Avrupa Gıda egemenliği Forum’undaki çalışma eksenlerinden ikincisi piyasalar ve gıda ağ ve zincirlerinin organizasyonuna odaklandı.
Tohumdan doğal varlıkların kullanımına, ekolojik uyumun gözetilmesinden kullanılan araç ve gereçlere kadar gıdanın üretim biçimleri gıda egemenliğinin oluşturulması için ne kadar hayati öneme sahipse üretilen gıdanın insanlarla buluşma biçimleri de aynı ölçüde gıda egemenliğinin vazgeçilmez ayaklarından birini oluşturuyor. Küçük çiftçilerin, ekolojik dengeleri gözeterek üretim yapmaya çalışanların yaşadıkları dağıtım sıkıntısı bir yandan onları aracılara ve süpermarketlere mahkum kılarken, bir yandan da süpermarketlerin ele geçirdikleri bu tekelleşme neticesinde, üretimde kullanılacak tohumdan ilaçlara, ekim ve hasadın zamanlamasından fiyatlara kadar kendi koşullarını dayatmasına yol açıyor. Bunun yanında gıdalara ilişkin mevcut hijyen yasa ve yönetmelikleri çiftçileri gıda zincirinin üretim halkası haricindeki tüm halkalarından dışlamayı amaçlıyor. Çok uluslu süpermarket zincirlerinin tercihlerine göre düzenlenen bu yasa ve yönetmellikler bir yandan çiftçilerin kendi ürünlerini işlemesini pratikte imkansız hale getirirken, diğer yandan da kasap, manav, bakkal gibi diğer küçük ölçekli alternatif işletmelerin ve dağıtım kanallarının varlığını tehdit etmek suretiyle çiftçileri tamamen tüm gıda zincirini tekellerine alan çok uluslu agro-şirketler ve süpermarketlerin egemenliğine sokuyor. Elbette ki bu sureçten tüketiciler de tıpkı üreticiler gibi son derece olumsuz etkileniyor: hijyen adı altında düzenlenen bu uygulamalarla tüketiciler güzel ambalajlar içerisinde yer alan ancak sağlığı son derece tehlikeye atan, besleyici değeri neredeyse kalmayan ürünlere mahkum hale geliyorlar.
Nyeleni 2011 Avrupa Gıda Egemenliği Forum’unun piyasalar ve gıda zincirleri çalışma grubu işte bu sorunları ve aynı zamanda son çeyrek yüzyılda ortaya çıkan ve sayıları ve uygulama alanları gitgide artan, yerel üretimi, ekolojik dengeyi, küçük üreticileri ve üretici tüketici dayanışmalarını temel alan yeni alternatif dağtım mekanizmalarını masaya yatırmayı amaçlıyordu.
Turkiye delegasyonundan BÜ KOOP Yönetim Kurulu Başkanı Suat Yalçın ve Tohum İzi Derneği’nden Tarık Nejat Dinç’in katıldığı pıyasalar ve alternatif yerel gıda ağları ekseni çalışma grubundaki konular üç ana başlıkta toplanarak ayrı alt gruplarda ele alındı:
- Süpermarketler / gıda zincirleri
- Hijyen ve finans normları
- Yerel gıda sistemleri, alternatif dağıtım mekanizmaları
Gıda zincirleri çalışma grubunda süpermarketlerin neo-liberal politikaların uygulanmasındaki en önemli araçlardan biri olduğu ortaya konularak, bu yapıları hedef alan doğrudan sivil itaatsizlik eylemleri organize edilmesinin önemi vurgulandı. Medyanın dikkatini çekecek eylemler vasıtasıyla geniş halk kitlelerinin süpermarketlerin içerdiği tehlikelere karşı eğitilmesi genel bir strateji olarak benimsendi.
Hijyen normları çalışma grubu konuyla ilgili mevcut yönetmeliklerin küçük üreticinin aleyhine olduğunu vurgulayarak bu yönetmeliklerin küçük üretim yapan çiftçileri karar mekanizmalarının dışına çıkarmayı hedeflediğinin altını çizdi. Bu dışlanmayı arttıran iki önemli etken olarak tüketicilerin çiftçilerce neyin nasıl ve neden üretildiği konusunda bilgi sahibi olmamasına, çiftçilerinse başarılı uygulamalar içerisinde olan diğer çiftçilerden haberdar olmamasına vurgu yapıldı. Bu durum tespiti neticesinde ortaya çıkan önerilerde siyasilere küçük üreticilere yönelik farklı yönetmelikler düzenlenmesi için baskı yapılması görüşü ön plana çıktı. Buna bağlı olarak resmi sertifikasyon mekanizmalarına karşı çıkılırken, yerine bürokratik yapılar dışında yer alan katılımcı garanti sistemlerinin yerleştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca, gerek tüketicilere, gerekse üreticilere yönelik formel ve informel eğitim çalışmalarının yapılması gerekliliği dile getirildi.
Yerel gıda sistemleri ve alternatif dağıtım kanalları alt çalışma grubunda daha fazla insana ulaşma, lojistik ve kolektif altyapı çalışmaları, örgüt ve insiyatifler arasında bağlar kurma, ve yerel yönetimleri sürecin içine çekme konuları ön plana çıktı. Farkındalığı arttırma adına süpermarket eylem günleri, çocuklara ve ailelerine yönelik okul bahçeleri uygulamaları ve çeşitli benzer etkinliklerin düzenlenmesi üzerinde duruldu. Altyapı çalışmaları konusunda ortak sorunların çözüm yollarına dair merkezi bir veri tabanı/bilgi kaynağı oluşturulması benimsendi. Böylece yerel ağlar ve alternatif dağıtım mekanizmaları geliştirmek isteyen yeni gruplar süreci hızlandırıp kolaylaştırabilecek bir tür kılavuz imkanına sahip olabilecekler. Yine buna paralel olarak, yerel gıda ağları için fiyatlandırma, dağıtım ve muhasebeleştirmede model alınabilecek formüller geliştirilmesi önerildi. Örgütlenme konusunda ise, başta sendikalar olmak üzere, geniş tabanlı demokratik kitle örgütleri ve benzer siyasi perspektif ve vizyona sahip insiyatifler ile bağlar kurmanın önemi vurgulandı. Son olarak yerel yönetimlerle ilgili ise, çeşitli amaçlarla gerçekleştirilen gıda ile ilgili kamu ihalelerinde yerel üretim ve üreticiden doğrudan satış kanallarını destekleyecek şekilde düzenlemelere gidilmesi için baskı yapılması, yerel yönetimleri sürece dahil olma konusunda cesaretlendirmek adına bu konulardaki mevcut başarılı uygulamaların tanıtımının yapılması, ve yerel yönetimlerin sağlık, iklim değişikliği gibi diğer öncelikleriyle alternatif yerel ve doğrudan gıda ağları uygulamalarının ilişkilendirilmesi stratejisi benimsendi.
HABER: Tarık Nejat Dinç
Bir Yorum
tülay
süpermarket eylem günleri, evet. buna unlu mamül üreten firma zincirlerini de ekleyebiliriz belki, “tohumdan sofraya” diyerek trakya’daki çiftçilerin arazilerine konup, endüstriyel tarım yapıp, üretimden tüketime tüm halkaları ellerinde toplayan, sonra bu ürünleri avm.ler ve her köşebaşında pazarlayan firmaları unutmayalım.