma ve meslek kuruluşları alt gruplarından olmuşmaktadır.
Nisan ayında yapılan yönetim kurulu toplantısında Başkan olarak eski MÜSİAD Genel Başkanı ve AKP Rize Milletvekili Ali Bayramoğlu’ nun seçilmesi Rize Ziraat Odası, Sivil toplum örgütleri ve üreticiler tarafından tepkilere neden oldu.
Bayramoğlu’nun hakkında daha önce Gümrük Müsteşarlığı tarafından 5 Mart 2008’de ithal ettiği çayların yerine, çöplerini ihraç etmeye kalkıştığı gerekçesiyle Çerkezköy Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştu. Bayramoğlu’na ait Filiz Çay Şirketi’nin, üzerinde yüzde 145 vergi bulunan çayları iç piyasaya sürüp, yurtdışına çay çöplerini gönderdiği yer alan iddialar arasındaydı. En az 1 milyon TL haksız kazanç elde ettiği öne sürüldü ve geçmişte yaptığı ihracatlar da inceleme altına alındı. Yerel mahkemede açılan davada beraat kararı alan Bayramoğlu’nun Yargıtay’da ki temyizi de yeni belgeler eşliğinde yeniden görüşülecek. Bunun yanında Gümrük Başmüfettişi Bayramoğlu hakkında kaçakçılık, sahte evrak düzenlemek ve haksız kazanç elde etmekten üç ayrı rapor hazırladı. Hazırlanan raporlarda vergi ödenmeden sokulan çaylarla haksız kazanç elde ettiği iddiasıyla kaçakçılık suçu işlediği ve kilogramların şişirilerek belgelere yazılması gerekçesiyle de hakkında sahte evrak düzenleme iddiaları yer aldı.
Bayramoğlu’nun hakkında açılan dava ve düzenlenen raporlar Fındığın Zapsu’ su gibi çayın da Bayramoğlu’ nu yaratmaya çalışan AKP’nin çay ile ilgili oyunları göz önüne sermektedir. Bayramoğlu yaptığı konuşmada “Topraktan markete tadar geçen sürede kalite için yapılacak çalışmalar, Türk çayının markalaşması için yapılacaklar çalışmalar hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. Yapılacak yoğun çalışmaların başında emtia borsası kurulması geliyor. Bunun için en kısa sürede kurulması için gerekli çalışmaların yapılması kararlaştırıldı. Temel hedef olarak 2011 yılı sürgün dönemine kadar hukuki ve alt yapı çalışmalarının bitirilerek çay borsası vasıtasıyla çayın satılmasını sağlamaya çalışacağız´´diye açıklama yaptı.
ÇAYKUR ve üretici…
Gündemi işgal eden en önemli konulardan biri de ÇAYKUR’un özelleştirilmesi ve bu sezonda ne kadar çay alımı yapılacağı konusudur. Bu sezonda Bölge’de üretilen yaklaşık 1 milyon 100 bin ton çayın bu sene 600 bin ton civarındaki bölümünü ÇAYKUR, 500 bin ton civarındaki bölümünü ise özel sektörün işleyeceği tahmin ediliyor.
1984 yılında çıkarılan yasa ile çayda devlet tekeli kaldırılmış ve özel sektörün de çayın üretimi,pazarlanması ve dağıtımını yapabilmesinin önü açılmıştır. Özel sektörün çay paralarını zamanında alamaması hatta bazen hiç ödenmemesi üreticinin en büyük sorunlarından birini oluşturmaktadır. Özel sektör ÇAYKUR’un kota uygulaması sebebiyle üreticinin elinde kalan çayları alıyor ve üreticiye para yerine kuru çay ve kömür veriyor. Üreticiler ÇAYKUR’ un özelleştirilecek olmasından ve özel sektörün çay sektörüne hakim olmasından dolayı endişeli. ÇAYKUR’ un son dönemki uygulamaları sektörden çekileceği yönünde güçlü sinyaller vermektedir. ÇAYKUR’un her yıl belli miktarda yaş çayı üreticiden alarak çay alımına kota uygulaması, alım yerlerinde bir personelin çalıştırılması ve senelikle 3 sürgün bazen de 4 sürgün veren çayda geçen sene 4. sürgün alımına yasak konulması özelleştirmenin ön hazırlıkları olarak okunabilir. Üreticiler ise bu konuyla ilgili olarak ÇAYKUR’ un depolarında kuru çayların hala durduğunu dolayısıyla bunun bahane edilerek kotanın daha da düşürüleceği yönünde öngörüde bulunmaktadırlar. Bu alanda yaratılan boşluğu özel sektör doldurmakta ve üretici özel sektörün insafına terk edilmektedir.
Üretici eylemlilikleri…
Peki uygulanan düşük fiyat politikası, yükselen gübre fiyatları ve devletin kota uygulaması gibi politiklar sonucunda geçimi daha da zorlaşan çay üreticileri temel hakları konusunda tepkilerini nasıl ortaya koymaktadırlar?
2007 yılında Artvin’in Hopa ilçesinde ve Kemalpaşa beldesinde çay üreticileri, tarımda yıkım programlarının çayda da kendini gösterdiğini ve günde dönüm başına 8-10 kg çay vermekle sınırlandırıldıklarını, çay toplayamaz halde olduklarını, ÇAYKUR’un yürüttüğü kota uygulmasının üreticiyi özel sektörün ağına düşürdüğü ve özel sektörün de ödeme yapmadığı gerekçesiyle eylem yapmışlardı. Çaylarını satamayan yaklaşık 500 civarında çay üreticisi, alınterinin karşılığını almak ve haklarını dile getirmek üzere 26 Mayıs tarihinde Kemalpaşa’da çay fabrikasına yürümüştü. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu kitle, çay fabrikasının önünde yolu trafiğe kapatmışlardı. Fabrika müdürünün günlük çay alımını 15 kg’a çıkaracağını söylemesi üzerine yolu açan kitle kent meydanına kadar sloganlarla yürüyüp dağılmıştı.
Kemalpaşa eyleminin bittiği sırada Hopa’nın Çavuşlu köyünde kadınlar Artvin yolunu trafiğe kapatmışlardı. Bir saat kadar yolu trafiğe kapatan kadınlar iki gün sonraki Hopa eyleminde buluşmak ve bu sorunlar çözülene kadar eylemlere devam etmek üzere yolu açmışlardı. Bunun üzerine fabrika müsürüyle pazarlıklar yapılmış ve sonucunda 15 kilo da anlaşmaya varılmıştı. Bu eylemin en önemli etkilerinden biri de sendika ihtiyacının ortaya çıkışıdır.
Bir diğer eylem de 11 Nisan 2008’de Rize’de ÇAY-SEN tarafından yapılan eylemdir. ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’nden Rize Kültür Merkezi’ne kadar yürüyüş yapan yaklaşık olarak 150 kişinin katıldığı eylemde ÇAY-SEN Genel Başkanı Recep Memişoğlu, tarımda yaşananların dünyada yaşanmakta olan sorunlardan bağımsız değerlendirilemeyeceğini vurgulayarak “İMF,Dünya Bankası ve Finans kuruluşlarının dayatmaları ile tarımımız bitirilmek isteniyor. Çay üreticileri ile özel sektör arasında sorunlar var.Çay Üreticileri Sendikası olarak üretici adına tarafız, bunun için yasal yaptırımların getirilmeli” diye açıklama yapmıştı. Yapılan açıklamada ÇAYKUR konusunda da özelleştirme değil, kuruma siyasilerin müdahalesi olmayacak şekilde demokratikleştirme ve özerkleştirilme yapılması gerektiğini vurgulamıştı.
Bugün gelinen süreçte yeni bir çay sezonunuyla birlikte canlanacak olan Doğu Karadeniz Bölgesi giderek daha da kötü koşullara karşı sessiz kalmayacaktır. Çay üreticileri, mevsimlik işçiler, nakliye ve yevmiye işlerinde çalışan gündelikçiler, çay fabrikalarında çalışan işçiler, çaya dayalı gelir elde eden esnaf ve geçimi çaya bağlı olan herkes yaşadıkları hak kayıpları karışısında örgütlenip daha çok ses çıkartacaklardır.
*Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme Yüksek Lisans Öğr.
04 Mayıs 2009 – sendika.org