7. Uludağ Pediatri Kış Kongresi, 6-9 Mart tarihleri arasında Uludağ’da Grand Yazıcı Otel’de yapıdı. Türkiye’nin çeşitli illerinden kongreye katılan çocuk hastalıkları uzmanları, pediatrinin yanında tarım politikaları ve GDO’lü ürünler hakkında da bilgilendirildi. Uludağ Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından Burkon iş birliğiyle düzenlenen kongreye yaklaşık 600 pediatrist katıldı. Tedavide beslenme disiplininin ilaç kadar önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nihat Sapan, GDO’lu ürünler hakkında da hekimleri bilgilendirmeyi hedeflediklerini söyledi.
Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nazan Dağüstü, tarım politikalarının iyi hedeflere oturtulmazsa dışa bağımlı ve dıştan güdümlü hale geleceğini söyledi. Dağüstü, “Eğer genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) ürünü yetiştirmek istiyorsak, ekim alanlarının gittikçe daraltılması yani moda kültürlerinin artması söz konusu olacaktır.
Transgenik (GDO) ürünlerin tohumları transgenik olmayanlara göre çiftçilerin maliyetini artıracak, bu da küçük çiftçilerin ortadan kalkmasına sebep olacaktır. Tarım politikalarının bozulması sebebiyle köylerde tarım yapacak genç kalmadı. Eğer bu devam ederse tamamen dışa bağımlı olmamız kaçınılmaz” dedi.
AB ülkelerinin GDO’lu ürün konusunda daha katı kurallar uyguladığını anlatan Dağüstün, 27 ülkeden sadece 7’sinde GDO’lu üretim yapıldığını söyledi. Pazara sunulmadan önce ürünlerin muhakkak etiketlendirildiğine dikkati çeken Dağüstün, “Gıda ve yem konusunda, tüketicinin güvenini kazanmak üzere hükümetten bağımsız risk değerlendirmesini yapan özel bir kuruluş var. Toplam 36 GDO’lu ürün üretim ve tüketim izni almıştır. Ülkemizde ise ilk kanuni düzenlemeler 1998 yılında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı denetiminde başladı. Biyogüvenlik kanunu 2010 yılında son halini almıştır. Türkiye’de GDO üretimi yapılmamakta ve yetiştirilmesine izin verilmemekte. Pamuk, mısır ve patates bitkilerinde alan denetimleri sürmekte. Ancak Türkiye 1998 yılından beri GDO’lu ürün alıyor” dedi.
Ülkemizde risk analizi yapan bağımsız kurullar olmadığının altını çizen Dağüstün konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Araştırmalar sonucunda herhangi bir yeni aktarılmış genin oranı binde 9’un altındaysa, etiket koymadan tüketmeye devam edeceğiz. Bebek mamalarında kullanılması kesinlikle yasak. Eşik değeri ürün bazında bakanlık tarafından belirlenecek ki bu soru işaretiyle bakılan bir durum. Bağımsız bir kuruluş olmazsa bakanlığın denetiminde isterseniz değiştirebilir, artırabilirsiniz. Kurul tarafından belirlenen bağımsız komitelerin olmaması bir risk. Tohumda zirai ilaç ve kimyevi gübre hammaddelerinde dışa bağımlı ekonomimiz söz konusu. Tarım biyoteknolojsinde aşırı derecede geri kalmışlık var. Gıdada birikim eksikliğine bağlı olarak kamu kurumlarına güvensizlik söz konusu.Mevcut sistemin ayakta kalma kaygıları ayrıca diğer bir yaklaşım”
Dağüstün, GDO’lar konusunda duygu sömürüsünden uzak, ancak tüketicilerin kaygılarına cevap verecek bir seçim yapılması gerektiğini anlatarak, uzun vadeli gıda güvenliği açısından transgenik bitki teknolojisine şimdiden yatırım yapılması gerektiğini vurguladı. Dağüstün, “Bilime dayalı modern tarımı geliştirmek zorundayız. Modern biyoteknolojinin insan sağlığı, sosyal yapı ve biyolojik çeşitlilik üzerine etkilerini önceden belirleyerek gerekli tedbirlerin alınması ve ilmi verilere dayalı çalışmaların hızla artırılması lazım” dedi.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Nihat Sapan ise, “Kongrede 107 konuşmacı tarafından 18 panel, 9 konferans, 1 uydu ve 2 poster sempozyumu yapıldı. Pediatrinin dünyadaki ve ülkemizdeki güncel gelişmeleri bu alanda çalışan meslektaşlarımıza aktarıldı. İnternet ortamında genel bilgilere ulaşmak artık çok kolay. Ancak kongre katılımcıları, yapılan oturumlarda en doğru bilgileri uygulayıcılardan öğreniyor” dedi.
Kaynak : Medya73 – 11 Mart 2011