Çiftçi-Sen “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve Türk Medeni Kanununda” değişiklik öngören yasa tasarısının TBMM’de kabul edilmesi üzerine bir basın açıklaması yayınladı. 14 Mayıs’ın “Dünya Çiftçi Günü” olduğu da hatırlatılan açıklamada bu yasayla küçük çiftçiliğin tasfiye edilmek istendiği vurgulandı. Bu yasanın büyük tarım tekellerinin çıkarlarına göre hazırlandığı vurgulandı. Açıklama şöyle:
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de üye olduğu, Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu 14 Mayıs 1946 yılında kuruldu. 14 Mayıs 1984 yılından itibaren Federasyonu’nun kuruluş günü olan 14 Mayıs “Dünya Çiftçiler Günü” olarak Federasyona üye bütün ülkelerde kutlanıyor. 14 Mayıs’larda çiftçilerin aleyhine kararlar alan siyasi iktidarların Bakanları bile çiftçiler adına hamasi nutuklar atıyor.
Daha birkaç gün öncesi küçük çiftçiliğin tasfiye edilmesinde önemli adımlardan biri olan “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”unu TBMM de Genel Kurulundan geçirenler, 2014’ün 14 Mayıs’ında da benzer konuşmaları yapacaklar. Bu kanun’un 4. Maddesi, 5403 Nolu kanunda değişikliğe gitmekte ve tarımsal arazi büyüklüklerini : Mutlak, marjinal ve özel ürünlerde 2 hektar (20 dönüm), dikili arazilerde 0,5 hektar örtü altı tarımı 0,3 hektar olarak tanımlamaktadır.
Birleşmiş Milletler 2014 yılını; aile çiftçiliğinin açlık ve yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması açısından öneminin vurgulanması amacıyla “Uluslar arası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan etti ve gıda ve beslenme güvenliğinde çözümün küçük çiftçiliğin korunmasında olduğunu açıkladı.TBMM ise bu kanunu çıkartmakla küçük çiftçiliği korumak yerine tasfiye edilmesinin önündeki bir engeli daha kaldırmış oldu.
Çiftçi-Sen olarak, kanun daha komisyondayken, yaratacağı problemler konusunda uyarılarımızı yapmıştık. Ne yazık ki, kanun TBMM de iktidar ve muhalefet milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. TBMM’nde yasaya ilişkin kullanılan 234 oyun, 232’si kabuldu. Sadece 1 milletvekili çiftçiler lehine, yasanın aleyhine,1 milletvekili de çekimser oy kullandı. Ziraat Odaları Birliği’de binlerce çiftçi için problem teşkil edecek bu yasayı karşı duracağına, destekledi.
“Büyük Şehir Yasası” ile köylerin tüzel kişilikleri yok edilerek mahalleye dönüştürülmüş, otlak ve meraları piyasaya açılmıştı. Bu yasa ile de kırsalın dizaynı şirketlerin istediği şekilde tamamlanmış oldu ve küçük aile tarımını yok etmenin yolu açıldı. Uygulanan tarım politikalarıyla her geçen gün toprağını kaybederek mülksüzleştirilen küçük çiftçiler, bu kez de yasa zoruyla mülksüzleştirilecekler. Mirasçı çiftçiler ya şirketleşmek zorunda kalacaklar, ya da şirketlere topraklarını satacaklar. Tarımsal üretim de daha az üretici tarafından daha geniş topraklarda yapılacak. Bunun anlamı ise, fosil yakıt ve kimyasallara dayalı endüstriyel tarımın yaygınlaşması olacaktır. Ekolojik denge daha hızla bozulacak, toprak,su daha hızla kirlenecek, küresel ısınmanın hızlanmasının yolu açılacaktır. Yani çıkartılan bu kanun toprağı ve üreticiyi korumayıp tarımın şirketlerin eline geçmesini hızlandıracaktır.
Toprak korunmak isteniyorsa öncelikle toprakta yaşayan ve üretilen ürünlere besin ve lezzet katan milyonlarca canlının yaşamını yok etmeyecek tarzda bir tarımsal üretim yapılması savunulmalıdır. Küçük aile tarımı ile ekolojik zincir tahrip olmaz, doğadaki denge korunur. Endüstriyel tarım ise toprağın toprak olma özelliğini ortadan kaldırır.
Türkiye’deki problem tarımsal arazilerin küçük ölçeklere bölünmüş olması değil üretici ailesine miras yoluyla geçen arazilerin parçalı olmasıdır.Aynı ailenin köyün farklı farklı yerlerinde arazilerinin bulunması toprağı işlemeyi zorlaştırmakta,üretim maliyetini arttırmaktadır.Yapılması gereken şey bu parçalı arazilerin bir yere toplanılması yani arazi toplulaştırılmasıdır.Bir başka deyişle parçalı arazileri niteliklerine göre sınıflandırarak,bir kişiye ait farklı alanlardaki küçük arazi grupları yerine,o arazinin toplamını karşılayacak kadar,en az miktarda parça arazinin (mümkün olursa tekbir parçanın) o kişiye verilmesidir.Böylelikle hem küçük arazileri birbirinden ayıran kullanılmayan arazi şeritlerinin de tarımda kullanılması sağlanmış olacağı gibi toprağı işleme,sulama v.b maliyetlerde düşürülmüş olur.
Hükümet de, Tarım,Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’da elbette bütün bunların farkındadır. Ancak uygulamakta oldukları neoliberal tarım politikaları gereği küçük aile tarımını değil,şirket tarımını korumaktadırlar,bu nedenle de çıkartılan kanun arazi toplulaştırılmasını hedeflememekte tarım arazilerinin merkezileşmesini hedeflemektedir, bunu sağlamak içinde “Toprağı Koruma” kanunu adı altında, mirasçıların kendilerine kalan tarım arazilerini yasa zorbalığıyla tarım şirketlerine satmaları zorunlu kılınmaktadır. Kısacası bu yasa bazıları için zenginlik üretirken büyük bir çoğunluk için yoksulluk ve göç getirecektir. Bu göçler küçük kasabalarda bile işsizler ordusunun barınmaya çalıştığı varoşlar yaratacaktır.
Çiftçi-Sen olarak diyoruz ki;
– Çıkartılan bu yasadan derhal vazgeçilmeli,
– Eğer toprak korunmak isteniyorsa kimyasal ilaç ve gübre kullanılması yasaklanılmalı,
– Toprağı koruyacak olan küçük aile çiftçiliği yaygınlaştırılmalı ve desteklenmeli,
– Tarımsal üretimin daha verimli olmasını sağlayacak tarzda arazi toplulaştırması yapılmalı,
– Topraksız köylülere tarımsal üretim yapabilecekleri toprak tahsis edilmeli ve yasal güvence altına alınmalı,
– Toprak büyüklüklerine bir üst sınır getirilmelidir.
Şirket Tarımı Değil, Aile Tarımı !
Ali Bülent ERDEM Çiftçi-Sen Genel Sekreteri
Adnan ÇOBANOĞLU Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri