Bizde et ve kasaplık hayvan ithalatının ve hükümetin tarım politikalarının tümünün yanlış olduğunu söylüyoruz. Ama sizin fikirlerinize de katılmıyoruz…
Sayın Ali Ekber YILDIRIM, “Et ve kasaplık hayvan ithalatının faturası ağır” başlıklı yazınızda, Banvit yönetim kurulu başkanının kırmızı ve beyaz et konusundaki düşüncelerini aktarmış ve görüşlerine katıldığınızı belirtmişsiniz. Bu yazınıza, insanımızın doğru bilgilenmesi için bizde katkıda bulunalım ve insanımızı uyaralım dedik!!!
1-) Banvit yetkilisi, 1 milyar aç olan insanın bu duruma düşmesindeki en büyük etkenin, kendisininde savunmuş olduğu tekelci ve sömürgeci politikalar olduğunu biliyor mu?
2-) Banvit yetkilisi tarıma desteğin artırılmasını değil, destekleme modelinin değiştirilmesi gerektiğini savunuyor.
3-) Banvit yetkilisi “Kanatlı (tavukçuluk)sektöründe kurulan entegre üretim modeli ile üretim 200 bin tondan 1 milyon 400 bin tona ulaştı. Kanatlı ihracatı 200 milyon dolar oldu. İhracatın 110 milyon dolarlık bölümü Irak’a yapılıyor. Irak’ta Türkiye’nin Pazar payı yüzde 30. İhracatta Banvit’ in payı 35 milyon dolar. Mısırın tonunu 520 liradan alarak, tonunu 140-150 dolara kullanan Amerika’lı ve Brezilya’lı üreticilere rağmen Irak’a ihracat yapılıyorsa bu büyük bir başarıdır.” diyor. Hayvan yemlerinde kulanılan ithal mısırın gdo’lu olduğunu TMO eski genel müdürü İsmail Kemaloğlu itiraf etmiştir ve gdo’lu ürünlerin insan sağlığına ve toprağın yapısına zararlı olduğu kanıtlanmış gerçeklerdir. Irak’ı işgal edenlerde, gdo’lu tohumları üreten ve satanlarda, Dicle’nin doğusunda bir devlet kurmak isteyenlerde, 1980’de 80 milyon olan hayvan sayımızı dayattığı politikalarla bugün 40 milyona düşürenlerde, insanımızın önce sağlığını bozup sonra ilaç satanlarda küresel şirketlerdir. Hangi hayvancılıktan, hangi politikadan bahsetmektesiniz? Sizler hangi taraftasınız?
Türkiye’nin 1994 yılı beyaz et üretimi 233 bin ton bugün ise banvit yetkilisinin söylediği gibi 1 milyon 400 bin ton civarındadır. Bu dönemde ilaç tüketimi ne kadar artmıştır? Türkiye’nin üretici fiyatlarıyla ilaç tüketimi 1988 yılında 628 milyon dolar iken, bugün bu rakam 10 milyar dolara yükselmiştir.Üretim tekelleştikçe ve tekelleşen ürünlerin tüketimi arttıkça, insanımızın sağlığının bozulduğunu göremiyor musunuz?
“Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2005 yılında Türkiye’de kişi başına sağlık gideri 592 Dolar olarak verilmekte, ülke nüfusu ise 73.922.000 olarak bildirilmektedir. Buna göre 2005 kuruna göre Türkiye sağlık giderleri 58 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bunun yaklaşık %70’i kronik hastalıkların tedavisine harcanması gerektiğine göre Türkiye 2005 yılında 40,7 milyar TL bu uğurda harcamıştır, çok uluslu ilaç ve tıbbi araç-gereç firmalarının yararına. Tarıma sadece 4 milyar destek verilir ve küçük çiftçi tasfiye edilirse karşılığında 40 milyar TL tedaviye para harcanır. İnsanların hastalanması sonucu oluşan sosyal ve psikolojik yara da cabası.”(Beslenmenin Demokratikleştirilmesi makalesinden. Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL)
Bizler doğal ortamda bir tavuk yetiştirip yiyebilmek için 10 ay besliyoruz. Acaba banvitin piliçleri kaç günde kesime geliyor?
Doğal olmayan ve zorlama üretimlerinin halk sağlığını getirdiği nokta ortadadır.
4-)Ziraat Mühendisleri Odası’nca yayınlanan bir rapor piyasanın güçlülerinin fiyatlara nasıl hâkim olabildiğini göstermektedir. Bu rapora göre 2006 yılında karkas et fiyatı (toptan) 10 TL idi. Yani çiftçi eline bu fiyat geçiyordu. Aynı yıl kıyma reyon fiyatı ortalama 12 TL idi. 2009 yılında karkas fiyatı sadece 1 TL artarak 11 TL oldu. Hâlbuki kıyma fiyatı 18 TL’ye fırladı. Bu fiyat değişimleri bu dönemde marketlerin tüketicinin ödediği paranın çoğunu elinde tutabildiğini göstermektedir. (ZMO, Tarım ve Mühendislik Dergisi, sayı: 89–92, 2009–2010). Banvit yetkilisi ya da siz bu araştırmayı okududunuz mu?
Spekülatör olmanın yolu pazar payından değil basından geçer… Küçük çiftçi hayvanını zararına kestirirken ve zararına tekellere satmak zorunda bırakılırken kimse çıt çıkarmıyordu, ama tekeller piyasaya hakim olup et pahalanınca kıyametler kopuyor. Esas üretici olan çiftçinin hakkını savunan hiç yok, maalesef vatandaşımızda buna dahildir. Bugünlerde aynı durum süt için geçerlidir.
5-) Banvit yetkilisi üretim yapmadıklarını itiraf ediyor ve üreticiden buzağıyı daha düşük fiyatla almaları gerektiğini ve buna bahane olarakta İngiltere ve Belçikadaki buzağı fiyatlarını gösteriyor. Ve sizde bunları dinlerken şu soruyu sormuyorsunuz? Hayvan başına onların verdiği destek nedir? Ülkemizde nedir? Biz söyleyelim, AB’de büyükbaş hayvan başına 500 bizde 50 euro. Üreticiden, maliyetinin altında buzağı almak hayvancılığı bitirmez mi? Bunlar özelleştirmeci zihniyetin klasik söylemidir. Yakında şeker fabrikaları için aynı senaryo işletilecek.
6-) Hayvancılığın bu hale düşmesindeki en büyük etkenlerden biri, Devlet kombinalarının yok edilmesidir. Kısaca değinelim…
a-) Devlet kombinaları gebe hayvan kesmez ama özel kombinalar gözünün yaşına bakmaz.
b-) Devlet kombinaları hayvan keserken sakadatını hesaplamaz ve kilosuna bakmaz. Özel kombina bunun hesabını yapar. Yani canlı ağırlık 70 kilo gelen bir kuzuyu özel kombina kesmez, çünkü 70 kiloluk hayvanda da 1 kelle, 1 ciğer, 1 dil v.b sakadat vardır 35 kiloluk hayvanda da. 70 kiloluk yerine aynı paraya 35 kiloluk 2 hayvan keser, 2’şer sakadat alır. Et krizine çare bulmak isteyenler neden bu konuya değinmemektedirler?
Gelecekte birgün zürriyetsiz kalırsak, doğal ve geleneksel tarımın kıymetini belki anlarız…
Bush’a sorsanız, Irak’a demokrasi getirdiğini söyler. Banvit yetkilisi de hayvancılıkta yaşananlardan ve et fiyatının artışından sorumlu olmadıklarını söylüyor.
Eskiler bilir; canbaz tüccarın iki farklı çiniği olur, birini alırken diğerini satarken kullanır…