Bu topraklarda 21 köy komünü olduğunu biliyor musunuz? Gever’de, asimile adıyla Hakkari’de 21 köy komünü var. Gever Komün notları…
Dağların ortasında baskının ve işkencenin en çok yaşandığı yerler. Dağlar hâlâ kar ve karakollarla kaplı. Her şehrin, köyün, mezranın giriş çıkışında kontrol noktaları. Biraz gevşemiş kontrol son zamanlarda. Şırnak’tan Yüksekova’ya sadece dokuz kere durdurulduk.
Panzerler ne kadar hızlı gidebiliyor. Yüksek tekerlekleriyle, en az 100 kilometre hızla geçişlerinde asfalta yarışıyoruz. Tepelerinde makineli tüfek, kafası dışarda ve elleri tetikte giden bir asker. Mermilerinin hızı bizi geçer. Çok ses de çıkarmıyor dışarıya. İçeri acaba ses veriyor mu?
Arka kapısı açık bir panzer. Mutlaka başka askeri adı vardır bunların. Gt-22 ya da Jr-55 ya da ne biliyim MRT-98 filan gibi. Etkileyici isimler ama sanırım isimlerinden çok namlularından dönerek fırlayan yine etkileyici isimler verilmiş kurşunları, roketleri, bombaları filanlarıdır. Özellikle bunun hedefi insanı, halkı yakından etkiliyor. Ölüyorsunuz.
Bombalara verilen isimler dediğimde Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombaların üstüne pilotların isim yazarkenki görüntüleri geliyor aklıma. Gülüyorlardı. Sonra iki kentin üstünden fırlattılar. Binlerce insan öldü. Daha sonra Japon halkı bir kez daha atom bombasına maruz kaldı. Bu sefer kendileri attılar kendi üstlerine. Nükleer santral yaptılar. İnsanlar öldü.
21 köy komününde 5000 civarında insan yaşıyor. Biri anlatıyordu; ‘Komünlerden önce adalet yoktu, merhamet yoktu, insanlık yoktu’ diye. Dengbejdi. Komün toplantısı onun dengbeji ile başlamıştı. Kürtçem yetmiyor anlamaya.
Türk olduğumu söylediler. Hacı amca oturuyordu karşımda. Namazı bitirip gelmişti komün toplantısına. Olsun dedi. ‘Bizden kaç Kürt, devletle birlikte çalıştı. Sisteme hizmet etti. Olsun varsın gelsin bir Türk de bizim yanımıza, bizimle beraber olsun’ güldük.
Biri sordu. Orta yaşlı biriydi. Koca odanın duvarlarına sırtımızı dayayıp, yere oturmuş 30’a yakın kişiydik. Ortada bir soba yanıyordu. Aynı sıradaydık. Başını uzatıp sordu. ‘Neden devlet hep bize saldırıyor?’ ‘Allah bütün devletlere zeval versin’ dedim.
Komünler kurulalı 5-6 yıl olmuştu. Kimse mahkemeye gitmiyordu. Bir sorun oldu mu komüne getiriyorlardı. Burjuva hukuku okudum ya aklıma hemen ceza geldi. Ne cezaları veriyorsunuz dedim. Ortak yerde çalışma filan dediler. Sonra itiraf ettiler bunu henüz kimseye vermemişlerdi. Ayıplıyorlardı. Küsüyorlardı.
Zapatistalarda Sub. Kumandan Marcos’la konuşuyordum: ‘Bizim burjuvazi gibi cezaevleri yapacak paramız yok.’ Görmedim ama muhtemel bunu söylerken maskenin altında gülümsüyordu.
Köyün su sorununu çözmüşlerdi. Her evde su vardı. Mera sorununu çözmüşlerdi. Çok önemliydi, günlerce tartışmışlardı. İhtiyacı olan kişilere ev inşa etmişlerdi. Kerpiç evleri anlatınca bundan sonra bu şekilde yapmaya karar verdik. İlk olarak kerpiç bir kütüphane inşası bizi bekliyor.
Hayvancılık kooperatifi kurmuşlardı. Bir ahır inşa edilecek ilkbaharda. Krom madenini çıkarmak için bir şirketle anlaşmışlardı. Birlikte çalışacaklardı. İşgal madenlerini anlattım…
Kadına yönelik şiddet olursa takip ediyorlardı. Şikâyette bulunan kadına sahip çıkıp aileyi yakından izliyorlardı. Bir arkadaş burada kadına şiddet yok diye ısrar etti. Kadınlar o an için ayıp olmasın diye bir şey demediler. Çıkıp dışarı gittiler.
Komün, henüz her şeyin daha başındayız diyor. Yaşlılar, gençler bizim geleneklerimize sahip çıktı. Kaybettiklerimizi yeniden yaşatıyor diyor. Komün toplantılarında dengbejlerle baş köşeye oturuyorlar.
‘Türk solu devleti reddettiğimizi neden anlamıyor?’ diye soruyorlar.
Karlı dağlar, karakollar, tanklar mermileri, bombaları ve gerillanın soluğu ve 21 köy komünü..
Kaynak : Emek Dünyası – 31 Mart 2011