TEKEL işçisi tasfiyenin karşısında
26 Aralık 2007, Çarşamba
Binlerce sigara işçisi TEKEL’in satışına karşı eylemde. Yarın İstanbul’da, ihalenin son teklif verme günü olan 25 Ocak’ta da Ankara’da miting yapacak olan işçilerin mücadelesi, bu ülkenin gerçek simgeleri olan kamu varlıklarının yağmasını engellemek konusunda önemli bir adım olacak.
soL TEKEL Sigara’nın özelleştirme süreciyle birlikte, TEKEL işçisinin özelleştirme karşıtı mücadelesi de hız kazandı. 8 Aralık itibariyle görücüye çıkartılan altı TEKEL fabrikasını ziyarete gelen patronları kapılarda karşılayan işçiler, fabrikaların gerçek sahiplerinin kim olduğunu gösteriyorlar.
TEKEL’a ait sigara fabrikalarında örgütlü olan Tek Gıda-İş Sendikası, yarın büyük bir eylem düzenliyor. TEKEL işçisinin çoktan başlattığı mücadele sürecinin önemli bir zirvesi olacak olan eylemde, emekçi halkın malı olan fabrikaların sahipsiz olmadığı gösterilecek.
Yarın İstanbul, 25 Ocak Ankara
Yarın İstanbul’da Tek Gıda-İş sendikası tarafından düzenlenecek olan eyleme, yurt çapından gelecek olan TEKEL işçileri katılacak. Eylem saat 11:00’de Cevizli’de bulunan TEKEL fabrikasından Kartal’a doğru yürüyüş ile başlayacak. Minibüs yolundan Kartal meydanına kadar gelecek olan kortej, burada kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirecek. Basın açıklamasının ardından işçiler aynı güzergâhtan yürüyerek fabrikalarına dönecekler.
Tek Gıda-İş yetkilileri, Yurtsever Cephe İstanbul örgütünün de destek vereceği eyleme başka örgütlerden de destek gelmesinin önemli olduğunu belirtiyorlar.
TEKEL işçileri, özelleştirme ihalesinde teklif verme süresinin son günü olan 25 Ocak’ta da Ankara’da merkezi bir miting yapmak için çalışma yürütüyorlar. İhaleye teklif veren tüm fırsatçıların telin edileceği mitinge yine yurt çapından katılım sağlanacak.
Eylemler başladı, işçiler direniyor
Öte yandan, TEKEL işçilerinin özelleştirme karşıtı eylemleri çoktan hız kazandı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 8 Aralık itibariyle ihaleye katılmayı düşünen fırsatçılara TEKEL fabrikalarının kapılarını açmasıyla birlikte, işçiler de fabrikaları görmeye gelen şirket temsilcilerini karşılamaya başladılar.
12 Aralık’ta Tokat fabrikasında kitlesel bir basın açıklaması yapan TEKEL işçileri, 19 Aralık’ta İstanbul’daki Cevizli fabrikasının önünde bir başka basın açıklaması yaptı. Bu basın açıklamasına aralarında Türkiye Komünist Partisi’nin de olduğu çeşitli siyasi partileri de davet eden Tek Gıda-İş yetkilileri, yaptıkları açıklamada “20 bine yakın çalışanı, 1,5 milyona yakın tütün üreticisi ailesinin geçim kaynağı olan kuruluşu yok etmek, bu ülkeye yapılmış bir ihanettir. Tekel vatandır, sattırmayız” sözlerine yer verdiler.
Sözlerini eylemle desteklemekte tereddüt etmeyeceklerini gösteren TEKEL işçileri, Kurban Bayramı’nın birinci günü olan 20 Aralık’ta “Kara Bayram” pankartıyla Bitlis fabrikasının önündeydiler. Aynı gün Tokat fabrikasına bir fırsatçı heyetinin inceleme yapmaya geleceğini haber alan Tokatlı TEKEL işçileri, fabrikanın girişini kapattılar. Heyetin fabrikaya arka kapıdan alınması üzerine Tokat-Turhal karayolunu ulaşıma kapatan işçilere polis saldırdı. Polisin coplu ve biber gazlı saldırısına rağmen dağılmamakta direnen işçiler, daha sonra Tokat Havaalanı’na giderek eylemlerini burada sürdürdüler.
Bir gün sonra ise, Samsun Ballıca ve İstanbul Cevizli fabrikalarında eylem vardı.
17 Aralık’tan bu yana aileleri ve çocuklarıyla birlikte fabrika önünde kurdukları çadırda nöbet tutan Samsun Ballıca fabrikası işçileri, TEKEL’e talip olan şirketlere ait heyetleri fabrikaya sokmamak için fabrikanın kapısına barikat kurdular. İşçilerin ateşe verdikleri barikatı ancak panzerler eşliğinde, zırhlı polis otobüsüyle aşabilen heyet fabrikaya girerken, içinde bulundukları otobüs de yumurta yağmuruna tutuldu.
Aynı gün Cevizli fabrikası işçileri ise çalıştıkları fabrikayı terk etmediler. Fabrika kapılarını kilitleyen ve pencerelerine özelleştirme karşıtı pankartlar asan işçiler, bir gün boyunca fabrikadan çıkmadılar. 24 saat sonra eylemlerini bir basın açıklamsıyla bitiren işçiler, TEKEL fabrikalarının özelleştirilmesine izin vermeyeceklerini bildirdiler.
TEKEL işçilerinin mücadelesinin, bu ülkenin en önemli simgeleri, toplumun bütünü yararına bir geleceğin önemli teminatları olarak değerlendirilen kamu varlıklarının yağmasına dur demek konusunda önemli bir adım olarak olacağı belirtiliyor.
‘Öyle kararlıyız ki, tüm Türkiye sesimizi duyacak’
26 Aralık 2007, Çarşamba
Samsun TEKEL Ballıca Fabrikası işçileri, 1925’te Fransızların elinde “reji” iken geri alınan TEKEL’in, Cumhuriyet’in temel kurumlarından birini satmanın büyük bir ihanet olduğunu söylüyor.
soL Özelleştirme kapsamında olan Samsum TEKEL Ballıca Fabrikası işçileri Mahmut Albayrak, İsa Dalkılıç, Murat Sever ve Mustafa Asan ile TEKEL’in özelleştirilmesi sürecinde neler yaşadıklarını, özelleştirmeye karşı direnişlerini ve 25 Ocak ihale tarihine dek nasıl bir mücadele öngördüklerini konuştuk.
Kendinizi tanıtır mısınız? Fabrikadaki göreviniz nedir?
Mahmut Albayrak: Ben kazan dairesinde teknisyen olarak çalışıyorum.
İsa Dalkılıç: Vardiya ikide salon sorumlusu ustayım, makinede operatörüm.
Murat Sever: Puantörlükte işçilerin akitlerine günlük yevmiyelerini yazıyorum.
Mustafa Asan: Muhasebe şubesindeyim, sigara maliyetlerinin hesabını yapıyorum.
15 Aralık’tan bu yana çoluk çocuk ailece direniştesiniz. 21 Aralık’ta da fabrikaya gelen alıcıları engellemek için bir eylem gerçekleştirdiniz. Neler yaşandı, bu süreci anlatır mısınız?
Mustafa Asan: 21 Aralık’tan önce 15 Aralık’ta İngiliz Emperyal şirketi fabrikamıza görücüye geldi. Direnişimizle karşılaşıp fabrikaya giremeden gittiler. 15 Aralık’ta aynı gün bizden sonra Tokat ve İstanbul’daki TEKEL fabrikalarını da gezmek istediler, oralara da giremediler. 15 Aralık’ta işçinin fabrikadaki kararlılığını gördükleri için 21 Aralık’ta büyük bir güçle 200-300 civarında polisle panzerlerle birlikte fabrikamıza geldiler. Bayramın ilk günü Tokat’ta, ikinci günün sabahı Ballıca’da daha bayramını kutlayamadan işçilere baskın yaptılar.
Biz aldığımız duyumlarla o anda toplayabildiğimiz 50 işçi arkadaşımızla kapının önüne ateş yakarak barikat kurduk. Barikatımızı panzerlerle yıktılar. Otobüslerin içinde yabancı şirket elemanlarını, polis üniforması giydirerek fabrikaya soktular. Bu yüzden işçiler kim polis, kim alıcı tanıyamadı bile. Polisler kıyafetlerini bu alıcıların üstünde görmeyi kendilerine ne kadar yakıştırdılar bilemiyorum.
İsa Dalkılıç: Alıcılar ve polis üç dört saat içeride kaldılar. İşçiler hiçbir şekilde nizamiye kapısından içeri alınmadılar. Bu arada, alıcıların geldiğini duyan başka işçiler, çoluk çocuk ve kadınlar fabrikaya akın ettiler. Çıkışta nizamiyenin bir kapısını araçlarla kapattık, oradan çıkamadılar. Bu sefer ana nizamiyenin kapısından polis üniformalarıyla çıktılar. Orada büyük bir arbede oldu ve fabrikayı terk ettiler. Biz TEKEL işçisinin kolay satılamayacağını, böyle gözdağlarıyla direnişinin kırılmayacağını göstereceğiz. Görecekler o fabrikalarda bizim işçimizin neler yapabileceğini, TEKEL kiminmiş görecekler. Kanımızın son damlasına kadar direneceğiz. Biz satılmasını istemiyoruz. Kâra geçen bir kuruluşu neden satıyorlar?
Murat Sever: Samsun artık hayalet bir şehir oldu. Suç oranları çok yüksek bir kent oldu. Elimizde tek Ballıca Sigara kaldı. Biz aç kalırsak esnaf da aç kalacak, halk da aç kalacak.
Özelleşen yerlerde, örneğin içkide en son işçilere dendi ki, şirkette iş garantisi vereceğiz. Özelde kalanların haricindekileri sigara fabrikalarına yolladılar ama bizim böyle bir şansımız da kalmadı. Bize iş güvencesi vermelerini istiyoruz. Yerimizden yurdumuzdan edecekler bizi. Şu an fabrikamıza gelen 800 mevcudumuzun 550’si 47 il ve ilçeden gelenlerdir. Onlar yersiz yurtsuz olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorlar. İnsanlar tedirgin, işçiler önünü göremiyor.
Fabrikaya müşteri olarak kimler geldi biliyor musunuz?
Murat Sever: Doğan grubunun ortağı var Ciner diye… BAT geldi, dört firma geldi toplam. Bizim anlamadığımız şu: Biz kimiz, ne yaptık da dört tane panzeri üstümüze salıyorlar? Bize sermayenin gücünü mü göstermek istiyorlar? Biz zaten biliyoruz, tanıyoruz onları. Biz ekmeğimizin devam etmesini istiyoruz.
Engiz halkına bakıyoruz. Bir milletvekili konuşma yapıyor “onlar işten çıkarsa bütün Engiz halkını işe alacağım” diyor. Bu fabrikada makine çalıştırmak kolay mı? Sokaktan adam tutup bu makineleri çalıştıramazlar. İşsizlikten dolayı Engiz halkı da bize destek vermiyor. Engiz’in işsiz gençleri biz atılırsak kendilerinin fabrikaya alınacağını sanıyor.
İsa Dalkılıç: Ben Engizliyim, arkadaş doğru diyor. TEKEL işçileri gidecek, biz işe gireceğiz diyorlar. Oradaki, fabrikadaki atmosferi görseydiniz; hepimiz çocuklar gibi ağladık. Çünkü, o fabrikayı ne çilelerle zorluklarla kurduğumuzu sadece biz biliyoruz. Ne vekiller bilir ne de başbakan bilir bunu. 6 makineyken satmaya kalktılar fabrikamızı, bugün 14 makine var. Bu fabrikanın değeri bugün beş buçuk milyar dolardan aşağı değildir. 4-C denilen maddeyi de devreye sokarak bizi öldürmek istiyorlar.
Kuzey Irak’ta uçaklar her tarafı bombalıyor. Düşmanı dışarıda aramaya gerek yok. Düşman içeride. Yabancı firmalar içeriye alınıp ülkeyi işgal ettiriyorlar.
Ballıca’daki TEKEL işçisinin bu sürece genel bakışı nasıldır? Diğer şehirlerdeki fabrikalarda da aynı ruh hali var mıdır sizce?
Mahmut Albayrak: Yılgınlık, moral bozukluğu yaşanıyor ama buna teslim olmayıp üretimden taviz vermiyoruz. Moralimiz bozuk olsa da üç vardiya 24 saat çalıştırıyoruz fabrikayı. Tokat’ta, İstanbul’da ne olup bittiğini de biliyoruz, takip ediyoruz.
TEKEL’in özelleştirilmesine niye karşısınız? Niçin mücadele ediyorsunuz?
İsa Dalkılıç: Kendi yaptığımız sigarayı kendimiz tüketiyoruz zaten… Barzani’nin Vigor sigarası neden satılsın bu memlekette? Yabancıya ihtiyaç yok ki. Ballıca zarar etmiyor, çok iyi biliyoruz. 2001 sigarasının paket maliyeti 450 bin lira. Ekmeğimizin elimizden alınmak istenmesi zorumuza gidiyor. Hırsızlık mı yapalım? Azot, bakır gitti; oradan atılanlar arkadaşlarımız bizim. 1200 YTL aldığımız para. Halkı bize düşman etmeye çalışıyorlar yıllardır. “Mükemmel para alıyor sigara fabrikasında çalışanlar” diyorlar, oysa almıyoruz.
Murat Sever: Türk-İş Kongresi’nde işçiydim, ben de sözleşme yaşadım diyen Başbakan, bu kadar emekçiyi Kurban Bayramı’nda fabrikanın önüne dikti. Böyle bir müslümanlık yok. İşsizlerle bizi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Öyle kararlıyız ki, Türkiye sesimiz duyacak. 25 Ocak ihale tarihine kadar canımız pahasına da olsa direneceğiz. Yaşarken ölmeye benzer bizimkisi. Ölmüş eşek kurttan korkar mı? Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, o fabrikalardan bizim cesetlerimizi çıkarmaları gerek.
İşten atılmaktan mı korkuyorsunuz? Sendikasızlaştırılmaktan mı? Kaygılarınız neler?
Mustafa Asan: Özel sektörde sendika hakkın yok, ne verirlerse onu kabul etmek zorunda işçiler. Bizim endişemiz bu. Özel sektör alıyor, en fazla iki yıl sonra ya kapatıyor ya da asgari ücretle çalışırsan çalış, yoksa dışarı. Arkadaşlarımızın hepsini çıkardılar, hepsini 4-C’ye tabi tuttular ama 4-C öldürücü. Zaten kira 500 YTL, hepsi kiracı. Ne yapar 500 milyonla bir işçi? 3 çocuğum var. TEKEL’de emeğimiz çok, satılmasını o yüzden istemiyoruz. Devlet bugüne kadar bizim emeğimizden kazandı.
Murat Sever: 1925’te Fransızların elinden reji iken geri aldık. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken TEKEL’in kasasından nakit para çıkmıştır. O yüzden TEKEL vatandır. Cumhuriyetin temel kurumlarından birini satmak vatana ihanettir.
25 Ocak’a kadar teklifler alınacak. Acaba nasıl bir mücadele öngörüyorsunuz? Ne yapacaksınız?
Mustafa Asan: Şu ana dek yaptığımız eylemler yerel bazdadır. Ankara’daki eyleme hep birlikte gideceğiz. Tüm ailelerle birlikte 35-40 bin kişi civarındayız. Eylemle ilgili alacakları karara komple uyacağız. Sadece TEKEL değil hiçbir kurum özelleşmesin istiyoruz. Onun için Ankara’da olacağız.
Taliplerden biri Citibank-Doğan grubu. Evinizde bu adamın televizyonlarını izliyorsunuz, gazetesini okuyorsunuz. Bu konuda neler hissediyorsunuz?
Mustafa Asan: Doğan grubu TEKEL’e talip ama bunu parasal olarak düşünmüyor. Sermayeyi ele geçirmek derdi, alacak iki sene sonra devredecek. Geçmişte bunu Limak grubu yaptı, içki fabrikalarını aldı, iki sene sonra Amerikan şirketine devretti.
Özelleştirme yalnızca TEKEL işçisinin değil tüm emekçilerinin sorunu biliyorsunuz. Tüm kamu kurumları elden çıkarılırken şimdi elektrik, otoyollar, köprüler sırada. Tüm bu yıkım getirecek özelleştirmelere karşı nasıl durulabilir? Nasıl mücadele edilmeli?
Mustafa Asan: TEKEL satılıyor ses yok, Şeker satılacak ses çıkmayacak. Herkes örgütlenip sesini çıkarırsa herkes tepkisini koyarsa satamayacaklar.
Mahmut Albayrak: Yavaş yavaş ülke satılıyor, yabancılaştırılıyor. Ülkeye sendikalardan önce halkın sahip çıkması gerekiyor. Ama bizim halkımız ne yapsın? 420 milyona bütün gün çalışıyor, gazete bile okuyacak vakit bulamıyor. Ölü toprağı serptiler. Önce halkı bilinçlendirmek gerek. Başbakan Kayseri’de konuşurken halka “420 milyon az diyorsunuz. Bir simit, bir çay üç öğün yerseniz 120 milyon artıyor” diyor ve halk alkışlıyordu. Bu korkunç bir durum.
İsa Dalkılıç: Genelde işçi arkadaşların serzenişleri var genel merkezle ilgili onlar yukarda ne yapıyor diyorlar. Örgütlü işçilerin şubesine, genel merkezine güvenmekten ve kenetlenmekten başka şansı yok, güvenmek zorundayız.
Murat Sever: Urfa’da biri konuşmaya kalktı susturdular. Konuşanı susturuyorlar şimdi. Harçlar ne olacak diyen üniversiteliye “Sus, ben çalışıyordum üniversitede okurken” diyen, çiftçi konuşunca “Ananı da al git” diyen bir başbakanımız var. AKP’nin Türkiye’ye hiçbir katkısı yok, çalışan fabrikaları PETKİM’i, TÜPRAŞ’ı, TEKEL’i bütün kurumları IMF’nin emriyle elden çıkarıyor. Artık halkın dur demesi gerek. Muhalif partilerin dur demesi gerek. 11 yıllık işçiyim, iki çocuğum var. Hiç tatil yapmadım.
Özelleştirme politikalarını meclisteki tüm partilerin benimsediği anlaşılıyor. Halk bu politikaların yıkıcı sonuçlarını bilmediği için mi bu partilere oy verdi? Örneğin, siz hangi partiye oy verdiniz?
Mahmut Albayrak: Ben CHP’ye oy verdim.
İsa Dalkılıç: Ben de DP’ye oy verdim, babam da o partinin üyelerinden.
Mustafa Asan: Hangi parti bizim hakkımızı savunacaksa ona verin dedik biz arkadaşlarımıza. Bizi ziyaret eden AKP vekil adaylarının hepsi sizi satacağız dediler. Biz AKP hariç kime verirseniz verin dedik, ben de onlardan birine verdim.
Murat Sever: Biri CHP’ye, biri DP’ye oy vemiş, biri de AKP’ye vermeyin demiş. O zaman kim verdi AKP’ye? AKP de bana kaldı, ne yapalım!
AKP ve özelleştirmeler konusunda genel olarak ne düşünüyorsunuz?
Mahmut Albayrak: AKP vatanı satıyor. Arkasına da medyayı aldı. Dini duygularını sömürdüler insanların. Ama Türk halkı hesabını soracak bunlardan. Seçim arifesinde PETKİM’i satan, şimdi TEKEL’i satmaya kalkanlardan hesap sorulacak. Duble yollara niye hız verdiklerini şimdi anlıyorum. Maliye Bakanımız diyor ki, yolları da satacağız. Maliye Bakanına çok güzel bir meslek buldum. Bakanlığı sona erdikten sonra yapacağı tek bir iş var. Müzayede salonlarında “Satıyorum!… Sattım!” diye bağırsın. Başka bir iş yapmasın. Çünkü uzman satış konusunda.
İsa Dalkılıç: Başbakanın Kemal Abisi Unakıtan, SEKA’nın müdürüyken özelleştirmeye karşıymış, bugün Maliye Bakanı oldu kendisi özelleştiriyor. Bugün dediği tek şey var “Parayı bulayım, babamı satarım.”
Murat Sever: Türkiye sınırları içinde maliye bakanını gördüğüm zaman yanına asla yaklaşmayacağım, çünkü beni de satabilir.
Mahmut Albayrak: AKP özelleştirme ve rant demektir. AKP hükümeti, parayı veren düdüğü çalar diyor. Bizim çocuklar geleceksiz, onların çocuklarına Allah yürü ya kulum diyor. Müslümanlık bu mu?
Mustafa Asan: İş yok, ekmek yok. Bıçak kemiğe dayandı.
Yazılı ve görsel medyanın direnişinize bakışı nasıl, yeterince yer bulabiliyor musunuz?
Mustafa Asan: Yerel medya destek veriyor ancak ulusal basının tavrı belli. Zaten onların patronları fabrikamıza talip. Hiçbir şekilde basında yer vermiyorlar; işçinin sefaletini, gözündeki ifadeyi yansıtmıyorlar.
Mahmut Albayrak: Basın susuyor. Mankenleri, Bülent Ersoy’u saatlerce gösteren, halkını göstermeyen bir medya var. Ben Murat’la aynı mahallede yaşıyorum, Bizim mahalleden komşularımız, yüzlerini gizleyip pazar yerinden arta kalan yerlerdeki atılmış yiyecekleri topluyorlar. Ulusal medya diye bir şey yok, şarlatanlar var. Halkla alay ediyorlar.
İsa Dalkılıç: Tokat, İstanbul ve biz direniyoruz ama basın susuyor.
Siyasi partiler ve diğer politik oluşumlardan beklentileriniz nedir?
Mustafa Asan: Daha fazla destek ve sesimizi her yere ulaştırmalarını istiyoruz. Kim sesimizi duyurursa biz onun peşindeyiz.
İsa Dalkılıç: Sigara fabrikasında yani yaprak işlemede önceden 3 bin işçi vardı. Azot, Bakır, Et-Balık, Yem Sanayi, Çarşamba Şeker hepsi gitti. Size çok yük düşüyor. Yazarlarınızla, haberlerinizle bizim sesimiz olun.
Mustafa Asan: Önceden TV’de öğrenci eylemlerini, direnişlerini gördüğümde kınardım; “bunlar komünist ülkeyi karıştırmaya çalışıyorlar” derdim. Ama anladım ki herkes ekmeği ve hakları için direniyormuş. Yaşamayınca bilmiyor insan.
Murat Sever: İnsanlar hak aradığında komünist, solcu, allahsız diyorlar. Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dedik, sıra bize geldi.
Size yönelteceğim sözcüklerin sizin için anlamını birer sözcükle ifade eder misiniz?
Fabrika
Ekmek kapısı
Ülkemin can damarı
Ekmek
TEKEL
Ulusal değer
Vatan
Milli servet
Sendika
Örgüt
Hak arama örgütü
Özelleştirme
Lanet bir şey
Vatan hainliği
Açlık, sefalet
AKP
Açlık sefalet partisi
Yurtseverlik
Yurdunu sevmek
Hak aramak
Herkesin yaşaması gereken bir duygu
Yurt olmadan olmaz ki
‘Kimsenin iştahı kabarmasın bu fabrikalar bizim’
26 Aralık 2007, Çarşamba
Cevizli’de 27 Aralık’ta düzenlenecek yürüyüş ve basın açıklaması öncesinde TEKEL Cevizli Fabrikası’nda örgütlü olan ve eylemi düzenleyen Tek Gıda-İş Sendikası 8 No’lu Şube’nin Başkanı Dursun Şahin Yılmaz ile görüştük.
soL Gazetemizin sorularını yanıtlayan Tek Gıda-İş Sendikası 8 No’lu Şube Başkanı Dursun Şahin Yılmaz, işçilerin mücadelesinin birlik olarak sonuca ulaşabileceğini vurguluyor.
TEKEL’in özelleştirme süreci ve Tek Gıda-İş Sendikası’nın bu konudaki tutumu nedir?
Uzun bir süredir özelleştirme kapsamında TEKEL, zaten ne olduysa özelleştirme kapsamına alındıktan sonra oldu. Aslında TEKEL’in özelleştirme kapsamına alınması ve TEKEL’in bitirilme çabası Özal’la birlikte başladı. Yabancı sigaraların Türkiye’ye girmesi ile. Daha sonra Tütün Yasası çıktı, çeşitli kotalar koyulmaya başlandı, bu da Türkiye’de TEKEL’i bitirme noktasına getirdi.
TEKEL’in 145 yıllık köklü bir tarihi var. Eskiden 70-80 bin çalışanı olan bir kuruluştu. Tek Gıda-İş’in bir sloganı var “TEKEL vatandır satılamaz” diye. Gerçekten de TEKEL Türkiye’nin her yerine dağılmış Türkiye’nin her yerinde TEKEL’e ait bir bina vardır. Daha sonra bu yeniden yapılandırma, özelleştirme süreçleri boyunca TEKEL’i satabilmek, peşkeş çekebilmek için küçülttüler, sağından solundan kestiler, alkollü içkiler bölümünü kopardılar bu iktidar döneminde.
Tek Gıda-İş’in özelleştirmelerden yana olması gibi bir durum asla söz konusu olamaz, Tek Gıda-İş bütün özelleştirmelere karşıdır. Bunu için iyi bir duruş da sergilemiştir, TEKEL’den sonra özelleştirme kapsamına alınan birçok kuruluş satılmasına rağmen TEKEL halen ayakta ve biz inanıyoruz ki bu süreç devam etse de Tek Gıda-İş ve TEKEL çalışanları bu fabrikaları kimseye vermeyecekler. Kimsenin iştahı kabarmasın bu fabrikalar bizim, bu fabrikalar bizim ekmek teknemiz.
Şimdi ben TEKEL’i özelleştirmek isteyen zihniyete, AKP hükümetine şunu söylemek istiyorum. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da tütünden geçinen insanlarımızın elinden TEKEL’i aldığınız zaman onların yapacakları başka bir şey yok. Ya büyük şehirlere göç edecekler ya da dağa çıkacaklar. Buralarda devlet fabrikalarından başka bir şey yok. Siirt’te sadece TEKEL’in fabrikası var.
27 Aralık’ta Kartal’da bir miting gerçekleştireceksiniz. Bu mitingden beklentileriniz neler?
Şimdi bu eylemi yaptıktan sonra bir değerlendirme yapacağız, iyi bir ses getirmesini bekliyoruz. Birilerinin sesimizi duyması gerekiyor. Bu son eylemimiz de olmayacak, eylemlerimiz devam edecek. TEKEL’i sattırmamak için elimizden geleni yapacağız.
Tek Gıda-İş yeni bir sendikacılık anlayışı başlattı. Eskiden eylem takvimimiz merkezi şekilde belirleniyordu, şimdi ise işyeri komiteleri karar veriyor, biz o kararları harmanlıyoruz ve diğer şubelerle de konuşarak karar veriyoruz. Afişlerimiz, bildirilerimiz, pankartlarımız hazır. Siyasi partileri ve demokratik kitle örgütlerini de ziyaret ettik hepsi destek veriyor.
Biz 27 Aralık’ta bir meşale yakacağız. Umuyoruz ki Türkiye’de bir kıvılcım çakacak. Biz bütün emekçileri bu yağmaya, talana dur demeye çağırıyoruz. Ancak birlik olursak bu süreci durdurabiliriz. Tek başına kurtuluş yok.
Hangi siyasi partilerle görüştünüz ve size karşı nasıl bir tavır aldılar?
AKP hariç bütün siyasi partilerle görüştük ve hepsine şunu söyledik: “TEKEL eşittir Cevizli” demektir. Cevizli TEKEL işçisinin çoğu bu bölgede oturuyor, eğer burada siyaset yapıyorsanız bu siyaseti halk için yapacaksınız. TEKEL işçisi bu bölgenin halkıdır, buradaki evlerin çoğunda bir TEKEL işçisi, emeklisi var. TEKEL buraların tapusudur, TEKEL’i buradan oynatırsanız yarın sizin de her şeyiniz oynar burada. TEKEL işçisi bölge esnafını da ayakta tutuyor.
Bu son süreçte gördüğümüz kadarıyla TEKEL işçisi çok kararlı, önceki günlerde 20 işçi kendisini Cevizli fabrikasına kapattı, yine Samsun’daki Ballıca fabrikada işçiler inceleme yapmak için gelen firma yetkilerinin önüne barikat kurdu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
2000 yılından sonra TEKEL işçisinin psikolojisi bozuldu. TEKEL işçisi 6 ay, 1 yıl süreli borçlanamıyor çünkü yarını belli değil. Çocuğunu dershaneye gönderemiyor çünkü taksit yatırmak istemiyor. Sürekli stres altında yaşıyor. Bu da bizim çalışmamıza performansımıza her şeyimize yansıyor. Ve biz bu özelleştirmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu da gördüğümüz için ne pahasına olursa olsun TEKEL’i sattırmamaya kararlıyız.
Yıllardan beri Türkiye’de özelleştirme yapılıyor ama bu AKP hükümeti dönemindeki kadar hiç olmamıştı. Size soruyorum özelleştirildikten sonra hiç yeni bir fabrika daha yapıldı mı? Ya da bu özelleştirmeden gelen paralar nereye gitti? Bunlarda böyle bir zihniyet var. Bırakın TEKEL’i Türkiye’nin yeraltı yer üstü bütün kaynakları satılıyor, suları bile satılıyor. Oldu olacak ülkenin girişine bir tabela asalım şu kadar erkek, şu kadar kadın var fiyatları da şudur diye hepten kurtulalım.
Türkiye’deki diğer sendikalardan, işçilerden, siyasi partilerden beklentileriniz nelerdir?
Bütün siyasi partilere şunu söylüyoruz: Bu halk bir araya gelebiliyor. Görüşü ne olursa olsun haksızlık karşısında bir araya gelebiliyor. 27 Aralık eylemi de bunun için bir başlangıç olacaktır. Biraz sloganvari olacak ama “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”.
Dünya küreselleşiyor diyorlar halbuki küreselleşen sermaye. Bizim de karşı koyacak güce erişmemiz lazım. Bakın ayın 12’sinde Yunanistan’da genel grev yapıldı. Bu ülke insanı da bunu yapmak zorunda. Biz kendi ülkemizde yabancı sermayenin kölesi durumuna geldik. Bakan Unakıtan açıklama yapıyor özelleştirme olunca adam cebinde mi götürüyor diyor. Peki bu kadar kâr, para nereye gidiyor?
Bizde halen devlet elini ekonomiden çeksin, sağlıktan, eğitimden çeksin diyorlar. Ne yapacak peki bu devlet?
TEKEL’in satışı için verilecek tekliflerin son günü olan 25 Ocak 2008 günü Ankara’da merkezi bir mitinginiz var…
25 Ocak bizim dönüm noktamız. Bizim TEKEL’i sattırmak gibi bir niyetimiz yok. TEKEL’i kimse alamaz elimizden, nereye kadar giderse gitsin bu bizim ekmek kapımız, çoluk çocuğumuzun nafakası kimseye vermeye niyetimiz yok. Sermayenin vatanı yoktur. Bizim ise gidebileceğimiz başka yerimiz yok bu fabrikaları dedelerimiz yokluk içinde kurdu.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
TEKEL’de çalışan arkadaşlara bir mesaj vermek istiyorum. Öncelikle örgütlerine ve birbirlerine güvensinler. Birliklerini beraberliklerini kararlılıklarını bozmasınlar. Biz bu işi el birliği ile başaracağız. TEKEL vatandır, satılamaz. TEKEL’i satanı biz de satarız.
Teşekkür ederiz.
Biz teşekkür ederiz.
TEKEL İçki nasıl Teksaslının oldu?
26 Aralık 2007, Çarşamba
2004 yılında özelleştirilen Tekel İçki, üzerinden iki yıl bile geçmeden özelleştirme bedelinin üç katına Amerikalı Texas Pacific Group’a satılmıştı.
soL TEKEL’in alkollü içkiler bölümü 2004’te Nurol – Limak – Özaltın – Tütsab ortaklığına satılmıştı. Kurumun adını Mey İçki olarak değiştiren konsorsiyum, şirketi 2006 yılı başında özelleştirme bedelinin üç katına varan bir fiyata Amerikan Texas Pacific Group’a (TPG) satmıştı. TEKEL İçki’nin Teksaslılara peşkeş çekilmesi, Türkiye tarihindeki en önemli özelleştirme vurgunları arasında yer alıyor.
Bir koyup üç almak
2004 yılında iki ayrı ihale ile özelleştirilmeye çalışılan TEKEL’in sigara bölümünün ihalesi, verilen 1,15 milyar dolarlık teklif yetersiz bulunduğu için iptal edilmiş, içki bölümü ise 2004 yılında 292 milyon dolara dörtlü Nurol – Limak – Özaltın – Tütsab konsorsiyumuna satılmıştı.
Kurumun adını Mey İçki olarak değiştiren konsorsiyum, sadece pazarlama faaliyetleri ile iki yıl boyunca rekor düzeyde kâr elde etmişti. Ayrıca, TEKEL İçki satıldığında depolarında bulunan şişelenmiş durumdaki içki stoklarının piyasa değeri dahi yaklaşık özelleştirme bedeli kadardı.
Dörtlü konsorsiyum 2006 yılının Nisan ayında, yani TEKEL İçki’nin özelleştirilmesinden iki buçuk yıl sonra Mey İçki’nin yüzde 90 hissesini 810 milyon dolara TPG’ye satmıştı. Böylece dörtlü konsorsiyum TEKEL İçki’yi el çabukluğu marifet ile ihale bedelinin üç katına satmış, aradaki iki yılda elde ettiği kâr da yanına kalmıştı.
Tasfiye ve işçi kıyımı
Dörtlü konsorsiyumdan Mey İçki’yi alan alan TPG’nin ilk işi üretimi “rasyonalize” etmek olmuştu. Özelleştirme sonrasında yalnızca pazarlama kampanyaları ile kârını katlayan dörtlü konsorsiyumdan farklı olarak TPG, çok uluslu bir kartel olmanın ve özelleştirme ihalesine bizzat girmemiş olmasının da verdiği rahatlıkla Mey İçki’nin zarar etmekte olan kısımlarını budamaya başlamıştı. İzmir Alkollü İçkiler Fabrikası, Çanakkale Kanyak Fabrikası ve Paşabahçe Tekel Fabrikası da aralarında olmak üzere toplam 17 tesisten 12’si kapatılmış, çok sayıda işçinin iş akdi feshedilmişti.
Boşaltılan tesislerden gayrımenkul mülkiyeti halen devlette olanların bu sefer de emlak olarak satılması gündeme gelmişti. Örneğin Mey’in boşalttığı Türkiye’nin en büyük içki fabrikası olan Paşabahçe İçki Fabrikası’nın turizm tesisi haline getirilip bir “butik otel” yapılabileceği dile getirilmişti.
Özelleştirme karşıtı mücadelenin önemi
Tüm bu süreç boyunca TEKEL işçisi haklarını almak için direniş göstermeye çalışmıştı. Ancak, özelleştirme sürecinin başından itibaren sürekli bir direnç hattı oluşturulamaması etkisini göstermiş, TPG tarafından yapılan tasfiyelere yönelik tek tek yürütülen mücadele çabaları ortak bir mücadeleye dönüştürülememişti.
Bu süreç içerisinde, Yozgat Bira Fabrikası’nın çatısına çıkan 40 işçinin dramı ve günlerce sürdürülen Beykoz Paşabahçe direnişi hafızalara kazınmıştı. 2006 yılının aralık ayında çalıştıkları fabrikayı terk etmeyen TEKEL emekçilerinin direnişi günlerce sürmüş, direnişe Yurtsever Cephe, Nazım Hikmet Kültür Merkezi ve Türkiye Komünist Partisi de destek vermişti.
Bu olanlardan geriye, TEKEL işçisi için örgütlü biçimde özelleştirmeye karşı çıkmanın ne denli önemli olduğu dersi kalmıştı. TEKEL İçki’de yaşanılanlardan çıkartılan bu dersin, bugün TEKEL Sigara’nın satışına hazırlanan AKP iktidarının karşısında hatırlanıyor olması, mücadelenin yeni bir boyuta taşınıyor olduğunu gösteriyor.
Işığı gören geliyor
26 Aralık 2007, Çarşamba
İki kez iptal edilen TEKEL Sigara özelleştirmesinin üçüncü ihalesi için dünyanın tüm sigara kartelleri sıraya girmiş durumda. İhaleye sadece Philip Morris-Sabancı katılmıyor, o da izin verilmediği için.
soL Altı ayrı sigara fabrikası ve yıllardır piyasada bulunan markaları ile birlikte blok satışa çıkartılan TEKEL Sigara’nın özelleştirme ihalesine çok sayıda “ilgili” olduğu belirtiliyor.
Koç grubu ile ortak olarak Türkiye’de sigara piyasasında bulunan British American Tobacco (BAT), yine Türkiye piyasasında bulunan Japanese Tobacco International (JTI) – Reynolds ve Imperial Tobacco kartellerinin ihaleye katılacağı kesinleşti. Ayrıca Citigroup Venture Capital International (CVCI) ile konsorsiyum kuracak olan Doğan Holding ve Avrupa’nın en büyük yatırım fonlarından Cinven ile konsorsiyum kuracak olan, daha önce Philip Morris – Sabancı’da yöneticilik yapmış olan Kürşat Koçdağ, Cahit Düzel ve Murat Bardakçı’nın oluşturduğu Türk Yönetim Grubu’nun da ihaleye katılacakları bildiriliyor.
Bunların yanı sıra, Limak Grubu’nun da TEKEL’e talip olacağına dair tahminler yürütülüyor. Limak daha önce TEKEL İçki özelleştirmesini kazanan dörtlü konsorsiyum içerisinde yer almıştı. Konsorsiyum 292 milyon dolara “kapattığı” TEKEL İçki’nin çoğunluk hissesini iki buçuk yıl sonra 810 milyon dolara Amerikan Texas Pacific Group’a satmıştı.
Halihazırda Türkiye sigara piyasasının yüzde 42’sine hükmeden ve TEKEL’i satın alması halinde yüzde 80’e yakın bir pazar payına ulaşacak olan Philip Morris – Sabancı ortaklığının ise ihaleye katılmasına izin verilmedi.
İhale için son teklif verme tarihi 25 Ocak 2008 olarak belirlendi.
TEKEL’i alan sigara piyasasında başa güreşecek
İhalenin sorunsuz biçimde sonuçlandırılması halinde, TEKEL’i alacak olan şirket ya da konsorsiyum, İstanbul, Adana, Ballıca, Bitlis, Malatya ve Tokat sigara fabrikalarının yanı sıra, bu fabrikaların sahip olduğu tüm markalara, tütün stoklarının yüzde 25, üretilmiş sigara stoklarının ise tamamına sahip olacak. TEKEL’in Türkiye sigara pazarındaki payı 2007’nin üçüncü çeyreği itibariyle farklı kaynaklar tarafından yüzde 34-38 arasında hesaplanıyor.
Böylelikle eğer TEKEL özelleştirilirse, ihaleyi kazanan firma Philip Morris- Sabancı ortaklığının en büyük rakibi haline gelecek. Eğer ihaleyi BAT veya JTI kazanırsa, kazananın pazar payının Philip Morris – Sabancı ortaklığının üzerine çıkması bekleniyor. Bunların yanı sıra, JTI’nın TEKEL ile Kazakistan’da bir ortaklığı bulunuyor. TEKEL bu ortaklığın yüzde 20 hissesine sahip durumda.
Ayrıca TEKEL, Kuzey Kıbrıs’ta bulunan Kıbrıs Türk Tütün Endüstrisi şirketinin de yüzde 51 hissesine sahip. İhaleyi kazanan firma böylelikle Kuzey Kıbrıs sigara pazarında da önemli bir güç elde edecek.
Büyük skandal: Doğan, şartnameyi hazırlayan Citigroup ile ortak
TEKEL Sigara özelleştirmesi aynı zamanda büyük bir skandala da sahne oluyor. İhaleye katılmak isteyen Doğan Holding’in konsorsiyum ortağı olan CVCI, ihalenin şartnamesini hazırlayan ve aynı zamanda tek tek bütün fabrikaları dolaşıp değerlemeyi yapan Citigroup Global Market’in de bir parçası olduğu Citigroup’un bir iştiraki. Böylelikle Citigroup’un bir parçası şartnameyi hazırlarken, bir diğer parçası da Doğan Holding’le ortak olup aynı şartname ile ihaleye katılmış oluyor.
Bir kez iptal edildi, bir kez vazgeçildi
Tekel’in sigara bölümünün satışı için çalışmalar 2003 yılında başladı. Aynı yıl gerçekleştirilen ihalede, en yüksek teklifi 1 milyar 150 milyon dolar ile JTI vermiş, ancak Özelleştirme Yüksek Kurulu teklifin beklentilerin altına kalmasını gerekçesiyle ihaleyi iptal etmişti.
TEKEL’in ikinci kez özelleştirme ihalesi çalışmalarında marka satışı gündeme gelmiş; ancak sonrasında bu fikirden vazgeçilerek TEKEL Sigara’nın yeniden blok halinde satışına karar verilmişti.
Bütün bu süre boyunca TEKEL’in gayrimenkullerinin satışına devam edilmişti. Bunlar içinden en bilineni 100 milyon dolar’a Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne peşkeş çekilen Ankara Bilkent’teki İkiz Kuleler’di.
Kaynak: soL Gazete