Binlerce yıllık süreçte dünyanın ,ülkemizin çeşitli yerlerinde binlerce çiftlik hayvan ırkları oluşmuştur.Ancak günümüzde bu ırkların oluşturduğu genetik kaynaklarımız yok olmak üzeredir.Yok oluşun genel nedenleri olarak küreselleşen ticari ortamda bilgi ve öngörü eksikliği nedeniyle gelişmiş üretme teknolojilerinin de sağladığı ivme yüksek kazanç arayışı nedeniyle en kazançlı ırka yönelmek olarak görülmektedir.Bu olgun gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelişmeye aykırı olduğu açıkdır.Dünya Gıda Tarım örgütü kaynakları Endüstriyel hayvancılık işletmelerinin geleneksel bitkisel hayvansal üretimi bir arada yapan işletmelere göre iki kat geleneksel merada otlatma sistemlerine dayanan işletme tiplerine göre ise altı hat hızla büyüdüğünü ifade etmektedir.Bu durumun doğal sonucu olarak da dünyada ve ülkemizde hayvansal üretimin sınırli sayıda tür ve ırkla yapılması söz konusu olmaktadır .Bir benzetme ile bütün yumurtaları aynı sepete koyma anlayışı doğmaktadır.Öte yandan hayvancılık sektörü hayvancılık tesis atıklarının yönetimi ,sera gazları salınımını azaltmak ,yoğun üretimden oluşan emisyonu azaltmak baskısı altındadır.Halen populasyon verileri kayıt altına alınmış ırkların % 20 den fazlasını yok olma tehdidi tanımlaması kapsamına girdiği ifade edilmektedir.daha çarpıcı ifade ile son beş yılda Dünya da yok olan 60 ırk göz önüne alındığında ayda bir çiftlik hayvan ırkı yok olmaktadır.Bunlara ilaveten hakkında bir bilgi olmayan resmi olarak tanımlanmamış diğer birçok ırkın bilinmeden yok olması söz konusudur.Bu süreci durdurmak konusunda öncelikle yapılması gereken neden bu çeşitliliği korumak gerektiği konusunda genel kamuoyu farkındalığı yaratmaktır.Zootekni bilimi açısında değişen koşullar altında yetiştiricilerin hayvanlarını bu koşulların gerektirdiği karakteristiklere sahip kılmak için bu karakterlere sahip ırklardan oluşan geniş gen havuzuna sahip olmaları gerekir.Yerel koşullara uymuş yerel ırkların o yöre dışında geliştirilmiş” Eksotik “ırklar adı verilen ırklara göre kuraklık çevresel yetersiz koşullara dayanıklılık bakımından aşikar üstünlük göstermeleri bu ırkları özellikle daha düşük gelirli yetiştiricileri açlığa karşı savaş da daha güçlü kılar.Ekonomik anlamda gelişmiş dünya ülkeleri tüketicileri gelişmekte olanlara kıyasla daha çok olmak üzere kullandıkları gıdaların üretim koşulları ve ürün orijinleri ile daha çok ilgilenmektedirler .B u durum geleneksel yollarla üretilen yerli ırkları da içermek üzere yüksek kaliteli ekolojik yaşam alanı ürünlerine talep yaratmaktadır . Birleşmiş Milletler Dunya Gıda Tarım Örgütü(FAO) nün girişimleri ile düzenlenen çeşitli konferanslarda konu edilen 1960 larda başlayan bir süreç olarak sonradan 1990 da tekrar ele alınan bir kavram olarak Dünya ülkelerinin kendi hayvan genetik kaynaklarını tanımlamaları ,bu kaynakları geliştirecek koruma stratejilerinin oluşturmaları ön görülmüştür.1993 de FAO nun hayvansal üretim ve sağlık bölümü Dünya düzeyindeki çalışmaları koordine edecek odak nokta olarak belirlenmiştir. 1995 de ki 28 ci FAO konferansı oturumunda 1983 de kurulmuş olan Bitki genetik kaynakları komisyonu çalışmalarının hayvancılığı da kapsayacak şekilde gida ve tarıma dair tarımsal biyoçeşitlilik şeklinde geliştirilmesi fikri benimsendi .Sonradan bu bitki genetik kaynakları komısyonu Gida ve tarım için genetik kaynaklar komısyonu (Commısıon on Genetic Resources for Food an Agriculture=CGRFA)adını almıştır.
Bu çalışmalarda ana fikir Dünya daki tarımı yapılan bitki ve hayvan ırklarının çeşitliliği anlamına gelen genetik çeşitlilik dünyanın değişik birbirine zıt iklimlerinde insanın binlerce yıllık çabası ile elde edilmiş ona gıda sağlayan ırkları oluşturmaktadır .Bu bakımdan özellikle bitkisel üretimin yapılamadığı belli yetersiz sert koşullara adapte olmuş çiftlik hayvan ırkları tarımsal üretim sisteminin önemli elemanlarıdır .Daha açıkçası çok farklı iklim ve coğrafyalarda genetik bakımdan çeşitlenmiş(ırklara ayrılmış ) hayvansal üretim olanakları insanlara gelecekteki olası yetersizliklere karşı daha garanti edilmiş üretim seçenekleri sunar.Bu düşünce en basitinden bütün yumurtaları aynı sepete koymama şeklinde gida kaynağı emniyeti sağlamayı öngörür. Burada esas konu insanlar ticari anlamda birbirleri ile ticaret yapabilme anlamında küçülen dünyada herkes bilinçli bilinçsiz ayni hayvan ırkına yönelmekte bu maksatla melezleme ler yapmakta ve elindeki yerli ırkın o çevreye uygun niteliklerini bilmeden heba etmektedir.Burada bazı verimler yetersiz olsa bile hastalıklara dayanıklılık yetersiz çevre koşullarına uyum gibi verim özelliklerinde üstünlük söz konusudur O nedenle Üretimde “şimdilik” kullanılmayan ırkların genotiplerin “ak akçe kara gün içindir” mantığı ile korunması gerekmektedi.
1992 Yılında Brezilyanın Rıo de Janerio kentinde Birleşmiş Milletler(Unided Natıons=U.N.) Teşkilatının düzenlediği Dünya çevre ve gelişme konferansı adlı küresel zirvede(Earth Summit)Dünyada genel geçerli bir eğilim olarak 150 ülkenin katılımı ile Biyolojik çeşitlilik sözleşmesi(Convention of Biological Diversity=CBD) imzalandı. Bu anlaşmanın Agenda 21 adıyla bilinen 21 ci gündem maddesi bölgesel ,ülkesel ,küresel eylem planı içeriği ile her ülkenin milli koordinatör vasıtası işe üniversite, sivil toplum,kamu düzeyinde çiftlik hayvan genetik kaynakları için ,durum tesbiti , farkındalık oluşturma ,koruma çalışmaları yapmalarını sonra her ülkeden elde edilen Ülke raporlarının (County report) Dünya çiftlik hayvan genetik kaynaklarının durumu State of World Animal Genetic Resources=SoW-AnGR)adlı bir eserde birleştirmelerini ön görmekteydi.Bu anlaşmanın “Gündem 21” diye bilinen bölümünün 14 kısmı sürdürülebilir Dünya gıda güvenliğini artırmak için gıda üretiminin artırılmasında “sürdürülebilir tarım ve kırsal gelişmenin özendirilmesini ön görmektedir .Bu anlaşmada paydaş olarak insanin çevreyi etkilemesi sürecinde ki tüm alanlar ve birimlere işaret edilmektedir. 1999 da FAO nun CGRFA isimli tarımsal genetik çeşitlilik komisyonu Dünya hayvan genetik kaynaklarını durumu çalışmalarını koordine etmesi kararlaştırıldı.2004 de FAO nun ITWG –AnGR(hayvan genetik kaynakları için hükümetler arası teknik malı kaynak oluşturan çalışma gurubu) toplantısında o güne kadarki ülkelerin çalışmaları gözden geçirilip sonuçların yayınlanması için bir zaman takvimi oluşturdu .Söz konusu komisyonun 31 Ocak 2007 İsviçre’nin İnterlaken şehrindeki (CGRFA) 2007 deki 11. olağan toplantısında sonuçların tekrar gözden geçirilmesi kararlaştırıldı .Sonuç da FAO 169 ülkenin katkıda bulunduğu 12 farklı tematik dalda oluşturulan komisyon çalışmalarını da içeren çiftlik hayvan ırklarının durumu,orijini,değerleri, dahil yok olma bakımından risk statüsü,bu kaynakları geliştirmek için fırsatlar,tehditler,güçlü yanlar,zayıf yanları ,kurumsal yapıları,,yasal durumu,koruma programlarını ,hayvan genetik kaynaklarını geliştirecek araçları içeren sonuç bilidirisi niteliğinde kitabını 2007 sonlarında yayınladı( FAO 2007;The State Of World Animal Genetic Resources for food and Agriculture Edited by Barbara Rischkowsky&Dafydd Pilling Rome ; ISBN 978-92-5-105762-9)
Yukarıda belirtilen rapora göre FAO’nun oluşturduğu Küresel veri bankası kayıtlarında dünyadaki 7616 çiftlik hayvanı ırkı kaydedilmiştir ve bu kaydedilen ırkların % 20 si yok olma riski altındadır .bu çalışmaların sürdürüldüğü son 6 yılda her ayda bir ırk miktarında olmak üzere 62 ırk yok olmuştur.Belirtilen ırların % 36 sına ait popülasyon sayı bilgileri yoktur .Ne yazık ki bu konuda Kamu çok olumlu işler yapılmasına karşın Asya ,Avrupa ,Afrika göç yolları üzerinde ve Dünyanın önemli evcilleştirme merkezlerinden biri olmamıza karşın ülkemizde henüz ırklarımızın popülasyon bilgilerine sahip değiliz.gene ne yazık kı Osmanlı dönemi devlet arşivlerinde yüzlerce yıl öncesine ait hangi ırk dan hangi köyde ne kadar hangi hayvan bulunduğu bilgisi mevcutken şimdi ırk bilgileri mevcut değildir .FAO tarafından başlatılan bir inisiyatifle 7 tür için mevcut sayı durumu tesbit çalışması nın sonucunu gösteren Dünya Evcil hayvan çeşitliliği gözlem listesi isimli 200 yılına ait kaynak (World Watch List for Domestic Animal Diversity=WWL-DAD:FAO-UNEP,2000 3rd Edition edited by B.D.Scherf,Rome;http://wwww.fao.org/dad-is) ve FAO’ nun 2006 yılı Hayvan genetik kaynakları global genetik veri bankasına (FAO;DAD-IS)göre bu altı yıllık dönemde genel olarak kayıt altına alınmış tanımlanmış memeli hayvan tür sayısı 6379 dan 14017 ye kanatlı tür sayısı ise 1049 dan 3505 e çıkmıştır..Bu ırkların % 94 u evcil çiftlik hayvanlarına aittir..Öte yandan 2006 itibariyle bu popülasyonların % 43 üne ait popülasyon sayı bilgileri yoktur.Dünyada genel olarak yerli ırk kategorisinde 122 manda ırkı 897 Sığır ırkı ,512 keçi ırkı,995 koyun ırkı 140 Eşek ırkı,570 At ırkı 1077 tavuk ırkı bulunmaktadır.yerel ırk terimi sadece bir ülkede bulunan ırkları ifade etmektedir.Bu bakımdan ırklar bulundukları ülke ya ülke sayısına göre yabani ırklar ,yerli evcil ırklar ,sınır aşan ırklar,Evcil ataları olup yabanı yaşayan ırklar(Feral)şeklinde ayrılmaktadır ,Sınır aşan ırklar ise bölgesel düzeyde sınır aşan ırlar,ve birden fazla bölgede sınır aşan ırklar diye ayrılırlar.Genel olarak Dünya bu çalışmalarda Afrika, Asya, Avrupa ve Kafkaslar, Latin Amerika ve Karaibler, yakın ve Ortadoğu, Kuzey Amerika ile Güneybatı Pasifik şeklinde 7 bölgeye ayrılır.
Genel olarak Dünyada 1311 Sığır ırkından 209 ırk yok olmuş,49 u kritik yok olma sınırında,60’ı Devam ettirilebilir tehlikeli, 75’i Tehlikeli kritik,26 sı devam ettirilebilir kritik 499 unda ise bir risk söz konusu değildir. Anlaşılacağı üzere ırkın yok olma tehlikesi bakımından 4 çeşit risk söz konusudur .”Kritik” terimi Dişi sayısı 100 veya yüzden den az erkek sayısı da 5 yada beş den az kalan; yada toplam fert sayısı 120 den az olup sayıca azalma temayülünde olan ve ayni ırk dan erkelere verilen dişiler oranının % 80 az olduğu herhangi bir koruma çalışmasının olmadığı , popülasyonu anlatır .”.Devam ettirilebilir kritik “terimi.ise;Kritik popülasyonlardan bir koruma programına maruz kalan ırkları tanımlar.”Tehlikede” . terimi Toplam dişi sayısı 100’le 1000 arasında Erkek sayısı ise 5 ile 20 arasında olan yada tüm popülasyon sayısı 80’le 100 arasında olan sayıca artma temayülünde ve ayni ırk dan erkeklere verilen dişi sayısı % 80 in üzerinde veya Toplam fert sayısı 1000 ile 1200 arasında olup azalma temayülünde olarak ayni ırk erkeklere verilen dişi sayısı % 80’in altında olduğu ırkları tanımlar .
Bu konuda konuşup fikir üretmekten daha çok eylem sergileme zamanı gelmiştir. Geçtiğimiz yıl İsviçre’nin İnterlaken şehrinde hükümetlerin genelde konu ile ilgili yıllık toplantılarda gönderilen temsilcilerden daha üst düzeyde temsil ile toplanmış ve” Interlaken deklarasyonunu” yayınlanmıştır. Bu deklarasyon oluşturma sürecinde dünyanın 14 alt bölgesinde ki danışmanlar bireysel olarak ülkelerin verdikleri her ülkenin kendi Gen kaynakları ulusal komitelerinde görüşerek kabul ettiği varsayılan raporları Eylem için milli öncelikler adı ile özetlemiştir.
Bu öncelikler şöyle ifade edilmektedir.
-Tam olarak ırklara ilişkin sayım, tanımlama , izleme sistemleri sürecini tamamlama
-Irkların karakterizasyon sürecini tamamlama
-Milli koruma programları oluşturma
-Koruma çalışmalarını destekleyecek geleneksel bilgi, yaşam biçimleri ve pratikleri ne olanak sağlama
-Yerli çiftlik hayvan Genetik kaynaklar yönetimini Mevcut damızlık sığır , koyun vb hayvan ırkları yetiştirme birlikleri geliştirme programları ile bütünleştirmek.
-Yerli ırkları izleme, sayma ,karakterize etmek için araştırma,yönetim ve kurumsal yapılanma kapasitesini geliştirmek
-Hayvancılık sektörünü etkileyecek faktörlere yönelik Hayvan genetik kaynaklar için yasal çerçeve ve politikaları geliştirmek.
-Yerli hayvan genetik kaynaklarına daha fazla yatırımı teşvik için bu konunun önemine dair kamuoyu farkındalık oluşturmak.
Ayni sürece uluslararası düzeyde eylemler olarak ise aşağıdaki hususlar önerilmektedir
-Ülkelerin kendi genetik kaynaklarını daha iyi geliştirebilmeleri, korumaları, kullanmaları.Veri oluşturabilmeleri mevcut durum belirleme,sürülerini kayıt altına alabilmeleri işlemleri ne yardım için uluslararası işbirliği programlarına gitmek.
-Hayvan genetik kaynakları risk statülerini belirleyecek süreçleri geliştirmek
-Hayvan genetik kaynaklarının ekonomik değerlendirme, gelişmiş kullanımı ve karakterizasyonunu konusunda daha iyi metotları ortaya koymayı sağlayacak ortak uluslararası araştırmalar
-Daha çok desteği sağlamak konu paydaşlarını bir araya getirme
-Daha gelişmiş bölgesel işbirliği için bölgesel odak noktaları oluşturmak
-Milli programlarda uluslararası işbirliği programlarının rolunu güçlendirmek
Çiftlik hayvan genetik çeşitliliğimizi korumak kavramı Kötü çevre koşullarında Gıda Güvenliği, Kültür Mirası, Biyolojik Çeşitlilik, Daha Az Girdi ile Daha Çok Ürün, Sürdürülebilir Tarım, Geleneksel Ürün Çeşitliliği, bakımından ülkemiz evcilleştirme merkezi olmak Dünya biyolojik çeşitlilik köken merkezi niteliğindeki “verimli hilal’e yakın olma konumu ile özel bir öneme sahiptir.
Hayvan Genetik Kaynaklarımızın süratle yok oluş sürecine girmesi yerli ırkların yok olup yerini kültür ırkı dediğimiz ırklara bırakması yerli ırkların sahip olduğu kendine az özel avantajlı özelliklerinde yok olması anlamına gelmektedir. Bu sürecin önlenmesi için Kamu, Sivil Toplum, Üniversite kanaat önderlerinin herkesin elbirliğine giderek konu hakkında farkındalık oluşturulması gerekliliği değerlendirilmektedir.
Genel olarak bugüne kadar tesbit edilen 5330 çiftlik hayvanı memeli ırkının % 17 sinin nesli tükenmiş % 19 tehlike altındadır. Aynı şekilde tesbit edilmiş 1049 kanatlı ırkından % 4’ünün nesli tükenmiş % 61.1 tehlike altındadır. Çiftlik hayvanları genetik kaynakları terimi insan tüketiminde kullanılan ürünleri sağlayan hayvan ırklarını ifade etmektedir. Çeşitli kaynaklar Türkiye de bugüne kadar yazılı kaynaklar bakımından 23 Yerli Sığır Irkının söz konusu olduğunu bunlarının 6 sının yok olma riski altında olduğunu bu ırklardan sadece (2) sinin yaygın kullanıldığını göstermektedir. Doğu Anadolu Bölgesinde Doğu Anadolu Kırmızısı adı verilen sığır ırkı, İç Anadolu Bölgesinde Yerli Kara adı verilen Sığır ırkı halen yaygındır. Son 50 yılda ülkemizde (15) Yerli Irk (yada grubun) yok olduğu ifade edilmektedir. Nesli tehlikede olmak deyimi en az 1000 dişi 20 erkek bireyden oluşan sayıda sürüyü ifade etmektedir. Benzer şekilde toplam 1 Anadolu Mandası ırkı 24 Koyun, 6 Keçi, 7 At ırkının bulunduğuna ilişkin yazılı kaynak Olmakla beraber yaygın olarak 9 Koyun ırkı, 2 Keçi ırkından söz edilmektedir. Son 50 yılda 2 koyun ırkının yok olduğundan söz edilmektedir.
Dünya düzeyinde Birleşmiş Milletler girişimi ile 1992 yılı Dünya Ülkeleri Devlet Başkanlarının imzaladığı Biyo Çeşitlilik Sözleşmesi gereği Dünya Kıtalara ve alt gruplara ayrılarak Dünya Gıda Tarım Örgütü (FAO) nun görevlendirilmesi ile önce her ülke kendi Tarım Bakanlığının görevlendirildiği bir birim ile ülkelerdeki mevcut durumu tesbit edip sonra ırkların yok olma derecelerine göre ırklar için yerinde, halk elinde koruma, satın alıp başka yerde devlet çiftliklerinde koruma ve gen bankası işlevinde doku, DNA, embriyo, sperm koruma gibi çalışmalar yürütmektedir. Türkiye kısa adı olan Yerli Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları Avrupa Bölgesel Odak Noktası (ERFP) nin bir üyesidir. Ülkemizde bu süreç ile ilgili olarak Üniversitemiz de,uluslar arası kuruluşlar ile, Sivil Toplum Kuruluşları ile çeşitli çalışmalar yapılmıştır. 2006 yılında kabul edilen 5488 sayılı Tarım Kanunu, 4631 Sayılı Hayvan Islahı Kanununun amir hükümleri ülkemizdeki Yerli Hayvan Genetik Kaynakları Koruma Sürecinde Tarım Kanunu (10) Maddesinde, Hayvan Islahı Kanunu genelde tüm maddeleri ve özellikle 1. , 2. , 14. , 15’inci maddelerinde belirtildiği gibi kamu adına Tarım Bakanlığını görevli kılmaktadır. Bakanlık bu maksatla 4631 sayılı kanunun uygulama esaslarını düzenleyen 2003’tarihinde 25141 sayılı Resmi Gazetede Hayvan Irklarının Tescili Yönetmeliği “ulusal Tescil Komitesi” kurulmasını; Hayvan
Gen Kaynaklarının Korunması hakkında yönetmelik, ise “hayvan gen kaynakları ulusal komitesi” nin oluşmasını öngörmektedir.2004’de kabul edilen 5262 sayılı Organik Tarım kanununda Hayvan Genetik Kaynaklarını Koruyucu önlemleri içermektedir. Benzer şekilde 5299 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun e maddesi nesli yok olma tehlikesi altında bulunan korunmasını öngörüyor.
Buna göre 1995 yılında başlayan çalışmalarla Tarım bakanlığı Tarımsal araştırma genel müdürlüğü vasıtası ile Türkiye de Erzurum da, Doğu Anadolu, Tarımsal Araştırma Enstitüsünde Doğu Anadolu Kırmızısı Sığır Irkı, Mor Karaman Koyun Irkı, Adana Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitüsünde Güney Doğu Anadolu Kırmızısı Sığır Irkı, Ankara Lalahan Hayvancılık Merkezi Araştırma Enstitüsü Yerli Kara Sığır Irkı, Bandırma (Balıkesir) Marmara Hayvancılık Araştırma Enstitüsünde Boz Step Sığır Irkı ve son olarak da önce Afyon da sonra Bandırma Tarımsal Araştırma Enstitüsünde Anadolu Mandası koruma altına alınmıştır.
Önemli Çiftlik Hayvan Genetik Kaynaklarımızdan Kıvırcık, Sakız, Gökçe Ada Koyun ırkı Bandırma, Akkaraman Koyun ırkı ise Konya Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsünde koruma altına alınmıştır.
2005 yılında ise Bakanlar Kurulunca düzenlenen Hayvancılığı Geliştirme içerikli kararname çerçevesin de halk elindeki yerli ırklar koruma amaçlı ve yerli ırkları ıslah amaçlı iki çeşit destekleme programına gidilmiştir.
Buna göre Kıvırcık Koyun ırkı, Kırklareli’nde. Sakız Koyun ırkı İzmir’de, Gökçeada Koyun ırkı Gökçeada da Tuj Koyun ırkı Kars da Dağlıç koyun ırkı Afyonda Norduz koyun ırkı Van da, Kangal Akkaraman Koyun ırkı Sivas da, Çine Çaparı koyun ırkı Aydın da, Ankara Keçisi ırkı (Ankara)da Kilis keçisi ırkı Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu da Honamlı Keçi ırki iç Anadolu Bölgesinde koruma destek programına alınması öngörülmüştür.Buna göre Koyun için ortalama 200 baş büyüklüğünde, sığır ırkı için 100-150 başlık sadece bir sürü için yılda her yıl Milli Bakanlar Kurulu Kararı ile miktarı değişen koyunlarda yılda 25 YTL, Sığırlar için yılda 300 YTL destek ödenmektedir.
Bu projelerden ıslah amaçlı olanlar da ise Konya da Akkaraman, Erzurum da Mor Karaman, Urfa, Diyarbakır da İvesi, Eskişehir de Anadolu Merinosu, Balıkesir de Karacabey, Tokatta Karayaka, Aydın da Karya koyun ırkı için düzenlenmiştir. Islah amaçlı programda her ırk için farklı sayıda yetiştiriciler örgütlenerek ortalama 6000 başlık sürülerde ıslah süreci uygulanmaktadır. Aynı şekilde halk elindeki Yerli Sığır ırkları destek programının bir uygulaması da Enez, Çandır, Hisarlı, Işıklı köylerinde Gala Gölü kenarında Boz Step Sığır ırkı için uygulanmaktadır.
Ancak Türkiye deki Yerli Sığır Irkları içinde en yakın zamanda yok olma tehlikesi olan bu ırk için zaten sadece 1000 tane kaldığından (150) başlık bir sürü değilde iki, üç ayrı köyde riski dağıtmak anlamında bu ırkın hayatta kalan tüm diğer bireylerinin yok olmadan koruma programına alınması talep edilmektedir. Uzmanlar burada esas olanın yetiştiricilerin kendi gelirlerini en fazla kılmak için verimli kültür ırklarını elbetteki kullanmaları gerektiğini ;ancak yerli ırklarımızın da elde küçük sürüler halinde bulundurulması gerektiğini bildiriyorlar. Buna göre Anadolu Tabiat Koşullarına daha dayanıklı bu ırklar şayet üretim için kullanılan ırklar bir nedenle yok olma sürecine girerse korunan bu sürülerin elde rezerv olarak kalması gerektiğini belirtiyorlar. Üstelik Dünya da böyle ırkların ürünlerinin diğer ırkların 2-3 misli pahalı düzeyde pazarlanabildiğini, geleneksel ürünlere talebin her geçen gün arttığına bakarak genetik kaynakları koruma sürecini daha da önem kazanacağı anlaşılıyor.
Konu ile ilgili ülkemizde kamu,üniversiteler gibi çeşitli birimlerce uluısal ve uluslar arası toplantılar düzenlenerek Yerli Çiftlik Hayvan Genetik Kaynaklarını Koruma süreci bakımından bir farkındalık yaratmak ve aktif, acil koruma eylem planlarını hayata geçirmek amaçlanmıştır.Yukarıda sözü edilen yapılanmada ülkemizdeki konunun Kamu paydaşı ve koordinatorlüğü Hayvan gen kaynakları ulusal komitesi ile işbirliği halinde çeşiti yerinde,başka yerde koruma ,programları,ırklara ilişkin halk elindeki sürülerin genetik saflığını koruma programlarını yanı sıra gen bankası işlevinde yapılanmalara olanak verecek projeler finamse edilmesine olanak sağlamıştır.
Bu konu ile ilgili 100’ü aşkın (6) ayrı Üniversite, 7 ayrı kamu biriminden iştirakçilerin bulunduğu Gebze TÜBİTAK-MAM(Marmara Araştırma Merkezi’) gen mühendisliği ve Biyoteknoloji Araştırma Enstıtusunce(GMBAE) den Doç.Dr.Sezen ARAT tarafından yürütülen TAGEM’ e ait “Türkiye Yerli Hayvan Genetik Kaynaklarından bazılarının in vitro korunması ve ön moleküler tanımlanması” isimli proje çerçevesinde Türkiye deki bütün Yerli Hayvan Genetik Kaynaklarını temsil eden Irklardan DNA, Doku, Embryo, Spermden oluşan örnekleri alıp birisi Gebze TÜBİTAK-MAM’da diğeri Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsünde Gen Bankası biçiminde saklanması, rklarımızın DNA çok şekilliğine ilişkin tipleri bakımından benzerlik yada farklılıklarında ortaya koyulmasının amaçlandığı belirtilmektedir.
Bilindiği gibi Çiftlik hayvan gen kaynakları bu yıl 24-27 Austosda Litvanya (Vilnius)da düzenlenen 59.Avrupa Zootekni Kurumu Yıllık Toplantısında gerekse bu toplantı öncesindeki Dünya Nadir Gen Kaynakları (RBI) ve FAO’nun Hayvan Genetik Kaynakları Koruma Birimi Avrupa Bölgesel Odak Noktası (ERFP) uydu toplantılarında gerekse Arnavutlukta Pogradec de 11-13 Eylül de düzenlenen SAVE (Safequard for Agricultural Variety in Europe) toplantılarında sivil toplum kuruluşlarının uzun yıllardır üzerinde çalışılan Birleşmiş Milletler CBD (Biyoçeşitlilik sözleşmesinin öngörmesi ile yapılandırılan ve görevlendirilen FAO (Dünya Gıda Tarım Örgütü) Hayvan Genetik Kaynakları (AnGR) birimi neredeyse 10 yılı bulan çalışmaların sonucunu Dünya Hayvan Genetik Kaynaklarının Durumu (SOW AnGR=Status of World Anımal Genetik Resources) nihai nitelikte bir kitap ile duyurmuştur. Daha önceki yıllarda bu konuda Dünya Gözlem Listesi (World Watch List) ara raporları ile üye ülkeleri bilinçlenmesi farkındalık yaratılmaktaydı.
Bu çalışmaların sonuçları geçtiğimiz yıl İsviçre’nin Interlaken şehrinde hükümetlerin genelde konu ile ilgili yıllık toplantılarda gönderilen temsilcilerden daha üst düzeyde temsil ile toplanmış ve” Interlaken deklarasyonunu” yayınlamıştır. Bu toplantıda Hayvan Genetik Kaynakları için küresel eylem planı (Global Plan of Action for Animal Genetic Resaurces =GPA) hazırlanması öngörülmüştür.
Interlaken Konferansının en önemli çıktısı yukarıda belirtilen üç husustur (SowAnGr, GPA, ınterleken deklarasyonu)
Genel olarak Globalizasyon, intensifikasyon ve Mekanizasyon, Kültürel pratiklerde sosyal ilişkilerde erezyon, kaynak bozulması aşırı otlatma. Kaynaklara erişim olanaklarının kaybolması, popülasyon baskısı gibi nedenler hayvan genetik kaynaklarını tehdit etmektedir. İnterlakende anlaşıldı ki bu hayvan genetik kaynakları koruma sürecinin üç elemanı (üç aktörü) vardır. Bunlar Kamu; Bilim (Üniversiteler); Sivil Toplum Kuruluşları şeklindedir.
Gene interlakende anlaşıldı ki az gelişmiş ya da daha kibar ifade ile gelişmekte olan ülkelerde hayvan genetik kaynaklarımızı üretmek (breeding) korumak (conservation) gözlemleme.(monitoring) saymak (ınventory) konusunda temel birimler ve kapasiteler yetersizdir ya da yoktur.
Bu nedenle yasal yapılanmalar ve politikalar geliştirerek, milli, bölgesel uluslar arası işbirliği yapılanmaları oluşturmak ulusal, bölgesel, uluslar arası sivil toplum örgütleri işbirliğine girecek yollar önerilmiştir.
Bu istem küresel eylem planı (GPA) adı ile somutlaştırılmıştır. Bu plan eylem için 23 stratejik öncelik içermektedir. Bu öncelikler evcil hayvanlar üretiminde hali hazır durumda geleceğe ilişkin aşağıda belirtilen konular gibi çeşitli çözüm beklentilerini içermektedir.
* Küresel gıda ve refah güvensizliği
* Nüfus artışı ve tüketici talebinde değişmeler
* İklim değişimi de dahil çevresel değişmeler
* Mevcut ve yeni çıkacak hastalıklar
GPA de en önemli 4 stratejik öncelik alanı
1- Irkların karakterizasyonu , sayımı ve gözlemesi
2- Sürdürülebilir kullanım ve geliştirme
3- Koruma
4- Politikalar, kurumsal yapılar, kapasite tesisi
GPA’da bu konuda başlıca sorumluluk milli hükümetlere verilmekle beraber uluslar arası
işbirlikleri, sivil toplu örgütlerin işbirliklerinin olmaz ise olmaz içerikte kapasite tesisine dahil edilmesi öngörülmektedir.
Son zamanlarda sivil toplum örgütü anlamındaki yapılanmada da evcil hayvan yetiştiricilerin (Livestock keeper) ön plana çıkarılması yolunda toplantılar ve deklarasyonlar yayınlanmaktadır (www.pastoralpeoples.org;www.lifeinitiative.net )Bu kurumların “Wilderswill” deklarasyonu adlı bildirgeleri yetiştiricileri içine almayan hiçbir eylemin başarılı olamayacağını ifade etmektedir.
İnterlaken deklarasyonu “hayvan türlerinin genetik kaynaklarının gıda güvenliğinde sürdürülebilir geçim ve insan refahı için en kritik önemde olduğunu bu ırkların dünya üzerinde generasyonlar boyu göçebe çiftçilerin, yerleşik çiftçilerin küçük ölçekli işletmelerin hem yönlendirilmiş seleksiyon hem de doğal seleksiyonun ikisinin sonucu olarak meydana geldiğini ve sonuçta çevreye insanlığa kültürel mirasa zengin faydalar sağlayan çok sayıda evcil hayvan ırkları söz konusu olduğunu tanırız “ifadesini içermektedir.
GPA’nın 16 ci maddesi hayvan genetik kaynakları yönetimindeki etkinliğin ilgili paydaşların sürece katılımındaki istekliliğine bağlı olduğunu 68 maddesi ise Sivil Toplum Kuruluşları(STK) ve özel sektörün bu çalışmalara katılımı için özendirilmesini öngörmektedir.
Bu konuda genel olarak öngörülen yapılanma biyo çeşitlilik sözleşmesinin 10 ve 11 maddelerinin de öngürdüğü gibi mali katkıları içeren yardımların özel sektörle işbirliğinin pozitif düzenlemelerin yasal düzenlemelerin kamu eliyle yapılması bilimin ise bilimsel dökümantasyon ve doğrulama, tavsiye ve stratejiler oluşturma ile orijinal yer dışında koruma sürecinin üstlenmesi NGO’nun ise ırkların gözlemlemesi sürü kayıtlarının tutulması kültürel miras ve ürünlerin geliştirilmesi yerine koruma çalışmaları çiftçilere tavsiyeler sürecini yerine getirmesi şeklindedir. Yani yük bu şekilde paylaşılırsa işlem tamam olur denmektedir.
Şimdi bu süreçleri biraz çuvaldızını başkasına batırarak irdeleyelim. Acaba Türkiye de GPA ile ilgili bu üç kesim bir öncelikler alanı bir ülkesel eylem planı oluşturdumu? Acaba Türkiye de birinci GPA önceliği olan karekterizasyon, sayımı gözleme ile ilgili bir işlem yapıldı mı? Bu arada hatırlamakta yarar var. Ecdadımız her köyde hangi ırktan kaç tane hayvan var bunu o zamanın teknikleri ile bilebiliyordu. Ama halen Tarım Sayımlarında hayvancılık ile ilgili sorularda matbu olarak ırk mevcut olmasına rağmen sayıma gider elemanlara alt taraf en başından da bir ırk tanıma kılavuzu kitapçığı verme içeriğinde eğitim alamadığından bunları tanıyamadığından bahisle sadece saf ırk ve melez seçeneği işaretlemektedir. Şimdi iğneyi de kendimize batıralım ırk sayısını bilmeyen tanımayan içerik yerine mesela il müdürlüklerindeki etkili bir planlama ile söz gelimi aşılama sezonunda hayvanların elden geçirildiğini vesile bilerek bu sayımı bu şekilde bile olsa yapmakta geç kalmadık mı?
Şimdi gene soruyorum bu verimli hilal olarak adlandırılan yakın bölgedeyiz evcilleştirme merkeziyiz diye öğünüyoruz. O kadar tarım fuarları yapıyor. Bir tane Türkiye Yerli Hayvan Irkları Panayırı diye her ırktan her türden hayvanlar, broşürler, o ırkların çorap, elbise v.s her türlü gıda yada giyecek unsuru ürünlerini içeren bir fuar düzenlenemez mi? Bu hiçte uçuk bir öneri değil. Seviyesine ulaşmaya çalıştığımız AB ülkelerinde bu işlem yapılıyor. Yani özet olarak bu 4 öncelikle ilgili kime ne kadar hangi fikri yayabiliriz konusu üzerinde yoğunlaşmak gerekmiyor mu? Bu üç unsur (Bilim, Kamu, STK) birbirinin rakibi değil tamamlayıcısıdır. Artık bu davul bende tokmak başkasında safsatalarını bırakalım. Devir işbirliği devri. Sonra hepimiz ulusumuzun ortak bileşenleri değilmiyiz.
Artık eline çekiç geçirenin problemleri çivi gibi görmesine gerek yok. Sadece AB ülkeleri EAAP ağındaki ülkelerden yerli ırklara ilişkin hayvan sayısı olmayan bu ırklara ilişkin ulusal veri tabanı bulunmayan tek ülke olduğumuzu hatırlamak yeter. Yapılanlara teşekkür ediyoruz. Son dönemde çok güzel şeyler oldu.Son beş yılda hayvan genetik kaynakları konusunda geçmiş 20-30 yıldaki yapılanları katlayan ölçüde aşamalar sağlandi ama içsel dinamizmle ama AB motivasyonu ile önemli olan netice. Ama daima ulaşılacak bir hedef var en önemlisi bu sayım meselesi.
Kaynak : hayvancilikhaber