Szeged Deklarasyonu “Çeşitliliği Özgürleştirelim!” (Let’s Liberate Diversity!)
6. Avrupa Forumu
24 Şubat 2011 tarihinde Avrupa’nın 17 ülkesinden tarımsal biyoçeşitliliği koruyan ve yenileyen biz çiftçiler ve uygulayıclar şu anda Avrupa Birliği’nin başkanlığını yürütmekte olan Macaristan’ın, Szeged kentinde bir araya gelerek hükümetlerimize, Avrupa Birliği’ne ve Gıda ve Tarım için Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Sözleşmesi Yönetim Organı’na yönelik olarak bu bildiriyi hazırladık.
24 Şubat 2004’de Avrupa Birliği, Gıda ve Tarım için Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Sözleşmesi’ni (IT PGRFA) kabul etti. Bu kabulün üstünden geçen 7 yılda hala kendi iç yasaları Sözleşme taahhütleriyle birleştirilerek uyumlu hale getirilmedi. Neye acilen gereksinizmiz olduğunu vurgulamak için, Sözleşmenin Yönetim Organı’nın Bali’deki toplantısından kısa bir zaman önceki bir tarihe rastlayan bu yıldönümü bizim için bir fırsat oldu.
Biz, Avrupa sivil toplumunun içinde örgütlenmiş çiftçi, bahçeci, zanaatkar, tüketici ve çevre koruma gruplarıyız. Biz farklı kültürel geleneklerden onbinlerce insanı temsil ediyoruz.
Geleneksel türlerin geleneksel ekosistemleri içinde korunmasına, tarımsal biyoçeşitliliğin tarımsal üretim amaçlı kolektif ve yerel dinamiklerce yönetimine, yeni türlerin sürekli olarak yaratılması sürecinin geliştirilmesine, kullanımının yaygınlaştırılmasına ve yerel pazarda yarattığı katma değere hepimiz tarlalarımızda ve bahçelerimizde katkıda bulunuyoruz.
Değerlendirme
Avrupa’da çiftçiler hasatlarının bir kısmını yeniden ektiklerinde, kimyasal girdilere olan bağımlılıklarını azaltırken, yeni tohumlar yaratmakta, o tohumları kendi çevrelerine ve iklim değişikliğine uyumlu hale getirmekteler. Çiftçilere ait bu tohum türleri (köylük tohumlar) her zaman ‘yeni’ türlerdir, bundan dolayıdır ki çok seyrek şekilde homojen ve sabit/değişmezdirler.
Yerellerde gerçekleşen kolektif tohum değiştokuşu, tarımsal biyoçeşitlilik yönetimi ve geleneksel bilginin aktarımı Gıda ve Tarım için Bitki Genetik Kaynakları’nın sürdürülebilr kullanımını ve muhafazasını garanti altına alır. Başlangıcından beri tarım, bizim de şimdi korumayı dilediğimiz şekilde, kolektif çiftçi hakları tarafından tohumlarını muhafaza etmek, kullanmak ve değiştokuş etmek üzere şekillendirilmiştir.
Sadece ‘yeniden üretilebilen’ tohumların muhafazasına, yenilenmesine ve tarımsal biyoçeşitliliğe katkısına izin verilebilir. F1 hibridler ve benzeri diğerleri gibi ‘yeniden üretilemeyen’ tohumlar ise ürün biyoçeşitliliği konusunda oluşan erozyonun önemli bir sebebidir.
Bizler, özellikle Avrupa Birliği’nin sorumluluğunu, dünyadaki endüstriyel tarımın en baskın gücü olması, sadece kendi bölgesinde bu yolu desteklemekle kalmayıp, dünyanın geri kalanına da tarımsal politikalar ve kuralları yayarak endüstriyel tarım yönünde tercih göstermek yoluyla tarımsal biyoçeşitliliği tahrip etmesi, pazarın sadece bir kaç uluslararası oyuncunun elinde toplanmasını kolaylaştırma, gıda üzerine finansal spekülasyon yapma ve endüstriyel monokültürler için arazi gaspı yapması sebepleriyle hatırlatmayı diliyoruz.
Bizler, Avrupa Birliği kurallarının Çiftçi Hakları’nı, sadece ortak veya ‘koruma’ kataloglarında olan türlerin kaydedilebilmesi hakkı olarak kısıtlanmasını ve aynı zamanda bitkiler ve hayvanlar üzerinde patentin geniş şekilde yaygınlaşmasına yol açacak bir adıma izin veren, çiftçilerin kendilerine ait tohumları her çoğalttıklarında ıslahçılara telif ücreti verilmesini kabul edemeyiz.
Tüm bu nedenlerdendir ki Sözleşme’nin Yönetim Organı’nın dikkatini Avrupa’da süregiden tohum yazaları revizyonlarına olan katkılarımıza çekmek istiyoruz.
Sözleşmeyle ilgili olarak,
Sözleşmede çiftçilerin biyoçeşitliliği koruma ve yenilemeye katkıları ile ilgilenen 5., 6. ve 9. maddelerinin ve bunlara bağlı olan haklarının gıda ve tarım ve gelecek nesillerimiz için önemini yinelemek istiyoruz.
5. madde uyarınca Sözleşme’ye taraf olan ülkelerin, çiftçileri ve yerel toplulukları kendi bitkisel genetik kaynaklarını yönetmek ve korumak ve bu kaynaklara yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için teşvik edeceklerini ve destekleyeceklerini taahhüt ettiklerini hatırlatırız.
6. madde uyarınca, Sözleşme’ye taraf olan ülkelerin, “çeşitli tarım sistemlerinin geliştirilmesi ve sürdürülmesi”ni ve “kendi içinde ve birbirleri arasında özel çeşitlemelerin” desteklenmesi amacıyla politika ve kanuni önlemler oluşturacağını taahhüt ettiklerini hatırlatırız. 9. Madde uyarınca ise, Sözleşme’ye taraf olan ülkeler, ‘Çiftçi Hakları’nı koruma ve desteklemeyi üstlenmişlerdir. Bu maddeler, tüm Gıda ve Tarım için Bitki Genetik Kaynakları’nı (PGRFA) kapsar ve Sözleşmeye taraf olan ülkelerin tümünü yasal olarak bağlar.
Endüstriyel tohumların tümü, çiftçilerin kendi topraklarından seçtiği ve muhafaza ettiği tohumların, bir karşılık ödenmeden toplanması yoluyla geliştirilmesine rağmen, Fayda Paylaşımı kavramı, toprakta koruma için gerekli finansal kaynakları seferber edebileceğini henüz kanıtlayamamıştır. Hatta, bağış yapan ülkelerin harekete geçirdiği fonların çok büyük bir oranı Küresel Ürün Çeşitliliği Fonu’ndaki toprak dışı koruma (ex-situ koruma) gitmekte. Bu temel sapma Sözleşmenin operasyonel kaynaklarında da mahrumiyet yaratmaktadır.
Gözlemimiz odur ki, hükümetlerimiz Çiftçi Hakları’yla ilişkili olan 5., 6.ve 9. Maddelerin uygulanmasının önünde bir çok engel oluşturmakta hatta çabalarını çok taraflı (multilateral) system içinde genetik kaynak değiş tokuşunu sağlamak üzere yoğunlaştırmaktadır. Bu duruma benzer şekilde, dünyanın her tarafında bir çok ülkede, Avrupa yasaları sadece endüstrinin ayrıcalıklarını korumakla ilgilenmekte ve Çiftçi Haklarını görmezden gelmektedir.
Sözleşmenin 9. maddesiyle ilgili olarak, çiftçi (köylü) tohumlarının ve bunun bilgisinin saklanması, kullanımı, takası, satışı ve koruması ‘Çiftçi Hakkı’dır, bunlar müşterektir. Bitkilerin genetik kaynağının gıda ve tarım için muhafazasına ve sürdürülebilir kullanımına çiftçilerin temel katkısını olanaklı kılmak için ‘Çiftçi Hakları’na saygı temel koşuldur. Böylece, Avrupalı çiftçinin bitkilerin genetik kaynağının gıda ve tarım için muhafazasına katkıda bulunduğunun tanınması ve bunun Çiftçi Hakları mevzuatına olumlu biçimde katılmasını Avrupa Birliğinden istiyoruz:
– Kendi tohumunu (GDO hariç) serbestçe seçmek, ayırmak, geliştirmek, büyütmek ve sonra ürünü satmak, bunları katalogda listelenmiş çeşitlerden gelip gelmediğine bakmaksızın yapmak;
– Toprak dışı (ex situ) tohum bankalarındaki bitki genetic kaynaklarına serbest ulaşım olanağına sahip olmak;
– Muhafaza amacıyla, dinamik yönetim için ya da tarımsal üretimde kullanmak üzere çiftlikte ayırma için tohum takası yapmak ve satmak. Bu açıdan, kendi tohumunu ayırmak ve saklamak ve bu nedenle, katalogda listelenmeyen çeşitlerin bitki genetik kaynaklarının, tıpkı ıslahçıların yaptığı gibi, takas etmek yönünde çiftçi hakkının açıkça tanınmasını talep ediyoruz.
– Yerel koşullara uyumlarını sağlamak için kendi tohumunu üretmek. Tüm çeşitlerin lisans istemeksizin serbestçe kullanımı, yeni çeşitler üretmek için gereklidir. Çeşitlerin endüstriyel mülkiyet hakkıyla korunup korunmadığına bakılmamalıdır.
– Tohumlarını genetik kirlenmeden ve patentli genlerle kirlenerek etkilenmesinden korumak.
Yeni kaydolan her çeşidi için kullanılan ıslah yönteminin açıklanmasının zorunlu hale getirilmesini talep ediyoruz.
İster gen aktarımıyla (transgenesis) ister düzenlemesi yapılmamış başka bir genetic dönüşümle genetiği değiştirilmiş (GD) bitkilerin (yani doğal olarak ortaya çıkmayan biçimlerde oynanmış bitkilerin) açık ortamlarda yayımının yasaklanmasını talep ediyoruz. GD olan ve olmayan ürünlerin birlikte var olması olanaksızdır. Yaşamı patentlemenin her türlüsü yasaklanmalıdır.
Bitkilere dair endüstriyel mülkiyet haklarının (bitki ıslahçılarının hakları gibi), çiftçi (köylü) tohumunun arttırılması ve takasına yönelik Çiftçi Haklarını etkilememesini talep ediyoruz.
Yeni bitki ıslahçılarının hakları için kullanılan, bitki genetiği kaynaklarının kökenleri bilgisinin ifşa edilmesine yönelik zorunluluğun somut olarak uygulanmasını talep ediyoruz.
Bali’de yapılacak olan Sözleşme Yönetim Organı toplantısında sözleşmeye taraf Avrupa Birliği ve üye ülkelerinin sözleşmenin 5. ve 6. Maddelerinin uygulanmasını desteklemesini talep ediyoruz. Bu maddeler aşağıdaki tarımsal ve araştırma politikalarını öne sürer:
– Katılımcı ıslahı, yeniden üretilebilen tohumların kullanılması ve yaygınlaştırılmasını, toprakta, (insitu) çiftlikte korumayı, çiftçiler, bahçeciler tarafından ve yerel bilginin aktarılması aracılığıyla müşterek yönetilen yerel tohum bankalarının desteklenmsi;
– Yeniden üretilemeyen tohumların yaygın kullanımından vazgeçilmesi.
Bu politikalar gıda egemenliği hakkını ve yerel kültürel mirasın korunması hakkını göz önüne almalıdır. Ayrıca bitkilerin genetic kaynağının ve tarımsal çeşitlilikten türetilen ürünlerin yerel pazarlarda katma değerini güvence altına alan etkinliklerin korunmasını da göz önüne almalıdır.
Bu haklar, katalogda yer almayan çeşitlerin GD olmayan tohumlarının satılması olanağını yasada tanıyarak da desteklenmelidir.
Yerele uyum sağlamış çeşit karışımlarının ve bioçeşitliliğin toprakta muhafazası ve organik tarım için ihtiyaçları dikkate alma yönünde Avrupa Birliği’nin kararı (98/95 yönergesi ve sonrası) Katalogu, biyoçeşitliliğin korunumu ve diğer özel kullanımlar bakımından istikrarlı ve homojen olmayan popülasyon çeşitlerinin organik tarımda kullanımı amacıyla kayda açmalıdır.
Hükümetlerimiz harekete geçmenin aciliyetini henüz teslim etmediklerinden, Sözleşmenin imzasından 7 yıl sonra, Avrupa’da Çiftçi Haklarının derhal ve kararlılıkla uygulanması zamanının geldiğini onlara bir kez daha hatırlatıyoruz.
GB4’e dair,
Bali’de yapılacak olan Sözleşme Yönetim Organı toplantısında sözleşmeye taraf Avrupa Birliği ve diğer taraf ülkelerin 5.,6. ve 9. maddelerin uygulanmasını yeni finansal kaynaklarla desteklemelerini ve ulusal düzeyde önlemler almalarını istiyoruz. Özellikle Sözleşmenin mali durumuyla ilgili olarak, ister düzenli fonlarla ister etkinlikleri muhafazaya destek olmak için ayrılmış diğer fonlar aracılığıyla, Avrupa Birliği üye ülkelerinin Sözleşmenin ana idari bütçesi için devamlı fonlar var etmesini istiyoruz.
Toprakta muhafazayı destekleyici Sözleşme fonlarına katkı veren kimi ülkelerin gayretlerini takdir etmekle birlikte, sadece gönüllülüğe dayalı fon kuralını reddediyoruz.
Küresel Ürün Çeşitliliği Fonu’nca verilen ve yalnızca toprak dışı muhafazaya adanmış paranın, benzer miktarlarda, toprakta muhafaza için de Sözleşme tarafından kullanılabilir hale gelmesini istiyoruz.
Tarımsal çeşitliliğin korunmasında çiftçi örgütleri fiilen rol oynamaktadır. Yönetim Organı’nın önceki toplantılarında da uygun görüldüğü gibi, çiftçi örgütlerinin Sözleşme müzakerelerine katılımının önemini hatırlatırız.
Bu nedenle toprakta biyoçeşitliliği savunan kurumların da katılımıyla Yönetim Organı’yla bir görüşme ve diyalog başlatılmalıdır. Bu katılım Dünya Gıda Güvenliği Komitesinin reformu sırasında devletlerin üzerinde anlaştığı ilkelere (yani çiftçi örgütlerinin ve sivil toplumun otonomisi ve kendileyin örgütlenmesine) uygun olarak düzenlenmelidir.
Tarımsal çeşitliliğin korunmasına fiilen katılan tüketici, uygulayıcı ve çiftçilere etkin ve etkili muamele konusunda garanti verilmesinin önemini de ulusal hükümetlere hatırlatırız.
6. Maddeye ilişkin olarak, sivil toplumun aktif ve etkili katılımıyla bitki genetic kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı üzerine özel bir çalışma grubunun yaratılmasına dair Sekretarya önerisinin Sözleşmeye taraf ülkelerce desteklenmesini istiyoruz.
9. Maddeye ilişkin, Çiftçi Haklarının kurulmasına yönelik, IT/GB-4/11/Circ.1 belgesine dayanarak, ana hatların var olması teklifini destekliyoruz.
Çeviri: Ferit Öztürk – Olcay Bingöl