Rize’de 12 kişinin ölümüne neden olan heyelanın sorumlusu bulunamıyor. Çay ekimi mi? Kürsel ısınma mı? Rantçıların gözü dönmüşlüğü mü?
Rize’deki büyük yıkımın ardından acıyla yüzleşen yetkililerin ilk tespiti aynı oldu: “Rize’de Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketi yaşandı… Alışılmamış boyutta bir felaket.” Ancak insanın gözleriyle tanıklık ettiği acının şoke edici etkisi bir yana bırakılırsa, ne rakamlar ne de yakın tarih bu tespiti doğrulamadı.
Rize Türkiye’nin en çok yağış alan illerinden. Ve Rize’ye daha önce de bu miktarda yağış düştü. Rize’de heyelan ve seller hep yaşandı, yaşanıyor. Cumhuriyetin başlangıcına gitmeye gerek yok, daha 2002 yılında Rize Taşlıdere, Güneysu ve Çayeli’nde sel ve heyelanlarda 34 insan öldü. Bir de kötü haber: Uzmanlara göre küresel iklim değişikliğinin ve anormal havaların etkisiyle Rize ve tüm Karadeniz’de heyelan ve sel riski daha da artacak.
İki gün üst üste yağdı….
Meteoroloji yetkililerinin verdiği bilgiye göre Rize’ye 25 Ağustos çarşamba günü metrekareye 24 saatte 166.2 kilogram yağış düştü. Toprak suya doydu. Sel faciasının yaşandığı önceki gün ise yağış miktarı 24 saatte 52.5 kilogram oldu. 166.2 kilogramlık yağış, Rize için bir rekor değildi. 14 Kasım 1996’da Rize’de metrekareye 178.7 kilogram yağış düşmüştü.
Felaketin ardından Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak Rize’ye giderek incelemelerde bulundu. Çiçek’in ilk izlenimi, ‘alışılmamış bir felaket’ oldu: “Bugüne kadar alışılmamış bir şekilde heyelanla karşı karşıya kalındı. Hâlâ ulaşılamayan yerler var. Bu araziyi, şartlarını bilmeyenler ‘Bu saate kadar nasıl ulaşılamadı’ diyebilir.”
Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı felaketi yaşadı: “Değirmendere Deresi taştı. Gündoğdu beldesinde yaşanan sel ve heyelan Rize’de Cumhuriyet tarihinde yaşanan en büyük felaketlerden biri. Yolda yürümek bile mümkün olmadı. Karayolunda 70-80 santimetre yüksekliğinde su vardı. Bu su gücüne bir şey dayanmaz. Denize sıfır noktada bir metreye yakın su oluyorsa arka tarafları düşünmek bile istemiyorum.”
Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak ise Gündoğdu’daki ilk incelemelerinin ardından “Bugüne kadar alışılmışın dışında bir heyelan olmuş. Gündoğdu’nun doğusundan batısına kadar aralıklarla heyelan oluşmuş. Geçmişte dere vadisinde üstten aşağıya inerek heyelan olurdu ama böylesini ilk defa görüyoruz” dedi.
Çay ekimi yüzünden mi?
Bakan Özak heyelanda çay tarımının da etkisi olabileceğini anlattı:
“Heyelana bölgede ekili olan çay bitkisinin köksüz olması ve çayda kullanılan gübre neden olmuş olabilir. Ağaçların sökülmesinden olabilir. Yanlış yol yapımından olabilir. İnşaat yaparken sağlam zemin bulamadan yapılırsa bunlar heyelanların nedenleridir. Burada bir çok yapı ruhsatlı ancak kırsalda kaçak yapılar mevcut. Son 10-15 günde çok kurak geçti. Birden yağış alınca toptan göçme yaşandı.”
Başbakan Yardımcısı Çiçek de Bakan Özak ile birlikte bölgeyi askeri helikopterle havadan inceledikten sonra ‘felaket’teki insan izini gördü:
“Helikopterle yaptığımız incelemede gördük ki Veliköy vadisinde birçok ev, risk taşıyor. Bunun teknik bir raporla da tespit edilmesine gerek yok. Dışarıdan baktığınızda bile temelin ne kadar çürük olduğunu, ufacık bir yağışla bile hemen çökebileceğini herkes görüyor.”
Seller daha da artacak
Bazı insanlar bunu ‘yaşayarak’ gördü. Doğu Karadeniz’de 81 yılda 33 sel, taşkın ve heyelan olayında 585 kişi öldü. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hızır Önsoy’a göre ‘eğer gerekli adımlar atılmazsa’ Karadeniz’deki bu tür ölümler azalmayacak, artacak:
“Son 10 yıl içinde bütün dünya küresel iklim değişikliğiyle yatıp kalkıyor, ancak Türk insanının pek de umurunda değil. Doğu Karadeniz Türkiye’nin yağış ortalamasına göre, en yüksek ortalamaya sahip. Çayeli ve Hopa civarlarında 2 bin 500 milimetreye kadar gidiyor yıllık ortalama. İç Anadolu’da ise 600-650 milimetre. Anormal derecede fark var. Küresel iklim değişikliği çerçevesinde, bazı bölgelerde yağışların artacak, bazı bölgelerde ise azalacak. Yağışların tek artacağı bölgemiz ise Doğu Karadeniz. Zaten yağışlı olan bölgemizde ortalama yağış yüksekliği daha da artacak. Eskiden yağışlar yer ve zaman içinde düzenli dağılıyordu, biz de bunları biliyorduk. Ama küresel iklim değişikliği baş gösterdikten sonra yersel ve zamansal anormallikler meydana geldi ve gelmeye de devam edecek…”
Peki ne yapmalı?
Prof. Dr. Önsoy’un reçetesi, testi kırılmadan harekete geçmek:
“Valilikte kriz yönetimi oluşturuluyor. Ben üzülerek ve acıyla gülüyorum, ne demek kriz yönetimi? Olay gelmeden önce kurullar oluşturmak lazım. Buna biz risk yönetimi diyoruz. Bölgede sel ve heyelan açısından 1, 2 ve 3. derecede risk altındaki bölgeler belirlenmeli. Risk haritaları çıkarılmamış. Bilimsel çalışmalarda reçete bellidir, reçete bizdedir. Bunu bilim söylüyor, ‘Çözümü budur’ diyor ama maalesef buna kimsenin uyduğu yok.”
Doğu Karadeniz’de Cumhuriyet tarihinin en büyük heyelanı 1929 yılında Trabzon Of’ta yaşandı. 146 kişi toprak altında kalarak öldü.
1981’de Rize Pazar’da 27 kişi, 1990 yılında Rize Çamlıhemşin’de 51 kişi; 2002 yılında Rize’nin Taşlıdere, Güneysu ve Çayeli’nde 34 kişi sel ve heyelanlarla öldü.
Yeni evde ailece öldüler…
Rize Gündoğdu ve Veliköy’deki heyelan ve sellerde ölenlerin sayısı 12’ye yükseldi. Gündoğdu’da heyelan Kopuz ailesini evleriyle birlikte yuttu. Akif Kopuz ile eşi, kızı, oğlu, annesi ve babasının cesetleri Kaçkar Dağcılık Kayak Rafting İhtisas Spor Kulübü (KDRK) üyesi dağcılar tarafından çıkarıldı. Akif Kopuz, toprak altında kalan evi, iki yıl önce yıktıkları eski ahşap evin yerine inşa ettirmişti. Aile Çayeli ilçesinde yaşıyor, ancak yazı Gündoğdu beldesindeki evlerinde geçiriyordu.
Osman Kutay ise Gündoğdu beldesi Hamidiye mahallesinde eve giderken otomobili bozuldu. Kutay ve arkadaşları patikadan yürümeye başladılar. Kutay bu sırada gelen heyelanın altında kaldı.
18’ndeki Tahir Akat, Adıyaman’da iş bulamadığı için geldiği Rize’de öldü. Akat, ağabeyinin kayınvalidesi Fazilet Efil’in evinde iftar sofrasına otururken bir ses duydu. Evdekiler kendini dışarı attı. Misafir Tahir Akat ve evsahibesi Fazilet Efil çıkamadı. Tahir Akat, ayda 800 liraya çay toplayıp para biriktirecek, beş ay sonra da askere gidecekti.
Ölenler: 53 yaşındaki Akif Kopuz, eşi 47 yaşındaki Meliha Kopuz, oğlu 20 yaşındaki Muhammet Kopuz, kızı 18 yaşındaki Vildan Kopuz, annesi 70 yaşındaki Münevver Kopuz ve babası 90 yaşındaki Ahmet Kopuz, Fazile Efil, 18 yaşındaki Tahir Akat, 7 yaşındaki Servet Taşkıran, Osman Kutay, Serdar Pehlivan ve eşi Sonay Pehlivan. İki kişi ise kayıp.
Kaynak : Radikal – 28 Ağustos 2010