Haber -Umut KOCAGÖZ-Adnan ÇOBANOĞLU
Fransa’da COP21 İklim Zirvesi kapsamında La Via Campesina (LVC) ve Avrupa La Via Campesina Koordinasyonu (ECVC) çeşitli etkinlik ve eylemler örgütledi.LVC delegeleri de bu etkinlik ve eylemlerin doğal katılımcılarıydı. Bu etkinliklerden bir tanesi, 11 Aralık tarihinde gerçekleştirilen Notre Dame des Landes -Özerk Savunma Bölgesi (ZAD)- ziyaretiydi.
Sabahın ilk ışıklarıyla bir otobüs dolusu, farklı ülkelerin çiftçi/ köylü temsilcileri ve LVC gönüllüleriyle beraber yola çıkıldı. Yaklaşık 5 saat süren yolculuk sonrasında büyük bir alana yayılmış çiftliklerden ve tarlalardan oluşan Notre Dame des Landes -Özerk Savunma Bölgesi’ne (ZAD)- ulaşıldı. Orada yaşayan çiftçiler LVC katılımcılarını karşıladı.
Notre Dame des Landes özellikle büyük baş hayvancılığa dayalı tarımsal üretim yapan , kendi ineklerinin sütünü işleyen, kendi yerellerinin adıyla tereyağı ve peynir üretip pazara sunan bir tarım bölgesi.Bitkisel üretim yapılabilen verimli arazileri,kendi otlakları var. Bundan 40 yıl önce bölgede yapılması planlanan havaalanı projesiyle birlikte tarımın ve çiftçinin kaderi değişmiş.
Çiftçilere göre; “Fransa’da 145 adet uluslararası havaalanı var ve bu sayı diğer ülkelerdeki havaalanlarından fazla. Bu proje bu açıdan bile tam bir saçmalık. Bölge aynı zamanda zengin bir biyoçeşitlilik de içeriyor. Bu açıdan bölgede yaşanacak dönüşümün kendisi, köylü tarımını, doğayı ve gıda egemenliğini hedef alıyor.”
Çiftçiler havaalanı projesinin başladığı zamandan bu yana , yani 40 yıldır mücadele ediyorlar. Bazı çiftçiler tarlalarının istimlak edilmesine karşı çıkmamış, topraklarını satıp terk etmişler. Bazıları ise istimlak sürecine karşı direnmeyi, topraklarında kalmayı tercih etmiş ve burada tarım yapmaya devam etmişler. Hükümet 2012 yılında çiftçilerin topraklarına kamulaştırma tehdidi yaparak, havaalanı yapacak şirkete “topraklar gasp edilecek” korkusuyla satılmasını sağlamaya çalışmış. Topraklarında kalıp üretim yapmak isteyen çiftçiler ise direnmeye, arazilerini satmamaya çalışmışlar. Havaalanı yapacak olan şirketi mahkemeye vermişler. Mahkemeleri hala devam ediyor. LVC delegelerinin ziyaretinden bir gün önce de mahkemeleri varmış, mahkemeden köylüler/çiftçiler lehine olumlu bir karar çıkmış. Ancak bu durum çiftçiler açısından güvence değil; çünkü havalimanının hükümet ve şirket tarafından 2017 yılında bitirilmesi planlanmaktaymış. Bizim ülkemizde sıkça yaşadığımız, mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı verdiği halde, inşaatların yasadışı bir şekilde devam ettirilmesi süreci orada henüz başlamamış. Havaalanı inşaatı için henüz kazma vurulmadığını, tek bir ağacın bile kesilmediğini söyleyebiliriz. Ancak çiftçiler sürekli tehdit edildiklerini, şirketin başka yollarla projeyi bitirmek isteyebileceğini ifade ediyorlar.
2009 yılından itibaren bölgenin statüsü ve çiftçilerin mücadele biçimleri de değişmiş durumda.
2009 yılından itibaren arazilerini satmak zorunda bırakılan, o bölgede yaşayan ve üretim yapan çiftçiler yasadışı ilan edilmişler, kendi topraklarında işgalci konumuna düşmüşler. Bazıları üretim yapma, orada yaşama konusunda kararlı durmuşlar. Ayrıca kentlerde işsiz kalan bazı gençler ve genç köylüler çiftçilerin terk ettiği topraklarda yaşamak ve üretim yapmak için bölgeye taşınmaya, toprakları ve kullanılmayan evleri işgal etmeye, hayvansal ve bitkisel üretimde bulunmaya başlamışlar.O tarihten bugüne de işgallerini sürdürüyorlar. 2012 yılında toprağı işgal edip üretimde bulunan çiftçileri polis zoruyla bölgeden sürüp çıkartmak için operasyonlar yapılmaya çalışılmış. Toprağı işgal eden çiftçiler direnmiş, barikatlar kurmuşlar, polisle çatışmışlar. Bu durumu haber alan duyarlı insanlar Fransa’nın bir çok bölgesinden ve uluslararası kamuoyundan ciddi bir destek ve katılım için bölgeye akın etmişler. Yaklaşık 50 bin kişi bölgeye gelmiş, çadırlar kurmuş, barikatlarda yer almış, devletin ve polisin baskısına karşı tarım topraklarını savunmuşlar. Hükümet bu kararından vazgeçmek zorunda kalmış. Hala bölgede 200 civarında insan toprak işgaline,bitkisel ve hayvansal üretime devam ediyor. Bu nedenle, LVC geleneksel saha ziyareti tercihini 5’erden 10 saatlik otobüs yolculuğunu göze alarak Notre Dame des Landes için kullandı. Şirketlere direnmek için toprak işgal edip üretimde bulunan,tarım arazilerini korumaya çalışan çiftçilere destek ve dayanışma duygularını onlara ileterek moral vermek istedi.
LVC delegasyonu çiftçilerin mücadelelerini dinledikten sonra sırayla söz alıp kısa konuşmalar yaparak dayanışma duygularını ifade ettiler.Daha sonrada kendi örgütlerinin bayraklarını direnen çiftçilere hediye ettiler.
Böylelikle LVC delegeleri resmi iklim müzakerelerinin yapıldığı günlerde, iklim krizine karşı gerçek çözümü savunan ve uygulayanlarla dayanışma içerisinde olduğunu doğrudan göstermiş oldu. Dayanışma konuşmalarında;“Paris’te İklim Zirvesi’nin düzenlendiği günlerde, Fransız hükümetinin nasıl bir ikiyüzlülük içerisinde olduğu; böylesi önemli bir bölgede havalimanı projesi yapmaya çalışmakla hükümetin iklim krizini daha derinleştireceği,hükümetin iklim krizine çözüm arıyorsa bu projeden vazgeçmesi gerektiği, İklim değişikliğinin gerçek çözümünün köylü tarımında olduğu, gıda egemenliğinin ve biyoçeşitliliğin korunması için mücadele etmek gerektiği, “küresel direniş için yerelde mücadele”nin önemli olduğu, ülkelerine döndüklerinde ZAD bölgesinde yaratılan/yaşanılan deneyimi insanlara aktaracakları” sözünü verdiler.Daha sonra bölge içerisinde kısa bir gezi yapıldı. Ortak ahır, işgal edilmiş tarlalar, ortak kullandıkları un değirmeni ve kendi tüketimleri için yapmış oldukları seralar gezildi.
Bölgede şu anda toprak işgalinde bulunan yaklaşık 200 kişi yaşamakta, ancak herhangi bir acil durumda çok daha fazla kişinin bölgeyi savunmak için gelebileceği güveniyor ve söylüyorlar. Bölgede yaşayan çiftçiler, tarım uygulamalarının yanında aynı zamanda kültürel aktivitelerde de bulunuyorlar. Bunu, tabandan yürütülen mücadelenin önemli bir parçası olarak görüyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, hiyerarşik mekanizmaları ve baskıcı sistemleri ortadan kaldırarak yeni bir yaşama biçimi inşa etmeye çalıştıklarının altını çiziyorlar.
Bölgeye tarım yapmak için gelmek isteyenlere kapıları açık. Yeni gelenler istedikleri gibi sürece katılabiliyor. 40 yıldır bölgede yaşayan çiftçilerin yanısıra bölgeye sonradan gelmiş bir çok kişi de burada yaşıyor. Hatta bu bölgedeki direniş sürecinde doğmuş ve büyümüş çocukların, gençlerin olduğunu da söylüyorlar.
Başkalarının tarım yapma haklarını korudukları ve üretim tarzları ile başkalarının üretimlerine zarar vermedikleri sürece bu bölgede yaşamak herkese açık. Bölgeye gelen kişiler, bazen hali hazırda terk edilmiş evleri tamir edip işgal edebiliyor veya kendi karavanlarında yaşıyorlar, yada samandan yapılmış evlerini veya prefabrik evlerini inşa edebiliyorlar.
Bölgede üretimi kolektifleştirmeye yönelik önemli bir çaba da görülüyor. Üretim büyük oranda kolektif biçimde yapılıyor, ürünler kadın ve erkek çiftçilerin ortak katılımıyla ekiliyor, biçiliyor, toplanıyor; ekmek ortak bir mutfakta yapılıyor; süt birlikte işlenip süt ürünü haline getiriliyor. Bunun dışında, haftalık toplantılar yaparak çeşitli konularda ortak kararlar veriyorlar. Bu toplantılara herkesin katılması serbest ama katılmaya da biliyorlar, kendilerine ilgilendiren bir karar alınacağı zaman ise mutlaka katılıyorlar.Alınan kararlar toplantıya katılmayanları bağlayamayabiliyor.
Çevredeki çiftliklerle, farklı toplumsal mücadelelerle işbirliği yaparak hem mücadeleyi hem de üretimi kolektifleştirmeye çalışıyorlar. Ailesinden kalma tapulu arazisi olan bazı çiftçiler kendi topraklarını kentlerden gelen, tarım yapmak isteyenlerin kolektif kullanıma açıyorlar.İlk ziyaret edilen çiftlik böyle bir çiftlikti.Toprak sahibi, ailesinden kalma toprağını gelenlerin kolektif kullanımına açarak oradaki direnişin büyümesine ön ayak olan bir çiftçiydi. Bazen de yeni gelenlerle, yeni i
şgal pratikleriyle toprak kolektifleştirilmesi yapılıyor. Dertleri çok para kazanmak değil, ailelerini geçindirebilecek kadar üretmek ve tüketmek. Elbette bu süreç her zaman sorunsuz bir şekilde işlemiyor. Toprak miktarını arttırmak, endüstriyel tarıma geçmek, şirketlerle işbirliği yapmak, üretimlerini arttırarak zengin olmak gibi eğilimleri olanlarda söz konusuymuş. Zaman zaman bu tarz çatışma durumlarıyla da karşılaştıklarını ilettiler. Ama ne olursa olsun büyük bir çoğunluğunun eğilimi toprakla dost, iklim krizine gerçekçi çözümü ifade eden, Gıda Egemenliğine sahip dayanışmacı, paylaşımcı yeni bir tarımsal sistem ve toplumsal yaşam kurmak…