Referandum değerlendirme yazılarıma “16 Nisan Anayasa Referandumu sonuçlarına ilişkin tartışmalar ve tepkiler sürüyor. Sürmeye de devam edecek. Ama asıl sorun bu tartışma ve tepkilerin mücadelede yeni bir tarza ve yönelime yol açıp açmayacağı…
‘Hayır’ı nasıl çoğaltabiliriz?
Çünkü diktatörlüklere karşı başarı politikalarda, örgütlenmelerde ve mücadelede yenilenmeyle mümkün” diye başlamış ve AKP tarafından çıkartılan “Büyükşehir Yasası”nın Başkanlık sisteminin “minyatür deneyimi” olduğunu ancak solun bu süreci görüp doğru refleksler gösteremediğinden bahsetmiştim.
İkinci yazımda ise Hayır’ın önde çıktığı bölgelerdeki tarımsal üretimin büyüklüğünü göstererek aslında kırsalın/köylülerin uygulanan tarım, enerji, su ve savaş politikalarına karşı itirazlarını referandumda Hayır oyu vererek gösterdiklerini anlatmaya çalıştım. Verili göstergeler bunu gösteriyor, yeni veriler de bu tezimi perçinliyor.
Kırsal itirazını Hayır’la göstermiştir
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Ziraat Odaları Birliği Ankara’da miting yapıyor, büyük bir ihtimalle de köylülerdeki Hayır eğilimini düzen sınırları içine çekmeye çalışacaklar. Siyasi iktidar üreticilerde gelişen tepkinin farkında. Yıllardır olduğu gibi şimdide bu tepkileri yukardan aşağıya üreticiyi kontrol edebilmek için kurdurdukları ve kendileriyle içli-dışlı çalışan örgütlerle kontrol etmeye çalışacaklar.
Sol ve sol akademisyenler de üreticilerde gelişen bu tepkinin farkına varabilir bu kıra ve köylülere dönük politika ve önermelerini geliştirebilir se güçlü bir muhalefet hareketi çıkabilir.
Önceki yazılarımdan tekrarlarsam“Uygulanan enerji,su ve gıda politikalarıyla tohumunu, suyunu, toprağını ve üretme hakkını kaybetmeye başlayan ve toplumsal mücadelenin en önemli dinamiklerinden birisi olacak olan küçük üreticilerle nasıl buluşulacağına dönük çabalar ve politikalar söz konusu olamazsa başarı şansımız yoktur.” Onlara ulaşmamız onların sorunları üzerinden gerçekçi politikalar üretmemiz, onlarda farkındalık yaratarak onlarla birlikte mücadeleyi örgütlememiz gerekir.
Dünyanın bir çok ülkesinde köylülerdeki bu potansiyeli görebilen sol, devrimci hareketler büyüyebildiği gibi kapitalizme alternatif yeni bir toplumsal düzenin alternatiflerini de kırsalda yaşıyor, yaşatıyorlar. Ve bu süreci Gıda Egemenliği’ne sahip çıkmak olarak tarif ediyorlar. ‘Gıda egemenliği nedir?’ sorusuna da “ortak varlıklarımızın yönetiminin kolektif ve demokratik olmasını, toplumsal denetim süreçlerine dayanmasını amaçlayan yeni bir toplumsal düzen istemek ve bu toplumsal düzen için mücadele etmektir” diye cevaplıyorlar. (Bknz.1)
Böylesine bir anlayış sadece kooperatifleri desteklemekle ve kooperatiflerin ürettikleri ürünleri sadece kooperatif üyelerinin denetlemesiyle yetinmez, o ürünleri tüketenlerin de üretim süreçlerinde ve kooperatiflerin işleyişinde karar ve denetim sahibi olmasını gerekli kılar.
Kısacası referandumda Evet saflarında yer alan şirketlerin ürünlerini boykot ederek sistemin şirketleştirdiği kooperatiflerin ürünlerini tüketerek bu başarılamaz. Hayır’ı çoğaltmak istiyorsak Hayır’ların da içini doldurmamız gerekmekte. Sorunlara gerçekçi çözümler aramak bunun için bir başlangıç olabilir.(*)
Dipnotlar:
(*) Hayır’ı çoğaltmak için ne yapılabilir? tartışmasına cevap arayışı aslında uzun tartışmaları ve uzun yazıları gerektirir. Gazetenin köşe yazıları bu tartışmalara bir giriş olabiliyor. Farklı yer ve yazılarla bu tartışmalara katkı koymaya ve öneriler getirmeye devam edeceğim.
(Bknz.1) Gıda Egemenliği Hemen Şimdi !.. Adnan Çobanoğlu – uzumsen.org
Kaynak: Birgün – 12 Mayıs 2017