Gökyüzü, tarımsal alanlar/ürünler, yaban hayat, yüzey ve yeraltı suları, jeotermal sıvıdaki kimyasal ile kirlenmektedir. Bu kimyasal maddeler jeotermal sıvılara ya araştırma sırasında yada jeotermal enerji üretimi sırasında eklenebilmektedir. Kostik soda, Sülfürik asit ve bakteri oluşumu yada çökelmeyi ve kabuklaşmayı
önlemek için pek çok farklı toksit yada korozif kimyasallar kullanılmaktadırlar. Ayrıca üretim sırasında oluşan iyon denge değişiminin çevreye verdiği olumsuz etkiler de aşikar.
2013 yılında, İsviçre’nin St. Gallen şehri yakınlarında, jeotermal kaynaklar için yapılan sondaj çalışması depreme neden oldu. 140 santigrat derece sıcaklıktaki termal akışkana ulaşmak için yerin 4.500 metre derinliğinde yapılan sondaj sonrası bölge, 3,6 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. 2006-2007 yıllarında İsviçre’nin ilk jeotermal enerji santrali projesi iptal edilmişti. Çünkü, sondajların Basel yakınlarında bir dizi depreme sebep olduğu saptanmıştı. Hatta bazı sarsıntıların, 3′ten büyük olduğu ölçülmüştü. Sondaj çalışmaları ile oluşan sismik şokların etkisiyle 5 hatta 6 şiddetinde bile deprem olabileceği bilinmektedir.
AB standartlarına göre insan kaynaklı depremin en fazla 4 şiddetine kadar olmasına izin veriliyor!
Jeotermal sahalar genellikle yüksek sismik aktiviteli alanlarda oluşurlar. Jeotermal enerji kullanımı için yeteri kadar derinliğe inilmesi gerekiyor. Her sondaj çalışmasında karşılaşılacak durum ise depremdir. Sismik şokların çoğu hissedilmeyecek kadar küçük olsa da, bir çok artçı sarsıntı şeklinde gerçekleşmektedir. Bazı durumlarda ise 3 ve üzeri büyüklüğünde depremler olabilmektedir.
Araştırmalar sonucunda sondajların yapılmasına yönelik ulaşım yolları ve sondaj patikaları gerekir. Tesisin durumuna göre ilerleyen süreçlerde kapitalizmin müthiş asfalt yolları ile bezenecektir bu tesis alanı. Sondaj çalışmalarından dolayı gürültü emisyonu oluşacak, gelişmeler arttığında, daha sonraki sondajlar, boru hatları ve santral için daha çok alana ihtiyaç duyulacak ki, fiziksel etkileri artmış olacaktır. Yerel su yolları (kanallar) da etkilenir ve manzaranın görüntüsü büyük yeryüzü çalışmaları ile şiddetlice değiştirilebilir bir duruma gelecektir. ılık su, yerel su kanallarının termal kirliliğine katkıda bulunması ve bazı alanlarda çökmeye neden olaması da bilinmektedir.
Sondaj süresinde ekosistemin bozulması, kuyu sondajları boyunca jeotermal sıvı ile su ve toprağın kirlenmesi, tesisin işletilmesi süresince CO2 ve H2S emisyonları, jeotermal sıvının ekstraksiyonu nedeniyle arazinin çökmesi… Karbondioksit, Amonyak, Borik Asit, Hidrojen Sülfür, Cıva gibi açığa çıkan maddeler…
Yaşamı Yok Eden Enerjiye Hayır!
Kaynak https://www.facebook.com/patika.ekoloji – 1 Eylül 2014