Ekonomimiz en büyük on ekonomiden biri olma yolunda ilerlerken ülkemizin yerini bilmeyen yabancı kalmazken çevrecilerimiz basın açıklamasından başka ne yapıyor?
Ülkemizin gündemi o kadar yoğun ve değişken ki takip etmek zaman zaman güç bir iş oluyor. Politik ve magazin içerikli haberlerin diğer her alandan rol çalmasıyla birçok konu gölgede kalıyor. Büyük bir felaket veya sarsıcı bir skandal olmazsa dünya geleceğini ilgilendiren birçok haber atlanıyor veya az sayıda okuyucunun ilgisini çekiyor. Bunların başında da ‘çevre’ ve ‘çevrecilik’ konulu haberler geliyor. Tanınmış isimlerin sadakatsizlik haberleri gazete internet sitelerinde milyonlarca kez tıklanırken istisnaları olmasına rağmen çevre haberleri genellikle eğitimli ve sınırlı bir kitlenin ilgi alanında kalıyor. Bu durum ABD ve AB ülkelerinde farklı. Çevreye karşı duyarlılığın son derece yaygın olması, gerek eğitim sistemi ve medya politikaları gerekse yapılan yaratıcı çalışmaların neticesinde özenilecek seviyelerde.
Farklı yollar
Tahminlere göre denizleri tehdit eden kirliliğin ana sebeplerinden başlıcası tahribatına bakılmaksızın denize atılan plastik içerikli atıklar. İlgililer bir milyondan fazla deniz kuşu ve yüz bin deniz memelisinin her yıl ölümüne sebep olan plastik atıkların önüne geçmenin yollarını arıyor. Araştırmacılar geri dönüştürülme imkânıma sahip 38 milyar plastik şişenin, geri dönüştürülebilir olduğu konusunda bilinçlenme olmadığından, bu şişelerin çevreyi tehdit eden atıklar haline geldiğini vurguluyorlar. Bu durumdan vazife çıkarıp konuya dikkat çekmek isteyen, David de Rothschild macera sporları tutkusu ve çevreci aktivist kimliğiyle ‘Plastiki Projesi’ne imza attı. Fırtınalar ve dev dalgalarla boğuşarak 8500 mil uzunluğundaki Pasifik Okyanusu’nu, çevreci amaçlarla motorsuz, yelkenli teknesiyle dört ayda geçen David de Rothschild ve ekibi dünyada büyük takipçi ve destekçi kitlesine sahip oldu. Yolculuğun seyir defteri 1.119.332 kişi tarafından online okundu, gazete manşetlerine ve televizyon haberlerine 200 defa konu oldu. 300 dergi projeyi sayfalarına taşıdı, 50 röportaja kaynak yapıldı. Seyir halindeyken Facebook sayfasına 7807 arkadaş ekleyen proje 631.260 kez 10.400 fotoğrafı flickr kanalıyla paylaşmakla kalmadı Twitter aracılığıyla 879 mesajı takipçilerine ulaştırdı.
Adı Plastiki
Tarihe geçmiş bazı tekneler insanlık tarihinin akışını değiştirmiştir. Toplum bilincini şekillendirmişlerdir. Nasıl mitolojide ‘Argo’yla zorluklara göğüs germenin önemi vurgulanırsa nasıl Calypso adı seksenli yıllarımıza damga vurmuş Cousteau belgeselleriyle kafamıza kazınmışsa, Plastiki de şimdiden çevrecilerin iyi bildiği bir tekne adı oldu. Atıkları kaynak ve hammadde olarak yeni bir yaklaşımla düşündürmeyi ve ele almayı amaçlayan tasarımcıları, plastik şişeleri tekne yapımında kullanmayı düşünmüşler. 18 metre uzunluğunda, 12.500 adet plastik şişeden yapılan tekne plastik içerikli geri dönüştürülebilen yelkenlere sahip. İmalatta kullanılan organik tutkal hintfıstığı-şekerkamışı karışımı formüle sahip. Güneş enerjisi panelleri, rüzgâr türbini, pedallı jeneratör ve yağmur suyu arıtma sistemi teknenin geniş donanım yelpazesinin parçaları. Rüzgârın müsaadesi ölçüsünde ilerleyen tekne en fazla 5 knot yani 9.26 km hız yapıyor. Kablosuz iletişim cihazlarıyla donatılan tekne dünyanın bilinen bilgisayar markalarından biri sponsorluğunda sanal âlemde de yelken açtı.
Yolculuk
20 Mart 2010 Plastiki için San Francisco Limanı’ndan hareket tarihi oldu. 26 Temmuz’da Sydney Limanı’na demirleyene kadar geçen zorlu yolculuk rüzgârın beklenenden zayıf olmasından dolayı planlanandan uzun sürdü. Yolda sular altında kalmış adalar, zarar görmüş mercan resifleri, birçok deniz kirliliği ama özellikle plastik maddeler kaynaklı kirlilikle karşılaşan mürettebat tabiat koşullarına teslim olup beşer günlük rotalarla yoluna devam etti. Teknolojinin yardımıyla hedeflenen limanlara -her ne kadar çoğu zaman mümkün olmasa da- zamanında giriş yapmaya gayret ettiler. Tutulan balıkları ve teknedeki mini bahçede yetiştirilen yeşillikleri günde bir öğüne yetecek kadar tüketen ekip yemeklerini gaz ocağı benzeri bir düzenekle pişirdi. Yolculuk süresince 1175 çikolata ve 1200 fincan çay zor günlere tat katsa da güvertede konforun pek var olmadığını söylemek mümkün. Kişi başı günlük 4 litre su tüketen ekip bu suyun büyük bölümünü yağmur suyundan elde etti.
Özel bir ekip
Mürettebat belki de bugüne kadar bir araya gelmiş en ilginç ekip olarak denizcilik tarihine geçebilir. İkili takımlar halinde görev yapan on kişilik ekip başı David de Rothschild gerçek bir çılgın. Yeni Zelanda’da organik tarım yapan çiftliklere yatırım yapmış bir girişimci. ‘Dünya Ekonomik Forumu’na göre genç dünya liderlerinden. Söyledikleri ilgiyle takip edilen bir çevreci, öyle ki küresel ısınmaya karşı mücadelede tüm ülkelerden özel bir küresel vergi toplanması gerektiğini söylediğinde yer yerinden oynadı. Kaptan Jo Royle güzel bir kadın. Yunus balıklarına hayran David Thomson ikinci kaptan. Matt Grey koordinasyondan, yönetmen Vern Moen çekilen seyahat filminden, Max Jourdan belgeselden sorumlu. Kite sörfçüsü Graham Mill ve fotoğrafçı Luca Babini, kameraman Singeli Agnew ve dalgıç Olav Heyerdahl ekibin devamı. Adeta iyi şeyler yapmak kadar bunu duyurmanın da ne derece önemli olduğunun altını çizmek için oluşturulmuş bir ekip. David seyahat boyunca ekibin gözleri nasıl takipçilerin gözleri olur diye kafa yormuş. Bu özene ek olarak sosyal medyanın yaratıcı kullanımının projenin topladığı ilgiye desteğini ilk fark eden de o olmuş.
Sıra bizde
Ülkemizde çevreci sivil toplum kuruluşları her geçen gün sayılarını arttırıyor. Temiz denizler için önemli faaliyetler yürüten dernekler, büyük şirketlerin güzel kampanyaları var. Üniversitelerde çevreci kulüplerin önemli sayıda üyeleri var. Bu güzel gelişmelere rağmen unutulmuş ciddi çevre sorunlarımız var. İnternette arama motoruna ‘çevre kirliliği’ yazdığınızda 336.000 kaynağa ulaşıyorsunuz. Meslek gruplarına olan saygımın ve takdirimin altını çizerek sormak isterim ki ‘dansöz’ kelimesi arandığında 462.000 kaynağa ulaşıyor olmamız manidar değil mi? Yaratıcı insanımızdan yaratıcı kampanyalar beklemek yadırganmaması gereken bir taleptir. Ekonomisi en büyük on ekonomiden biri olma yolunda ilerlerken ülkemizin yerini bilmeyen yabancı kalmaz, yaptıklarımız geniş coğrafyalarda takip edilirken, çevrecilerimiz dikkat çekmek için basın açıklamasından başka ne yapıyor? Artık sıra bize gelsin. Ses getirecek yaratıcı projeleri hayata geçirelim ve bunları geniş kitlelere duyurabilelim. Vakit geç olmadan…
Kaynak: Radikal – 19 Nisan 2011